logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Yoksa siyasetçilerin hiçbir şey yapması gerekmiyor mu 08/06/2007 - Okunma sayısı: 2670

 

Memlekette konuşulacak tek konunun siyaset olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Siyasetçilerimiz kendi günlük itişmelerinden fırsat bulup, ilgilenmeseler de Türkiye ekonomisi değişiyor. Dönüşüyor. Doğrudur: Değişimin ille de olumlu yönde olması gerekmiyor. Ama işe bakın ki, rakamlar olumlu bir sonuca işaret ediyor. Türkiye ekonomisi hem tempolu bir biçimde büyüyor hem de yapı değiştirerek, çeşitleniyor.

Türkiye ekonomisi, son beş yıldır ortalama olarak yüzde 7.1 büyüdü. Üstelik ekonomimiz son yirmi çeyrektir, hiç sektirmeden, arka arkaya, pozitif büyüme sergileyerek bu performansı sürdürdü. 1980 sonrasında, Turgut Özal'ın 46. hükümeti hariç, hiç böyle bir gelişme görmemiştik. O dönemde de ortalama büyüme hızımız aynen şimdikine yakındı. Yüzde 7'ler mertebesindeydi. Üstelik o zaman böyle küresel bir likidite bolluğu da yoktu. Saha ve iklim koşullarının aleyhimize olmasına rağmen bunu başarmıştık. Uzun bir aradan sonra daha uygun uluslararası şartlarda benzer bir dönem daha yaşadık. Bu dönem olmamış gibi yapamayız. Çünkü oldu. Olanı kabullenmezsek, mevcudun içerdiği sorunları da tartışmaya başlayamayız.

Türkiye ekonomisi hızla büyürken ayrıca çeşitlendi de. Son zamanlarda ihracat rakamları dışında ihracattaki gelişmelerle ilgilendiniz mi? Vaktiniz varsa ilgilenin lütfen. Geçenlerde TEPAV iktisatçıları Türkiye ekonomisi ile çevre ülkelerin ekonomilerini karşılaştırmak için bir analiz yaptılar. Müsaade ederseniz sizinle de paylaşalım. Bakın nasıl tablolar çıktı. İlk tablo, Türkiye'de ve çevredeki diğer ülkelerde 1 milyar ABD Doları ve üzerinde ihracat yapan sektörlerin sayısını gösteriyor. Türkiye, 2000 yılında, 7 sektörde, 1 milyar ABD Doları'nı aşan ihracat gerçekleştirirken 2005 yılında bu sayı 16'ya çıkmış. Aynı dönemde, komşularımız da elbette armut toplamamış. Ama sizce bu tabloya bakınca, insan Türkiye'nin nasıl bir konumda olduğu hakkında bir fikir edinmiyor mu?

 

Tablo 1: Seçilmiş ülkelerin bir milyar ABD Doları'nın üzerinde ihracat yapan sektörlerinin sayısı (2000 ve 2005)

Kaynak: Birleşmiş Milletler COMTRADE Veritabanı

Not: Sektör ayrımı SITC-REV2'de iki basamakta yapılmıştır

hed

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bakın ikinci tablomuz da aynı biçimde, Türkiye ekonomisinin yalnızca sektör sayısı açısından çeşitlenmediğini, aynı zamanda ihracat pazarlarını da çeşitlendirdiğini gösteriyor. Sizce bu parlak bir performans sayılmaz mı? 2000 yılında, 1 milyar ABD Doları'nın üzerinde yaklaşık beş adet ihracat pazarı olan Türkiye, 2005 yılında, 1 milyar ABD Doları'nın üzerinde ihracat yaptığı ülke sayısını on beşe çıkarmış. Şimdi herhalde bu da kötü bir gelişme değil. Türkiye ekonomisinin çeşitlenmesi kötü değil, iyidir.

 

Tablo 2: Seçilmiş ülkelerin bir milyar ABD Doları'nın üzerinde ihracat yaptıkları ülke sayısı (2000 ve 2005)

Kaynak: Birleşmiş Milletler COMTRADE Veritabanı

hed

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyüme rakamlarına bakıldığında, hemen oturup, "Peki ama diğer ülkelerde ne olmuş?" demek mümkün. Hakikaten, bizim gibi ülkelerin neredeyse tümünde, büyüme performansı açısından, başarılı geçmiş görünüyor şu son birkaç yıl. Ama bakın etrafımızdaki ülkelerle kıyaslandığında Türkiye ekonomisi, yalnızca büyümekle kalmamış, aynı zamanda giderek daha çeşitlenmiş. Pazarlarını artırmış, sattığı mal yelpazesini genişletmiş.

Bu günlerde etrafınıza bakıp, karamsarlığa kapılıyor olabilirsiniz. Hatta yöneticilerimizin, cumhurbaşkanlığı seçimlerini yönetme konusundaki beceriksizliğine bakıp, dehşet içinde gelişmeleri izliyor olabilirsiniz. Ne karamsarlığa kapılın ne de dehşete düşün. Türkiye ekonomisi, aynen o Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi, apırsa da köpürse de hızlı bir biçimde değişiyor. Dipten gelen bir dalga ile ekonomimiz potansiyelini ortaya koyuyor, dinamizmini sergiliyor. Yabancı yatırımcılar şunu görüyor: Üzerinde oturduğumuz, küresel değişim dalgası Türkiye ekonomisini değiştiriyor, daha da değiştirecek. Hükümeti kim kurarsa kursun, olması gereken olacak.

Peki, bu olumlu görünümü daha da olumlu kılabilmek mümkün mü? Mümkün. Peki, etrafta bunun için hazırlık yapan bir siyasi kadro var mı? Yok. Olması gerekiyor mu? Belki de hayır. Belki de siyasetçilere "Gölge etme başka ihsan istemem" denmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Elbette devam edeceğiz.

 

Bu  köşe yazısı 08.06.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları