logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

'Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik' 11/12/2010 - Okunma sayısı: 2246

 

'Eski Milli Eğitim Bakanı Çelik, 'müfredat değişiyor yeni teste bak' demişti. Baktım değişen bir şey göremedim.'

Çinli maymunların sahip olduğu imkanlar bizim buralardaki imkanlardan kesinlikle daha iyi. Şimdi bu şartlarda, nasıl olacak da bizim şirketlerimiz, onların şirketleriyle baş edebilecek? Bana kalırsa günün meselesi budur. Türkiye'de gündem bu değilmiş gibi yapsak da konu budur. OECD PISA testi sonuçlarının hepimizi hayal kırıklığına sürüklemesi gerekir. Hüseyin Çelik Milli Eğitim Bakanı iken, "hele bir dahaki PISA testi sonuçlarını bekleyin" demişti. Buyurun işte o gün geldi.

Geçen hafta, Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Ricardo Hausmann İstanbul'daydı. Türkiye'deki girişimci enerji için, "Siz iyi maymunlarsınız" dedi. Hausmann bu aralar girişimci enerjiyi içinde barındıran şirketlere, içinde bulundukları bölgenin sunduğu imkanları en iyi biçimde değerlendiren maymunlar olarak bakıyor. Büyüme ve kalkınma, bölgenin sunduğu imkanlar ile o bölgedeki girişimci enerjinin birleşmesinden çıkıyor. Burada belirleyici olan ise o coğrafyanın size sunduğu imkanlar aslında. Hausmann aslında yıllar önce İbrahim Tatlıses'in dile getirdiği o gerçeğin altını çiziyor yalnızca: "Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik, kardeşim?"

Şanghay bir numara

Şimdi diyeceksiniz ki, o imkan seti içinde, çalışacak personel de var. Ama ille de o bölgeden olması gerekmeyebilir, değil mi? Doğrudur. Bu durumda, daha iyi eğitimli personelin o bölgede yaşamasını temin edecek ortamın da oluşması gerekir. Mesela hafta sonu en son filmleri izleyebileceğiniz sinemalar gerekebilir. İşte geçen hafta TEPAV Ekonomi Politikaları Analisti Esen Çağlar da TEPAV web sitesindeki, "Sanayi ve Sinemaların Anadolu'ya Yayılması Üzerine" başlıklı yazısında, konuyu tam da o açıdan ele alıyordu. İmkan seti genişliyor ama yavaş yavaş.

Çalışacak personelin ille sizin ülkeden de olması gerekmez elbette. Bu durumda başka ülkelerden çalışacak personel ithal etmeniz gerekebilir. O takdirde, ülkenizin bir düzenli göç politikası ve çalışma izni verme mekanizması olması gerekir. O düzenleme de imkan setinin bir parçasıdır, bu çerçeveden baktığınızda. Ben Ricardo Hausmann'ın çizdiği çerçeveyi son derece faydalı buldum. Demek ki neymiş? İyi girişimci olmanın ön koşulu, bir imkanlar havuzunun içinde yaşamakmış. Ben bu aynı sürece 'girişimciliğin demokratikleştirilmesi' diyorum ve bu alanda Türkiye'nin nal topladığını düşünüyorum. Geçici süreli "hükümetimize beceriksiz dememe" orucu nedeniyle bu lafı burada kesiyorum.

Biz buralarda nal topluyor olabiliriz ama bakın Çin kesinlikle nal toplamıyor. Çin Komünist Partisi, Lenin'in "sosyalizm elektrifikasyon demektir" şiarını çağa uyarlıyor. Çin Komünist Partisi'ni, Çin'in imkanlar setini genişlettiği için kutlamak gerekiyor.

Çin'in Şanghay eyaleti, 2009 OECD PISA testinde, her üç dalda da, okuma, bilim ve matematikte, birinciliği aldı. İlk yirmi ülke içinde böylece Çin'in bir değil, üç eyaleti birden yer alıyor. Şimdi Batı başkentlerinde "Biz nerede hata yaptık" havası var. Çin, Komünist Partisi'nin başarılı sanayileşme stratejisi ile kendi girişimcilerine yaratıcı enerjilerini dışa vurabilecekleri daha geniş bir imkanlar seti hazırlıyor. Bizim maymunlar ise tutunacak dal arıyor.

Bundan birkaç yıl önce bu testlerle ilgili toplantıda, Sayın Çelik'e, "Bu PISA skorları böyle olursa Türkiye'nin rekabet gücü artmaz" demişim. O da bana, "Müfredatı değiştiriyoruz, sen bundan sonraki sınavlara bak" demiş. TEPAV sitesinde 2003 ve 2009 test sonuçları karşılaştırılıyor. Baktım. Değişen bir şey göremedim.


Bu köşe yazısı 11.12.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları