Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Dar alanda zorluk nerededir

    Güven Sak, Dr.10 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 1301

    Salı günü başladığımız konuya devam edelim müsaadenizle. Meselemiz önümüzdeki dönemdi. Etrafınıza baktığınızda, iş iktisat politikasına geldiğinde, bu kriz başladığından beri özellikle kararlı bir uyuyan güzel portresi çizen hükümetimiz sanki bu kez gözlerini açıverecekmiş gibi duruyor. Olur mu olmaz mı belli olmaz ama hazırlıklı olmakta fayda var. Önümüzdeki dönemin temel iktisadi meselelerini şimdiden tartışmaya açmak, bir nevi hazırlıklı olmaya katkıda bulunabilir. İşte bu duygu ve düşüncelerle geçen salı "iktisat politikası alanının daraldığı bir ortamda mıyız" önermesini tartışmaya başlamıştık. Önce çıkan kısmın özetinden başlayalım: İlk olarak, sorulması gereken soruyu sormuştuk: "Nedir bu iktisat politikası alanının daralması?" denilen. Bundan iki husus murat edilebilirdi: İlki iktisat politikası adına atılabilecek bir adımın, alınabilecek bir tedbirin olmaması haliydi. İkincisi ise "yapılabilecekleri yapabilme imkânı"nın daralmış olması haliydi. İlkini bir kenara koymuştuk geçen yazıda ve ikinci mesele üzerine odaklanmıştık. Hakikaten bütçenin hali pür melali ile kamu borçlanmasında havanın dönmeye başlamasını üst üste koyunca "yapılabilecekleri yapabilme imkânı"nda bir daralma açıklıkla görülebiliyordu. Sonrası azıcık hızlıydı. Müsaadenizle "peki, bu imkân daralırken ortaya çıkan zorluk nedir" diye soralım, geçen yazıda yer darlığından iyi anlatamadıklarımıza bir daha bakalım. Kamu maliyesindeki problem önümüzdeki dönemde hem kamunun hem de özel sektörün davranış biçimini yakından etkileyecek gibi duruyor. Türkiye bir nevi 1990'lardaki haline doğru savruluyor, bilmem farkında mısınız? Ortalığı ayağa kaldırmaya elbette daha gerek yok ancak gelenin farkında olmakta da fayda var. Ne oluyor? Devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) bugüne kadar en iyi finansal enstrümandı. Hatırlayalım, ikinci el piyasada DİBS faizi tek haneye inmişti. Biz o gün ne yazmıştık? "Tek haneli DİBS faizi hayra alamet değildir" diye kocaman kocaman söylemiştik. DİBS'e yöneliş iktisadi durgunluk ile birebir alakalıydı. Sonra ne oldu? Bu kez konut kredisi faiz oranları hızla düşmeye başladı. Bankalar sanki kredi vermek istiyor gibi davranmaya başladılar. Ne oldu? Memlekette iktisadi durgunluk ortamı sona ermeye mi başladı? Hayır. Bize kalırsa 2000 bankacılık krizini ve de Demirbank olayını hâlâ hatıralarında canlı tutan bankacılar kamu bütçesi ile ilgili olarak ayyuka çıkan "söylentiler" üzerine yumurtalarının hepsini aynı sepete koymamak için bir tedbir almaya çalıştılar. Hayat işte böyledir. Her gelişme bir başka savrulmaya yol açar. İktisadi durgunluk sizi şirketlerden ve reel aktiviteden uzaklaştırır, en güvenli diye DİBS almaya başlarsınız. Sonra kamu bütçesindeki kontrolsüz gidişe ve de Hazine'nin giderek itfalarından daha yüksek borçlanma gereğine bakarsınız ve de kredi verecek birini ararsınız. Neden? Daha dengeli bir portföy taşımak için. Peki bu süreç yeni kredi vermeye neden olur mu? Sınırlı ölçüde. Asıl mevcut kredi portföyü tekrar finansman ile bankalar arasında daha dengeli bir biçimde dağılmaya başlar. Şimdiki borçlular için iyi olur. Peki, buradan iktisadi durgunluk ortamı ile ilgili pozitif bir mesaj çıkartmak mümkün müdür? Hayır. Buradan çıkacak tek mesaj şudur: Kamu bütçesi ve borçlanma politikasının politika alanına getirdiği daralma banka davranışlarında etkisini göstermeye başlamıştır. İşi çözmeyecektir ama bankalarımızın problemin farkında olduğunu göstermektedir. Bunun için de iyidir. İktisat politikası alanında kamu bütçesi ve kamu borçlanma politikasındaki daralmanın getirdiği zorluk nerededir? Davranış biçimi değişiklikleri dışında ne beklemek gerekir? Nasıl dışarıda yoğun bir biçimde tartışılıyorsa içeride de vaziyet aynıdır. Küresel ekonominin mali genişleme ihtiyacı ortadan kalkmamıştır. Ancak Türkiye, iktisat politikası alanındaki daralma nedeniyle daha "üzerinde önceden düşünülmüş" bir mali genişlemeye gidemeden mali genişlemeye gidebilme imkânı ortadan kalkmıştır. Paralar gereksiz yerlere düşüncesizce saçılmıştır. (Bakınız, dün yediğiniz hurmalar bahsi.) O vakit, bu yılın zorluğu şudur: Hükümetimiz seçilmiş alanlarda mali genişlemeye gidebilmek için bu günlerde mali disipline önem vermek zorunda kalacaktır. Mali disiplin kavramı bugün düne göre daha farklı bir anlam içermektedir. Dün mali disiplin, topyekün bir kemer sıkma halini tanımlıyordu. Amacı bir bütün olarak tasarruf edip DİBS stokunu düşürmekti. Halbuki bugün mesele galiba o değildir. Bugün mali disiplinin anlamı iktisadi durgunlukla baş edebilmek için gerekli olmayan kalemlerde harcamaları kısmak, iktisadi büyümeye katkıda bulunabilecek kalemlerde harcama yapabilmek için alan açmaktır. Alan bugün de gerekebilir yarın da hazırlıklı olmakta, alanı açmakta fayda vardır. Sonra çelik gibi bir irade ve dediğini yaptırabilme gücü gerekir. Demek ki neymiş, daha fazla harcamanın yolu, harcamaları kısmakmış. Burada da iş hangi kalemlerden tasarruf sağlanıp hangi kalemlerden harcamaların artırılacağını kararlaştırmakta elbette. Nasıl mı? Mesela, iç talebi desteklemek için ihtiyaç sahiplerine kaynak olarak sağlık harcamalarını kısmak önem taşıyor olabilir. Karar verilirken neye bakmak gerekecek? İktisadi durgunlukla mücadele etkisine. IMF'ye gitmeden kaynak kısıtını genişletmenin yolu budur: Sizce bizimkiler bu problemi kendi başlarına sağlıklı bir biçimde çözebilirler mi? IMF'nin önemi işte oradadır.Sayın Başbakan'ın iktisat politikası meselelerini takip edememesi günün her zamanki temel zorluğudur.

    Bu yazı 10.09.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır