Avrupa Birliği (AB) İstatistik Kurumu Eurostat'ın, üye ülkelerin bütçe hesaplarını daha iyi denetlemek için, genişletilmiş yetkilerle donatılacağı haberleri çıkalı çok olmadı. Bu karar haziran ayının ikinci haftasında yapılan AB maliye bakanları toplantısında alındı. AB Komisyonu'nun Ekonomik ve Mali İşlerden Sorumlu Komiseri
Olli Rehn aynı toplantıda birliğin yeni denetim yetkileri çerçevesinde Bulgaristan'ın ulusal istatistiklerinin incelenebileceğini açıkladı.
18 Haziran tarihli Bulgaristan Radyosu internet sayfasında şu haber Türkçe olarak yer alıyor: "AB Komisyonu'ndan, Olli Rehn'in pazartesi günü Bulgaristan Maliye Bakanı Simeon Dyankov ile temasta bulunacağı haberi verildi. Başbakan Borisov, ekonomi istatistikleri ve mali disiplinle ilgili şüphelerin ortadan kaldırılması için bu görüşmenin amacının Dyankov'un Rehn'e şahsen bilgi vermesi olduğunu açıkladı." Bulgaristan'ın AB'ye 2007 tarihinde üye olduğunu hatırlayalım.
Bu toplantıdan birkaç gün önce, Macaristan'da yenilerde işbaşına gelen hükümetin önde gelen bakanlarının ve başbakanının kırmadığı pot kalmadığını hatırlayacaksınız. Yeni hükümet, halefini, gerçek bütçe rakamlarını kamuoyundan saklamakla suçlamış ve Macaristan'ın iflasın eşiğinde olduğunu açıklamıştı. İşin komiği, bunca bakan böyle yangına körükle giden açıklamalar yapınca, "Hayır, aslında durumumuz iyi. Arkadaşlarımızın sözleri yanlış anlaşıldı." biçiminde bir açıklama yapmak Dış İşleri Bakanı'na düştü. Ne alaka? Şu: Anlaşılan ekonomiyle ilgili tüm bakanlar nasıl da iflas etmek üzere olduklarını açıkladıkları için, yalanlamak işi spor ya da kültür bakanına verilemeyeceğine göre, bari dış işleri bakanı yapsın bu işi diye ona vermişler. Macaristan'ın AB'ye 2004'te üye olduğunu da not edelim.
Yukarıdaki paragraflarda özetlenenlerin benzerleri Yunanistan'da da yaşandı. Yine yeni hükümet, eski hükümeti bütçe rakamlarını kamuoyundan saklamakla suçladı. Eski rakamlara göre bile Yunanistan'da durum kötüydü. Yeni rakamlarla durumun çok daha kötü olduğu anlaşıldı. Bahar aylarında komşunun derdiyle hop oturup hop kalktık. Yunanistan ise 1981'de AB'ye üye olmuştu.
Güven Sak perşembe günü Referans'taki köşesinde güzel bir yazı kaleme almış. BNP Paribas'ın kredi notunun düşürülmesinden girmiş,
AB'nin hazmetme kapasitesinden çıkmış. AB'deki bankaların AB'ye sonradan katılan bu ülkelerin (29 yıl önce girmesine rağmen Yunanistan da bu grupta)  yaşamakta oldukları büyük sorunlar nedeniyle önemli risklerle karşı karşıya olduklarını vurgulamış.
Kısacası bu ülkelerin henüz AB tarafından hazmedilemediklerini belirtmiş. Sak'ın kıssadan çıkardığı hisse şu: Bundan sonra birliğe girecek ülkeler için hayat çok daha zor olacak. Yeni kurallar kapıda.
Geçen yıl, bu köşede, Hasan Ersel ile birlikte kaleme aldığımız bir çalışmadan söz etmiştim. Türkiye'ye karşı (başka gerekçeleri maskelemek için) kullanılan hazmetme kapasitesi argümanının, Türkiye'nin üyelik sürecinin hem nasıl sonlanacağı, hem de sürecin kendisi hakkında yarattığı belirsizliğin Türkiye'nin reform yapma iştahı üzerindeki etkisini inceliyordu bu çalışma. "Hangi koşullar altında kendi yolumuza gitmeliyiz?" sorusunu yanıtlamaya çalışıyordu.
1981'de üye olan Yunanistan'da, 2004'te üye olan Macaristan'da ve 2007'de üye olan Romanya'da olan biten AB'nin kendi hazmetme kapasitesini gözden geçirmesine yol açıyorsa, varın Türkiye'nin başına ne geleceğini siz düşünün. Son Birleşmiş Milletler oylamasından sonra yapılan yorumlar AB'nin Türkiye'ye daha sıcak bakması gerektiği yolundaydı. Oysa ekonomik gelişmeler, tam aksini söylüyor. Türkiye'nin AB macerası çok zor bir dönemeçte gibi görünüyor.

Bu yazı 27.06.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.