logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Türkiye haritanın neresindedir 26/05/2007 - Okunma sayısı: 8137

 

Hiç Türkiye'nin dünya atlası üzerindeki konumunu düşündünüz mü? Türkiye, sizce, dünyanın neresinde yer alıyor? Avrupa'nın güneydoğu kanadında mı, yoksa daha merkezi bir noktada mı? Türkiye'yi dünya haritası üzerinde nasıl gördüğünüz ile Türkiye'ye dünya üzerinde biçtiğiniz rol arasında bir ilişki olduğunu hiç düşündünüz mü?  Bize kalırsa düşünmeye başlayın. Kendimizi harita üzerinde nasıl gördüğümüz son derece önemli. Haritalar, yalnızca, coğrafya ile alakalı değil, aynı zamanda, bir dönemin ruh halini de yansıtıyor. Bakın Türkiye'ye son dönemde hızlı bir yabancı sermaye akımı var. Nerelere geliyorlar? Bankacılık, sigortacılık, ulaştırma, telekomünikasyon, enerji gibi alanlar. Nedenini anlamak isteyenlerin haritaya bir kez daha bakmaları gerekiyor. Ama hangi haritaya? Önce iki örnek müsaadenizle, sonra da konuya geleceğiz.

HARİTA 1: Mercator Atlası, 1569

hedHarita 1, klasik örnek, Mercator'un 16. yüzyılda hazırladığı dünya haritası. Nasıl duruyor güzel mavi küremiz? Merkezde Atlantik Okyanusu var. Neden acaba? Sizce bunun sömürgecilik ile hiç mi bağı yok? Bu arada ilgilenmediğimiz bölgeler öylece haritanın üzerine yerleştirilivermiş. Alaska, Brezilya'dan büyük. Gerçek dünyada ise Brezilya, Alaska'nın beş katı. Grönland, Afrika'yı katlıyor. Halbuki Afrika, Grönland'ın 14 katı büyüklüğünde. Avrupa merkezde, kalan yerler ise öylece etrafa yerleştirilivermiş. Amaç, Avrupa'nın dünyanın merkezi olduğu bir harita yapmak. Acaba Çin'deki haritalar nasıl?

Harita 2 ise dünyanın Mercator Atlası gibi resmedilmesine bozulan gerçeküstücülerin dünya atlası. Bakın neler olmuş? Artık merkez Atlantik değil, Pasifik Okyanusu. Amerika Birleşik Devletleri dünyada yok. Avrupa ufacık. Öyle canları istemiş. Rusya kocaman ama daha Çin yok. Çin devrimi de yok çünkü. Onlar da Rusya'yı yerleştirip, kalan ilgisiz yerleri serpiştirivermişler.

HARİTA 2: Gerçeküstücü atlas, 1929.

 

hed

Dememiz o ki, harita yapımı, coğrafya ile alakalı olduğu kadar, dünyaya nasıl baktığınızla da alakalı. Tarih boyunca hep böyle olmuş. Şimdi gelelim sorumuza: Siz Türkiye'yi, dünyada nasıl hayal ediyorsunuz? Avrupa'nın kıyısında bir yerlerde mi? Ortadoğu'nun içinde mi? Avrasya'nın bir parçası olarak mı? Hangisi? Bu önemli; çünkü nasıl baktığınıza göre çizilmesini istediğiniz haritalar değişmek zorunda.

Bakın Harita 3 ise Türkiye'yi yeni dünyanın tam ortasında gösteriyor. Kendimizi nasıl gördüğümüz, kendimizi nasıl tasavvur ettiğimiz, ülkemizi haritaya nasıl yerleştirdiğimiz ile alakalıysa, harita 3, Türkiye'yi dünyanın merkezine yerleştiriyor. Biz işte bu haritayı seviyoruz.

Harita 3 aslında çocukluğumuzun atlaslarındaki Avrasya haritası. Avrasya'nın doğu ucunda, dünyanın büyüme motoru Çin ve Güneydoğu Asya yer alıyor. Hindistan da hemen oralarda. Avrasya'nın batı ucunda ise eski dünyanın merkezi, şu anki uygarlığımızın kaynağı Avrupa yer alıyor. Dikkatinizi çekelim: Avrupa, bizim çocukluğumuzun atlaslarında Avrasya'nın ayrılmaz bir parçasıydı. Hâlâ da öyle. Bu iki merkez arasında ise derin bir boşluk bulunuyor. İşte Türkiye o boşluğun tam merkezinde yer alıyor. Eski merkez ile yeni merkez arasındaki bağlantıları inşa edebilecek kapasiteye sahip tek ülke Türkiye esasen. Bu bölgede, kapitalizmin kurumsal altyapısına sahip, sanayisi gelişmiş ve ekonomisi çeşitlenmiş tek ülke Türkiye çünkü. Türkiye eğer Avrupa Birliği dönüşümünü başarılı ve hızlı bir biçimde tamamlarsa, bu yeni coğrafya içinde oynayabileceği önemli bir küresel rol bulunuyor. Yine dikkat lütfen: Eğer Türkiye'nin Avrupa Birliği dönüşümü yoksa, Türkiye'nin Avrasya'da oynayabileceği bir rol de bulunmuyor. Etrafta alternatif vardır diyenlere lütfen gülünüz. Çünkü yoktur. Ama uydurmasyonun da sınırı yoktur.

HARİTA 3: Avrasya'da Türkiye, 2007
hed











Türkiye, Avrasya'nın iki ucu arasındaki derin boşluğun küresel ekonomiye entegrasyonu
nda etkin bir rol oynayabilir mi? Bilmeyiz. Ama bir şeyi tahmin edebiliriz. Hayal etmezsek zaten yapamayız. Peki, biz hayal etmezsek, yapılamaz mı? Yo, yabancılar zaten yapar. Yabancı sermayenin hızlı akışının bir bildiği olmalı. Öyle değil mi?

 

Bu köşe yazısı 26.05.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları