Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Brezilya'nın notu yükselirken bizim görünümümüz olumluya döndü

    Güven Sak, Dr.24 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 1130

    Şeker Bayramı tatili gelişmeleri unutturmamalı. Bu ara pek çok olumlu gelişme izledik. Dünyada sanki işler daha olumluya döner gibi öyle değil mi? Gelin buradan başlayalım. Öncelikle Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Sayın Ali Babacan'ın yoğun çabaları ilk meyvelerini verdi. Kamu maliyesinde inkâr dönemi sona erdi. Arada Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP) ile de inkârdan dönüyor gibiydik ama aynı dönemde hem hükümet hem de bürokraside ayrıntılı değişiklikler yapıldı. Ekonomi bir süre ikinci planda kaldı. OVP ile birlikte, mali vaziyetteki inkârcı yaklaşımın yerini kabule bırakması ile kamu maliyesindeki felaket hepimiz için görünür hale geldi. Esasen, bundan önce TEPAV raporlarında ortaya konulan mali görünümle kamunun kendi raporlarında ortaya konulan mali görünümün birbirleriyle uyumlu hale gelmiş olması elbette iyidir.  İkinci olarak ise inkârın terki ile birlikte Moody's (durağandan olumluya) ve Standard & Poor's (negatiften durağana) gibi derecelendirme kuruluşları notumuzu yükseltmediler ama Türkiye ekonomisinin görünümünü iyileştirdiler. Bu arada bunu bir tek bize yapmadılar. Bizim kredi notu görünümümüzü durağandan olumluya yükselten Moody's, Brezilya'nın notunu ise "yatırım yapılabilir ülke" statüsüne doğru yükseltti. Buyurun, solcu Lula yine işi sağcı Erdoğan'dan daha iyi götürmüş oldu. Önümüzdeki dönemde doğrudan yatırımlar için ilk mesaj Brezilya'dan geldi. Neyse bırakalım Brezilya'yı, bakalım kendimize. Şimdi ne oldu? Türkiye ekonomisi artık iyi mi oldu ki, görünümümüz değişti? S&P ve Moody's'in görünümümüzü olumluya doğru değiştirmiş olmaları ne anlama gelmektedir? İyi bir haber midir? S&P ve Moody's'in Türkiye ekonomisinin görünümünü olumluya çevirmiş olmaları eski duruma göre elbette iyidir. Ancak bundan sonra hep akılda tutulması gereken soru şudur: Kimler için iyidir, kimler için ise kötüdür? Çünkü açıktır ki, Türkiye ekonomisinde ikili bir yapı günbegün daha fazla hissedilir hale gelmektedir. Dün böyle değildi ama bakın bugün öyledir. Olup bitenler bazıları için diğerlerine göre daha iyi durmaktadır. OVP'nin açıklanması ile birlikte bankalar ve Türkiye'nin dışarıdaki alacaklıları için iyi olan, memleket için ille de iyi değildir. Bankalar ve Türkiye'nin yurtdışındaki alacaklıları için iyi olanın, memleketin işçileri, esnafı ve de girişimcileri için ille de iyi olması gerekmez. Türkiye'nin giderek güçlenen bu ikili görünümü yakın gelecek için hayra alamet değildir. Gelin bu çerçevede birkaç tespit yapalım: Birincisi, Türkiye bir süreden beri bir kamu maliyesi felaketi ile karşı karşıyaydı. Hesapsız biçimde genişleyen kamu harcamaları ile 2008 krizinin getirdiği iktisadi durgunluk ortamı 2009 bütçesinin açığını 10 milyardan 60 küsur milyara yükseltti. Bu arada paraları dağa taşa gömdük, iktisadi durgunluk ortamında iç talebi canlı tutacak önlemleri es geçtik. Harcama çekini unuttuk, kredi garanti fonunu uzun süre buzdolabında beklettik. Sonunda geldik bugüne, kamu maliyesi felaketinin kamu borç stokunda yeni bir sürdürülemezlik riski oluşturmaması için bir dizi tedbiri OVP ile koyduk. Bu adım kamu borç stokunda ortaya çıkabilecek sorunun farkında olduğumuzu ortaya koydu. Bankacılık sektörümüzün aksi takdirde alabileceği hasarın bilincinde olduğumuzun altını çizdi. S&P ve Moodys'in bu günlerde "görünümde iyileşme" dediği işte tam da budur. Hakikaten ortada bir görünümde olumluya gidiş söz konusudur. Sezar'ın hakkı Sezar'a verilmelidir. Bu ilk tespittir. Gelelim şimdi ikinci noktaya.. Türkiye'de reel kesimde olup bitenler ve de artan işsizlik S&P ve Moody's için şimdilik bir problem niteliği taşımamaktadır. Bu çerçevede, örneğin, kamu harcamalarının önümüzdeki dönemdeki kompozisyonu, Türkiye'nin büyümeyi canlandırmak için atacağı adımlar daha bu analizin içinde yoktur. Ya da belki şöyle söylemek lazım: Kamu harcamalarını ekonomiyi canlandırmak için bir araç olarak başarılı bir biçimde kullanan Brezilya'nın notu "yatırım yapılabilir ülke" statüsüne doğru yükselirken Türkiye'nin notunun olduğu yerde kalıp görünümünün olumluya dönmesi tam da bundandır. Türkiye'nin ekonominin ikili yapısını süratle değiştirecek tedbirler alması gerekmektedir. Dün reel kesime "Hele durun bankacılık sistemindeki hasarı bir onaralım, işler yoluna girecek" demiştik. Şimdi reel kesime söylenebilecek bir şey yoktur. Türkiye'nin büyümeyi desteklemek için kamu harcamalarını devam ettirme zorunluluğu vardır. Burada her harcama kaleminin aynı olumlu etkiyi vermediği tecrübeyle sabittir. Türkiye bir yıldır yanlış yere para akıtmıştır. Bundan sonra harcamaların sürdürülebilirliği için, kamu harcamalarının yapısının değiştirilmesi gerekmektedir. Mali intibakın kalitesi problemi bugün yeniden önemlidir. Üçüncü tespit ise şudur: Aranan mali kural yalnızca borç stoku ve kamu harcamalarının büyüklüğünü değil, aynı zamanda harcamaların kompozisyonunu da içermelidir. Bu alandaki iyi niyetli çalışmaları yürütenlere duyurulur. Mali kural, mali intibakın kalitesi hakkında bilgi vermelidir. O vakit, ikili yapı ortadan kalkar. Alınan tedbirler yalnızca bazı kesimleri korumaz. O vakit, S&P ve Moody's, bize de aynı Brezilya'ya davrandıkları gibi davranırlar. O vakit, her adımda, tüm toplum kesimlerine umut vermek mümkün olabilir. Çare vardır. Ama durum şudur: Lula'nın performansı kıyas kabul etmez bir biçimde daha iyidir. Lula Erdoğan'ı bir kez daha geçmiştir.

    Duyurulur.

    Bu yazı 24.09.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır