Balkanlar, Türkiye ile Avusturya’yı Biraraya Getirdi TEPAV’da düzenlenen bir toplantıyla, Türkiye ve Avusturya’nın Balkan politikası konuşuldu.

ANKARA – TEPAV, Avusturya Büyükelçiliği’yle birlikte 30 Kasım 2011 Çarşamba günü iki ülkenin Balkanlar’a bakışının ve Balkanlar konusunda izlediği politikaların ele alındığı bir toplantı düzenledi.

TEPAV’da yapılan toplantının açılışında kısa bir konuşma yapan Avusturya Büyükelçisi Heidemaria Gürer, Balkanlar’ın hem Türkiye hem de Avusturya için büyük öneme sahip olduğunu, kendisinin de Türkiye’deki görevi sona ermeden sadece bu konuda iki ülkenin politikalarının ele alınacağı ortak bir toplantı yapabilmekten memnuniyet duyduğunu belirtti.

Toplantının konuşmacılarından Dışişleri Bakanlığı Balkanlar ve Orta Avrupa Genel Müdür Yardımcısı Murat Karagöz, Avusturya ile Türkiye’nin enerji güvenliğinde önemli partnerler olduğunu söylerken, Balkanlar’ın da Türkiye’nin “Avrupalı” kimliğini sembolize ettiğini belirtti. Balkanlar ile Türkiye’nin ortaklıklarından ve bölgenin Türkiye için öneminden bahseden Karagöz, iki taraf açısından da en önemli bağın ise insan faktörünün olduğunu ifade etti. Bölgede barış ve istikrarın sağlanması konusunda yaşanan zorluklara işaret eden Karagöz, Türkiye’nin Balkanlar’ı bir çatışma alanı değil refah alanı olarak görmek istediğini ve çözüm odaklı Balkan politikaları izlendiğini kaydetti. Karagöz, bölge ülkelerinin AB ve NATO üyeliklerini desteklediklerini ekledi.

Avusturya Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Bakanlığı Batı Balkanlar Bölüm Başkanı Christian Ebner de ülkesinin Avrupa Birliği (AB)’nin Balkanlar bölgesiyle bütünleşme politikalarını desteklediğini söylerken, Aralık’ta gerçekleştirilecek AB zirvesinde Hırvatistan’ın AB üyeliği için oylama yapılacağını belirtti. Oylamanın olumlu sonuçlanması halinde Türkiye ile aynı tarihlerde müzakerelere başlayan Hırvatistan’ın 2013 yılında Birlik üyesi olabileceğini söyleyen Ebner, “Batı Balkan ülkelerinin geleceği AB’nin içinde” şeklinde konuştu.

“Neo-Osmanlıcılık iddiaları asılsız”

Avrupa İstikrar Girişimi (European Stability Initiative – ESI) kurucularından Analist Verena Knaus ise, 90’lı yılların ardından Türk dış politikasının “Avrupalılaşması”nın Türkiye’nin Balkan politikaları üzerinde olumlu bir etki yarattığını söyledi. Knaus, Türkiye’nin Balkanlar’daki varlığını normal bulduğunu, ancak Balkanlar’da Türkiye’ye dönük neo-Osmanlıcılık iddialarının da bulunduğunu ifade ederek, kendisinin bu iddiaları asılsız bulduğunu vurguladı. Bu konuda daha sonra söz alan Dışişleri Bakanlığı Yetkilisi Karagöz de, Türkiye’nin Balkanlar’a dönük böyle bir hevesi bulunmadığının altını çizdi.  AB’nin Batı Balkan ülkelerine karşı vizeleri kaldırdığını hatırlatan Knaus, Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılması uğruna Brüksel’in bir jest olarak vize muafiyetini Türkiye’ye de uygulaması gerektiğini belirtti.

Çelişkili konular var…

TEPAV Dış Politika Analisti Dr. Erhan Türbedar ise, Türkiye’nin Balkanlar’daki varlığını gerektiren birçok nedenin olduğunu söyleyerek, Balkanlar’ın Türk yetkilileri tarafından her zaman önemsendiğini de hatırlattı. Buna karşın Türkiye’nin gündeminde Balkanlar’daki gelişmelerin yeterince yer almaması, 2007-2010 yılları arasında Türkiye üniversitelerinde Balkanlar’a ilişkin yazılan master ve doktora tezlerinde önemli bir azalmanın gözlenmesi, ayrıca Türkiye’nin son üç yılda Batı Balkanlar’da gözlenen dinamizminin insan kaynağı ve kurumsal kapasite anlamında yeterince desteklenmiş olmaması gibi çelişkili örneklerin varlığından bahsetti.

Batı Balkan ülkelerinin pasifize edildiği yönünde Batı kamuoyuna var olan  izlenimin yanlış olduğunu belirten Türbedar, bölge ülkelerinin AB üyeliğinden başka bir alternatifi olmadığını, ancak bölgede tam bir başarı için diplomatik aktörler arasında bir dayanışmanın sağlanması gerektiğini ve Brüksel ile Ankara’nın Batı Balkanlar’da  işbirliğine gitmesinin bölgenin yanı sıra Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından da önemli olabileceğini aktardı.

Toplantı katılımcılardan gelen soru ve görüşlerin alındığı tartışma bölümünün ardından sona erdi.