logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Petrol, Kıbrıs'ta değişimi zorlaştırmamalıdır 12/10/2012 - Okunma sayısı: 1904

 

Kuzey Kıbrıs'ın, turizm açısından bakıldığında, bir Muğla kadar bile olmadığını biliyor musunuz?

Kıbrıs ekonomisi deyince hemen aklıma hiç unutamadığım bir anekdot gelir. Fıkra gibidir ama Kuzey Kıbrıs’taki durumun özetidir. İlk kez evvelki yıl dinlemiştim. Adadaki üniversitelerden birinin kampusundaki pizza dükkânının sahibi bir gün üniversite yöneticisinin odasına dalar. “Ben şikâyetçiyim! Şurada kampusun içinde, gül gibi pizza dükkânım var. Sıcak sıcak pizza yapıyorum. Öğrenciler, yarım saat ötedeki köyden kampusa pizza getirtiyorlar. Bu olmaz!” der. Yöneticinin “ne yapmamı istiyorsun” sorusuna, “Kampusa dışarıdan pizza getirtilmesini yasaklayın” yanıtını verir.  Kıbrıs’ta her dükkân sahibinin ilk aklına gelen işte tam da budur. Fiyatlar devlet kontrolündedir. Narh konmasını istemek asla ayıp değildir. Hiçbir pizzacı, milletin yarım saat uzaktan soğuk pizza sipariş etmesinin nedenini kendinde aramaz. Koruma, destek ister. Kuzey Kıbrıs ekonomisindeki belirgin bozukluğun nedeni Türkiye’nin tek taraflı, sığ politika tasarım geleneğidir. Güvenlik odaklı bakış, Kıbrıs’ta işler bir iktisadi yapının oluşturulmasının önemini hâlâ kavrayabilmiş değildir. Kıbrıs’ta sözümona turizm vardır. Ama bakın turizmde Kuzey Kıbrıs Muğla kadar bile değildir. Bugünlerde Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Güney Kıbrıs yönetimi Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını yapıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hâlâ hiç kimse tanımıyor. Adanın güneyinde kişi başına gelir 30 bin dolarken, kuzeyde yalnızca bunun yarısı kadar kalmaya devam ediyor. KKTC vatandaşları güneyde çalışıp, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almaya devam ediyor. Ortada bir plan olmayınca, Kuzey, kendiliğinden iktisaden güçlü Güney’e entegre oluyor. En azından bana öyle geliyor. Ve biz Kıbrıs’ı bir mesele olarak tamamen unutmuş gibi duruyoruz. Hazır unutulmuşken, konu sıcak değilken, ben Kıbrıs’ta nerede hata yaptığımızı düşündüğümü anlatayım müsaadenizle.

Türkiye’de takip fikri zayıftır. Bir bakarsınız herkes bir meselenin üzerine çullanır; çözüm gelecek diye beklersiniz, bir şey olmaz. Zaman geçer, konu gündemden düşer. Çözüm filan olmaz. Mesele bütün ihtişamıyla mesele olarak kalmaya devam eder. Bundan bir süre önce Kıbrıs meselesini çözüyorduk. Hep bir adım önde olacaktık. Hiçbir şey olmadı! Türkiye, Kıbrıs’ı hiçbir zaman bizatihi bir mesele olarak değil, kendisi için bir başka şey ifade ettiğinde hatırlamıştır. Aralarda unutmuştur. Dün Türkiye Avrupa Birliği’ne giriş vizesi ararken, Kıbrıs’ı bir nevi abonman kartı gibi hatırlamıştık, şimdi yine unuttuk. Türkiye’nin Kıbrıs’taki en büyük hatası, adanın kuzeyinde kendi ayakları üzerinde durabilecek bir iktisadi yapının kurulmasına imkân sağlanmamış, bunun düşünülmemiş olmasıdır. Zekice bulunan plan şudur:  Kıbrıslılar, o topraklarda yalnızca oturmak üzere, Türkiye tarafından maaşa bağlanmıştır. Bu yanlıştır! Türkiye 1980 yılında kendi fiyatlarını serbestleştirmiştir. Ama bakın adada her şey kontrol altındadır. Cep telefonunda bile Güney’in hatları acayip ucuz, Kuzey’inki yüksektir. Sistemi ayakta tutan nedir? Fiyat kontrolleridir.   

Sonuçta ne olmuştur? Ortada işler bir iktisadi yapı yoktur. Alın turizm işini mesela. Kuzey Kıbrıs’ın, turizm açısından bakıldığında, bir Muğla kadar bile olmadığını biliyor musunuz? Kuzey Kıbrıs’ın yatak kapasitesi 17 bin civarında, Muğla’nınki ise 90 bin. Böyle baktığınızda Muğla aynı Güney Kıbrıs’a benziyor. Orada da yatak sayısı 90 bin civarında ve turist sayısı ise 2.2 milyon kişi. Muğla’nın 2.7 milyonluk turist sayısına karşılık, Kuzey Kıbrıs’ın yaklaşık bir milyon turisti var. Projeler için Ankara desteğine bakarsanız 2011 yılında Muğla’nın aldığı 350 milyon liradır, Kıbrıs’ınki ise 850 milyon lira. Ben buradaki ana engelin seyahat kısıtlamalarından çok bir zihniyet meselesi olduğunu düşünüyorum. Adada özgür seçimler yapıldı. Eski elit gitti, yenisi geldi. Ama Kıbrıslıların kendi ayaklarının üzerine basmasını sağlayacak, yapısal iktisadi dönüşüm gelmedi. Yeni elit eskisinin yaptıklarını yapmaya, yani narh koyup, Lefkoşa’dan kaynak dağıtmaya devam etti. Gereken kaynak ise Ankara’dan sağlanmaya devam etti. Neden? Bu milli davada, Kıbrıslıların, oturdukları yerde oturmaya devam etmesi önemli bulundu. Bir şey değişmedi yani. 

Adada Kıbrıslıların kendi kaderini kendi eline almasını sağlayacak bir siyasi hareketlilik hâlâ yoktur. Yapısal bir soruna hâlâ yapısal bir çözüm bulunamamıştır. Herhangi bir malın adadaki fiyatı, Türkiye’deki fiyatından hâlâ pahalıdır. Fiyatlar ve fikirler serbest kalmalıdır. Korkarım bu doğalgaz-petrol arama işi, değişimi zorlaştıracaktır. Türkiye merkezli bakış yine egemenliğini kuracaktır.


Bu köşe yazısı 12.10.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları