logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Yumuşak inişin anlatılmayan hikayesi 17/11/2012 - Okunma sayısı: 2120

 

Geçenlerde sıfırdan yabancı yatırım yapmakla ilgilenen iş adamlarıyla sohbet ettim. Türkiye, yabancı emlak sektörü için olanaklarla dolu bir ülke. Fakat orta vadeli ekonomik görünüm parlak olsa da, kısa vadeli görünüm yatırımcıları bir kez daha düşünmeye itiyor. Müsaadenizle son dört yılda Türkiye’nin büyüme performansına ve 2013 için büyüme beklentilerine bir bakalım.

Son dört yıl, Türkiye için oldukça enteresandı. 2009 yılında yüzde 4,7’lik daralma oranıyla Türkiye dünyanın en hızlı küçülen ilk on ekonomisi arasında girdi. 2010 ve 2011’de yüzde 9 büyüme oranını yakaladık. Çin’e rakip bu büyüme oranıyla en hızlı büyüyen ilk on ekonomisi arasına girdik. 2012 yılı itibariyle ise Türkiye ekonomisi uzun süredir beklenen ve dikkatle planlanan bir yavaşlama sürecine giriş yaptı. Ülkede sadece birkaç yıl içerisinde dört farklı ekonomik mevsim yaşandı. Böyle bakınca, iş dünyasını kafa karışıklığı için suçlamamak lazım.

2012 yılında sağlanan planlı yavaşlama uluslararası arenada övgü aldı ve sonrasında Fitch Türkiye’nin notunu  “yatırım yapılabilir” düzeyine çıkardı. Bu olumlu hava insanların Türkiye ekonomisinin durumuyla ilgili ufak ayrıntıları göz ardı etmesine yol açabilir. Müsaadenizle gözlemlerimi sizlerle paylaşayım.

İlki, zaman uyumsuzluğuyla ilgilidir. Türkiye ekonomisinin sorunu yüksek büyüme ve yüksek cari açığın aynı zamanda görülmesiydi. Şimdi büyüme oranı düştü, ancak cari açık hala yüksektir. Bu olgu Türkiye ekonomisindeki kırılganlıkları azaltacak mıdır? Bana sorarsanız, cevap hayırdır.

İkinci gözlem cari açığın finansmanıyla ilgilidir. Türkiye’nin ekonomik performansı övgüyle karşılanmaktadır. Ancak cari açık hala büyük ölçüde kısa vadeli fonlarla finanse edilmektedir. Kontrolsüz büyüme ve planlı yavaşlamadan sonra Türkiye’nin iktisadi performansına ilişkin üçüncü adımı açık finansmanı alanında beklemek gerekir. Türkiye, yeni normaline ancak böylelikle geçiş yapabilir. Yeni normalin nasıl olacağını ise bu aşamada ancak tahayyül edebilir.

Üçüncüsü, ekonomik yavaşlamanın nedeni iç talepteki sert düşüştür. İç talebin büyümeye katkısı yüzde 50’lerden yüzde 10’lara kadar düşmüştür. Bunun iş dünyasına yansıması karşılıksız çek, geri dönmeyen kredi ve ödenmeyen senet tutarlarında artış şeklinde olmakta, işletmelere yazık olmaktadır. Planlı olsun ya da olmasın, yavaşlama işletmeler için kötüdür. Bunun için yakında bir siyasi tepki beklemek gerekir.

2013 yılı için planlı yavaşlama beklentilerine gelirsek, Avrupa’daki durgunluk Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlikleri artırmaktadır. Ancak ben Avrupa ile ekonomik bağları derinleştirmeye dayalı güçlü bir olumlu gündem seziyorum. Böyle bir ortam tüm taraflar için kazan-kazan durumu yaratacaktır.

Bir başka belirsizlik kaynağı Kürt meselesidir. Hükümetin Türk mahkemelerinde Kürtçe savunma yapılmasına izin verme kararı doğru yönde atılmış bir adımdır. Menfur söylemin aksine, yaygın yaklaşım kısa vadede gerginliği azaltmak ve orta vadede Kürt meselesi konusunda olumlu bir gündem geliştirmek gibi görünmektedir. Yeni anayasa, orta vadede Kürtlerle oluşturulacak pozitif gündeme dayanak oluşturabilir.

2013 yılında suları bulandıracak olan son mesele Suriye meselesidir. Fakat bu konu Türkiye’nin kontrolü dışındadır. Mesele ancak pek çok uluslararası faktörün etkileşimiyle nihai çözüme kavuşturulabilir. Neyse ki, Ankara bu durumun farkında görünmektedir.

Türkiye her zaman hatalarından ders almıştır. Tekrar denedik ve bu kez daha fazla çaba sarf ettik.

Bu köşe yazısı 17.11.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları