logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Samsung, Apple davasından ne öğrenmeliyiz? 28/08/2012 - Okunma sayısı: 2145

 

Tevekkeli değil, Amerikan adaleti işleyen adalet, Güney Kore'nin adaleti işlemeye başlayan adalet olarak niteleniyor.

Geçen hafta bir Amerikan mahkemesi, Güney Kore firması Samsung’un rakibi olan Amerikan firması Apple’ın ürünlerinden fazlasıyla etkilendiğine karar verdi. Apple ve Samsung’un patentleriyle ürünlerinin bir bölümünü karşılaştıran mahkeme, sonunda Samsung’un Apple’a yaklaşık 1 milyar dolar ödemesi gerektiğine karar verdi. Aslında Samsung’un bu davadan nasıl etkilenebileceği daha tam belli değil. Ayrıca daha kararın temyiz süreci var. Ama davaya bakarak, inovasyon süreci ile ilgili birkaç tespit yapabilmek mümkün. Ben işlemeyen adaletin vampir gibi olduğunu düşünüyorum. İşleyen adalet o ülke için bir yatırım kalitesi göstergesidir. Benim Samsung ve Türkiye için çıkardığım sonuçları merak edenleri, aşağıya beklerim.

Birincisi, bu davanın en önemli sonucu Samsung’un Apple şirketinin yaptığı yenilikleri tatbik eden bir takipçi olarak belgelenmesi oldu. Steve Jobs ne demişti? “Lider ile takipçiyi birbirinden ayırt eden inovasyondur” İşte mahkeme, şimdi kimin lider, kimin ise takipçi olduğuna dair bir kanaat ortaya koydu. Bu Samsung şirketi için herhalde genel olarak iyi değildir.

İkincisi inovasyon süreciyle ilgili daha genel bir sonuç: Mahkemenin kararı, inovasyonu ilk yapanın elde etmesi gereken tekel rantının korunması yolunda bir yeni emsal oldu. Yenilik üzerinde ilk düşünen, bunun için, emek ve kaynak harcayanın bu işten bir kazanç elde etmesi gerektiği herhalde açık. Yeniliği yapan rantı elde etmezse, o vakit, kimse, yenilik yapmak için emek ve kaynak harcamaz. O zaman, Apple yöneticilerinin söylediği gibi, bazı şirketler yalnızca uzak diyarlardan başkaları taklit etsin diye yenilik yapmış gibi olurlar. Bu teknoloji öyle teknoloji. Samsung da zaten Apple’ın parça tedarikçisi.

Üçüncüsü, hemen yukarıdaki noktadan çıkıyor: Tüketici elektroniği alanında fiyat düşüşlerinin eskisinden daha yavaş olmasını beklemek gerekiyor en azından içinde bulunduğumuz bu geçiş sürecinde. Ama nerede yavaşlar? Gelişmiş ülkelerde herhalde. Gelişmekte olan ülkelerde bir yavaşlama beklememek gerekir. Buradan şunu da çıkartmak mümkün: Bu dava var diye, bundan korkan gelişmekte olan ülke şirketleri, işi sonradan öğrenenler, köşelerine çekilip, dertlerine filan yanmazlar.

Dördüncüsü, ben Samsung şirketinin gücünün hızlı karar alıp, uygulayabilmesi olduğunu düşünüyorum. Şimdi de Samsung’da tüketiciler açısından faydalı, yaratıcı yeni farklılıkları beklemek gerekiyor. Yani tüketici elektroniği piyasası, akıllı telefon piyasası şenlenebilir. Tek tipleşmekten de kurtulmuş olur.

İsterseniz bir son sonuç da Türkiye için çıkartayım. Apple-Samsung davası işleyen adaletin inovasyon süreci açısından faydalı olduğunun bir başka örneğidir. Dava, Nisan 2011’de açılmıştı. Yaklaşık bir buçuk yıl içinde sonuçlandı. Rakamlar davaların hızlı sonuçlandığı ülkelerin, inovasyon performansının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Amerikan adaleti öyle çalıştığı için orası yeniliklerde liderdir. Türk adaleti tekleye tekleye bir türlü işlemediği için, Türkiye inovasyon indekslerinde nal toplamaktadır.

En son açıklanan Avrupa Birliği’nin İnovasyon Birliği rakamlarına baktınız mı? Avrupa’da ülkeler dörde ayrılmış. İnovasyon liderleri ilk kategori. İkincisi, inovasyon takipçileri. Üçüncüsü, ortalama yenilikçiler. Dördüncüsü ise mütevazı yenilikçiler. Ayıp olmasın diye Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Latvia ve Türkiye’ye mütevazı yenilikçiler demişler. Bu ülkeler Avrupa inovasyon ortalamasının çok altında kalanlarmış.

Ne diyeyim? İşlemeyen adalet vampir gibidir. Kanınızı kurutur. Avara kasnak gibi enerjnizi boşa harcatır. Adalet sistemi işlemeyen ülkeden değil lider, takipçi bile çıkmaz. Olsa olsa ne olur? “Mütevazı yenilikçi” olunur. Artık ne demekse?

Tevekkeli değil, Amerikan adaleti işleyen adalet, Güney Kore’nin adalet sistemi artık işlemeye başlayan adalet olarak niteleniyor. Konuyla ilgili TEPAV raporuna bir bakın isterseniz.


Bu köşe yazısı 28.08.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları