logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Alman mahkeme birliği korudu 13/09/2012 - Okunma sayısı: 1500

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Almanya Anayasa Mahkemesi'nin kararları işlerin bozulmasının önüne bir set çekti

Almanya Anayasa Mahkemesi, kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması’nın yasalaşmasına yapılan itirazı reddetti. Ancak yasanın yürürlüğe girmesi için iki koşul koydu. Birincisi, yasa cumhurbaşkanınca imzalanmadan önce ESM nedeniyle oluşabilecek yükümlülüklerine Almanya bir üst sınır (ESM sermayesindeki payı olan 190 milyar euro) koymak zorunda. Bu miktar bağımsız çalışacak ESM’ce değiştirilemeyecek. İkincisi, sır niteliğinde de olsa önemli bilgileri ESM yetkilileri Almanya parlamentosunun konuyla ilgili yetkilileriyle paylaşacak. Bu çerçevede, ilk başta 2013 içinde faaliyete geçmesi planlanan ama sonra bu tarihin daha erken olması gerektiği üzerinde görüş birliğine varılan ESM, yıl sonuna doğru çalışmaya başlayabilecek.

Maliyet gerileyecek
Bu durumda, İspanya ve İtalya gibi sorunlu ülkeler 500 milyar euro sermayeli ESM’ye başvurur ve ESM’nin koşullarını kabul ederlerse borçlanma tahvilleri birincil piyasadan ESM, ikincil piyasadan da Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından satın alınabilecek. Ülkelerin borçlanma maliyetleri böylelikle makul sayılabilecek düzeylere gerileyecek. Zaten ECB’nin son kararından sonra ikincil piyasada bu ülkelerin tahvil faizleri düşmeye başlamıştı. Faiz gerilemesi, bu ülkelerin uygulamakta oldukları istikrar programlarının olumlu meyvelerinin alınmaya başlaması için gereken sürede bu ülkelere rahat nefes aldıracak. Özellikle uygulanan istikrar programlarının sürdürülebilir olduklarına ve olumlu sonuçlar doğuracaklarına dair şüpheler artmayacak, muhtemelen bir miktar azalacak.

Peki, özellikle İspanya ESM’ye başvurmazsa? Mantıksal açıdan bakıldığında iki farklı yorum yapabilir piyasalar. Birincisi, “İspanya’nın durumu iyiymiş meğer” şeklinde olabilir. Bu elbette çok saf bir yorum olur. Piyasaların bu saflıkta olmadığı açık. İkincisi, “Kamuoyunu ESM’nin koşullarının kabul edilmesi için henüz ikna edememiş” şeklinde olur. Bu durumda, İspanya’nın borçlanma maliyetleri yine yükselir ve piyasalar gerginleşir. Benzer bir durum belki biraz gecikmeyle İtalya için de geçerli olur.

Dolayısıyla, ECB ve Almanya Anayasa Mahkemesi’nin kararları işlerin bozulmasının önüne bir set çekti. İspanya ve arkasından İtalya gibi ülkeler de ESM’ye başvurur ve koşulları kabul ederlerse kısa dönemde ECB’nin tahvil almayacağını açıklaması ya da Almanya Anayasa Mahkemesi’nin ESM’nin faaliyete geçmesini engelleyecek bir karar vermesi gibi piyasaları bozacak hatta sarsıntı geçirtecek bir gelişme, önümüzdeki birkaç aylık dönem için görünmüyor.

Yıl sonuna kadar rahatız
Kısa dönemde odaklanılacak konular şunlar: Birincisi, dün başlayan ve bu yazının gün ışığına kavuştuğu gün sona erecek ABD Merkez Bankası toplantısından yeni bir parasal genişleme kararı çıkacak mı? Çıkmazsa piyasaların karışacağı falan yok. Çıkarsa olumlu bir hava esecek, bizim gibi ülkelere ilişkin risk alma iştahı artacak. İkincisi, Avrupa’nın finansal kurumlarını düzenleyecek ve denetleyecek güçlü bir otoritenin kurulması yönünde atılacak adımlara bakılacak.

Daha sonra ise piyasaları gerebilecek başka konulara odaklanılacak. Birincisi, ABD’nin borçlanma sınırına ilişkin gelişmeler izlenecek. Hatırlarsanız, Demokratlarla Cumhuriyetçilerin arasındaki derin görüş ayrılığı nedeniyle 2011 ortalarında ABD Hazinesi piyasalardan borçlanamama tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Sorun, uzun tartışmalardan sonra halledilmişti. Ancak önümüzdeki yıl içinde borçlanma üst sınırı yeniden gündeme gelecek. İkincisi, İtalya’da 2013 baharında genel seçim var. Berlusconi benzeri birisinin yönettiği bir hükümet ihtimali piyasalar açısından risk.

Bunları alt alta topladığınızda (İspanya’dan başvurmama sürprizi çıkmadıkça), hiç olmazsa yıl sonuna kadar bizim gibi ülkeler rahat nefes alacaklar. Bu durumda potansiyelimizin belirgin biçimde altına düşen büyüme oranımız için neler yapılabilir? Gelecek yazıda...

Bu köşe yazısı 13.09.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları