logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Gençler artık mühendis bile olmak istemiyor 05/10/2012 - Okunma sayısı: 2507

 

Gençler daha iyi bir iş bulup, daha iyi bir hayat kurabileceklerini düşündükleri için birincisi, temel bilimlere yanaşmıyorlar.

Türkiye’de meslek seçiminin aslında şansa bağlı olduğu kabul edilebilir. Üniversite seçme sınavına girer, aldığınız puanlara göre okulları sıralarsınız. Sınavın iyi geçmesi, sıralamanın bir kazaya kurban gitmemesi koşuluyla mesleğinizi seçebilirsiniz. Düzelteyim. Bu ifade genelgeçer bir ifade. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’nda ilk 1000 içinde yer alan öğrenciler esasen istedikleri mesleği seçerler. Onlar kendi kuşaklarının en iyileridir. Sınav bir şeyleri gösterir. Peki, hiç rakamlara baktınız mı? Sizce sıralamada ilk 1000 içinde yer alan öğrenciler hangi meslekleri tercih ediyorlar? Ben bu tercihlere bakınca derinden üzülüyorum. 2008 yılından 2011 yılına bakarsanız, Türkiye’nin en akıllı, en zeki gençleri artık mühendis olmak istemiyorlar. Peki, ne olmak istiyorlar? 2023 hedefleri çerçevesinde bakarsanız, bu rakamlar ne söylüyor? Merak edenleri aşağıya beklerim.

Hizmetlere geçiş

Başka ülkelerin en akıllı, en zeki gençleri bilim yapmak üzere temel bilimleri tercih ederken, bizim memlekette bu tür bölümlere son yıllarda dört işlem yapmayı bile doğru dürüst bilmeyenler giriyor. Peki, bizim en akıllı, en zeki gençlerimiz neyi tercih ediyorlardı ve şimdi neyi tercih ediyorlar? 2008-2011 kıyaslamasına bakarsanız, eskiden ağırlıkla mühendislik fakültelerini seçiyorlardı. Bizim akıllı, zeki çocuklarımız temel bilimler yerine, sanayi ile ilgili, teknolojik yenilikler sürecine katkı yapabilecek bir uygulamalı alana ağırlık veriyorlardı. Bu durum Türkiye’de yenilikler sürecine bir katkı sağlıyor muydu? Bildiğim kadarıyla hayır. Türkiye’nin ihracatının niteliği 2008 yılından beri artıyor filan değil. Ama yine de gençlerin bilimi değil de imalat sanayii ile yakından alakalı bir uygulamalı alanı tercih ediyor olması iyiymiş. Gelin bir de şimdiki vaziyete bir bakın.

2008 yılından 2011’e seçme sınavında ilk 1000’deki öğrencilerden mühendislik fakültelerine yerleşenlerin sayısı mühendislik kontenjanlarının artmasına rağmen yaklaşık yüzde 23 azalıyor. Peki bu arada ne artıyor? Tıp doktoru olmak isteyenlerin sayısı artıyor. Şimdi buna nasıl bakmalı? Türkiye’nin en akıllı, en zeki gençleri artık sanayi alanında değil, hizmetler sektöründe çalışmak istiyor. Dün mühendislik seçenlerin çokluğuna bakınca, ortada bir kaynak israfı olduğunu düşünürdüm. Meğer turpun büyüğü heybedeymiş: Şimdi memleketimizin belli bir yaş grubundaki en akıllı, en zeki 1000 genci sanayi ile alakalı bir uygulamalı bilim dalına değil, artan bir biçimde hizmetlerle alakalı bir uygulamalı bilim dalına doğru gidiyor.

Ben yukarıdaki rakamları şöyle yorumlama eğilimindeyim: Kendi kuşağının en iyilerine baktığınızda, gençler daha iyi bir iş bulup, daha iyi bir hayat kurabileceklerini düşündükleri için birincisi, temel bilimlere yanaşmıyorlar. İkincisi, sanayi ile alakalı bir uygulamalı dal olan mühendislik fakültelerinden de uzak duruyorlar. Üçüncüsü, hizmetlerle alakalı uygulamalı dal olan tıp doktorluğunu tercih ediyorlar. Bu ilk nokta. İkincisi herhalde şu olmalı: Böyle bir ekonomiden kongrede dağıtılan kitapçıkta yazdığı gibi, 2023 yılında, “bilgi ve teknoloji ihraç eden” ülke çıkar mı? Çıkmaz. Sayın Başbakanımız talimat da verse, kızıp tepinse bile çıkmaz. Neden çıkmaz? Sayın Cumhurbaşkanımızın TBMM’nin açılış töreninde söylediği gibi, bazı işler talimatla değil uygun tedbirler alınıp, ortam sağlandığı takdirde olur. Türkiye’de sanayi için uygun ortam yoktur. Bu da üçüncü nokta. Boşuna “bizim elektronik devleri, müteahhit oluyor” demiyorum. İşte bakın burada da sonuç aynı. 

Türkiye, bir sanayi ülkesidir; ama önümüzdeki yıllarda, sanayide kazandıklarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olan bir sanayi ülkesidir.

Ben gençlerin doğru tercih yaptıklarını düşünüyorum. Yaptıkları tercihler kendileri için doğru, memleket için kötüdür. En iyilerin tercihlerindeki değişim, hepimizi acı acı düşündürmelidir.


Bu köşe yazısı 05.10.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları