logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Hasan Ersel, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Airbus'ta sorun var ama Lockheed-Martin'de işler yolunda galiba 29/03/2007 - Okunma sayısı: 1778

 

Geçen şubat ayında Airbus firması A-380 super-jumbo uçağının teslimindeki gecikmeler ve doların zayıflığı nedeniyle içine düştüğü sıkıntıyı gerekçe göstererek işçi çıkaracağını açıkladı. Tahminlere göre 57 bin Airbus çalışanından 10 bini işten çıkarılacak. Bunların ülkeler arası dağılımı da şöyle: Fransa 4300, Almanya 3700, Birleşik Krallık 1600 ve İspanya 400.

Bu, aslında beklenmeyen bir gelişme değildi. Çünkü Airbus, A-380 uçağının belli bir tarihte hazır olacağı varsayımı altında pek çok hava yolu şirketiyle anlaşma yapmıştı. Uçağın söylenen tarihe yetişmemesi, doğal olarak, bazı şirketleri bu anlaşmaları yeniden düşünmeye ve hatta bazı siparişlerini iptale yöneltti. Öte yandan Airbus'un dolar cinsinden satış bağıtlarının ağırlıklı olması, buna karşılık, maliyetin oluşmasında euro cinsinden girdilerin önem taşıması, şirketin kârını ciddi ölçüde aşındırmaya başladı.

Yakınlarda (19 Mart 2007) benzer bir konuda bir başka haber daha yayımlandı. Bu defa Atlantik'in öte yanındaki Lockheed-Martin firması, bir müşterisine istediği uçakları onun istediği tarihte değil, yaklaşık 5 yıl sonra teslim edebileceğini bildirmiş. Öyle görülüyor ki Lockheed-Martin firması siparişleri karşılamaya yetişemiyor; ürünün teslim tarihini müşteri değil üretici belirliyor.

Bu ikinci haberi bizler için ilginç kılan söz konusu alıcının Türk Hava Kuvvetleri olması. Sözü edilen uçak da F-16-Block 50. Türkiye bu uçaktan 30 tane satın almak için başvurmuş ve ABD Kongresi de bu başvuruyu onaylamıştı. Uçakların 2009 yılından itibaren teslimi öngörülüyordu. Şimdi Lockheed-Martin bu uçakları ancak 2014'te teslim edebileceğini söylüyormuş. Oysa Türkiye'nin bu uçaklara daha önce gereksinimi var. Çünkü aynı firmayla yapılan bir başka anlaşma çerçevesinde zaten Türkiye 2014'ten itibaren yeni F-35 uçaklarını alacak. Türkiye'nin F-16 uçaklarını almak istemesinin nedeni, geçiş döneminde, yani 2014 öncesinde, eskiyen uçaklar yerine bunlardan yararlanmak. Doğal olarak, bu önerinin Türkiye'nin isteklerini karşılamadığı ilgili firmaya bildirilmiş.

(Kaynak: http://www.defensenews.com/story.php?F=2623744&C=airwar)

Dikkat ederseniz Airbus firması A-380, Lockheed-Martin firması ise F-16'nın üretiminde tekelci konumda. Ama davranışları arasında belirgin bir fark var. Airbus müşterileri karşısında görece pek güçlü görünmüyor. Yaptığı ya da yapmayı umduğu anlaşmaları kaybetmeyi göz önüne alamıyor. Zararı üstlenmek ve çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kalıyor. Airbus firmasının bu durumu, iktisat yazınında tekelci gücünden yararlanamayan tekel kavramını çağrıştırıyor. Eğer bir tekel bu durumdaysa, tekelci gücünü kullanmaya kalkışması ona zarar vereceği için onun için en iyi çözüm rekabetçi piyasada çalışıyormuş gibi davranmaktır.

Oysa Lockheed-Martin, tekelci gücünü kullanabileceğinden daha emin. Müşterisini tatmin edemediğinde sadece 30 F-16 uçağı siparişini kaybetmekle kalmayıp bir de üstüne müşterinin 100 adet F-35 uçağını almaktan vazgeçmesine bile yol açabileceğinin herhalde farkında. Ama anlaşılan, bundan çok da çekinmiyor. Belki Türkiye'nin siparişlerini en az onlar kadar kârlı başka seçeneklerle telafi edebileceğini düşünüyor, belki de Türkiye'nin uçakları almaktan vazgeçmeyeceğini. Tabii bir başka olasılık daha var: O da geç teslim önerisinin Lockheed-Martin firmasının merkezinin olduğu Maryland eyaletindeki Bethesda şehrinde değil, siyasal kararların alındığı Washington D.C.'de şekillenmiş olması.

 

Bu köşe yazısı 29.03.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları