Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yeni çapayı nasıl atacağız?

    Fatih Özatay, Dr.26 Kasım 2007 - Okunma Sayısı: 1171

     

    Her ülkenin siyasetçisinin özgün katkısı var politik iktisat yazınına. Bizde de hoş örnekler var: "Seçim öncesi zam yapacak kadar enayi miyim?"den tutun da "Kim ne veriyorsa beş kuruş fazlasını vereceğim."e kadar.Bunların temelinde şüphesiz daha çok oy alma amacı var. Eğer iktidardakiler bu türden eylemlerde de bulunuyorlarsa, ekonomi şu ya da bu biçimde, ama mutlaka zarar görüyor. Üstelik bu zarar genellikle seçim sonrasında belirginleşiyor. Bu tür uygulamaların çok sayıda örneği var. Oluşan zararların da... Üstelik örneklerin çoğu gelişmiş ülkelerden.Vaktiyle, bu tür uygulamaların bir kısmı para politikası kanalıyla gerçekleştiriliyordu. Amaç, basitçe piyasada seçim öncesinde 'yaprak kıpırdatmak' olarak özetlenebilirdi. Ama çok sayıda ülke deneyimi gösterdi ki, bu kıpırtı çok kısa sürüyor ve ezici bir çoğunlukla da daha yüksek enflasyonla sonuçlanıyor. Üstelik artan enflasyon ve bozulan dengeler, bu uygulama öncesindeki 'kıpırtı' düzeyi her neyse onu da mumla aratır hale getiriyor.Merkez bankalarının bağımsızlığı, bu gözlemlerden yola çıkarak gündeme geldi. Ama bağımsız olan bir merkez bankasının da belli amaçları olması gerekiyordu. Bu amaçlar toplumca bilinmeliydi ve bu amaçlara nasıl ulaşılacağı topluma anlatılmalıydı. O merkez bankası söz konusu amaçlara ulaşamazsa sorumlu olmalıydı.Enflasyon hedeflemesi bu çerçeveye oturan bir para politikası rejimi. Düzgün işleyebilmesinin temel koşulu ise inandırıcı olması, güven vermesi. Belirgin amaçlar, şeffaflık, hesap vermek, uygulamadaki basitlik hep bu güveni sağlamak için. Mesela, daha çok bu nedenle para politikası kurulları var. Bu kurullar öncen açıklanmış günlerde toplanıyor, kimlerden oluştukları belli, aldıkları kararları ve nedenlerini açıklıyorlar...2001 krizinden bu yana elde ettiğimiz olumlu makroekonomik performansın arkasında disiplinli bir maliye ve para politikası uygulaması yatıyor. Bu disiplinin sağlanacağına herkesin inanması olmazsa olmaz koşuldu. Çünkü ancak bu yolla reel faizlerin yüksek olmasına yol açan riskler ve belirsizlikler azalacak, reel faizler düşecek, insanlar daha 'uzağı' görebileceklerdi. Yani, disiplinin sağlanacağına olan güven, piyasadaki yaprakların giderek daha fazla kıpırdamasına yol açacaktı.Makroekonomik disiplinin sağlanacağı ve sürdürüleceğine dair verilen sözlerin tutulacağına giderek daha çok inanıldı kriz sonrasında. Bu sözler tutulmazsa, çünkü biliniyordu ki, IMF ile olan ilişkiler askıya alınacak ve çok gerekli olan dış kaynak sağlanamayacaktı. Yani, IMF ile olan ilişkiler kuvvetli bir çapa vazifesi gördü. Bizlerin bekleyişleri olumsuz sulara doğru sürüklenmedi bu çapa sayesinde.Son yıllara doğru, düzgün uygulamaların sonucunda IMF'nin etkisi giderek azaldı, hem bizim gerçekleştirdiklerimiz hem de uluslararası likidite bolluğu nedeniyle dış kaynak sorun olmaktan çıktı. İşgücü piyasasını rahatlatacak adımların atılmasının 2009 ve sonrasına ötelenmesine yol açan 2007 seçimleri öncesindeki mali gevşemede bu olgu önemli bir rol oynadı.Türkiye ekonomisi oysa hâlâ belli düzeylerde kırılganlıklar taşıyor. Çarpıcı biçimde düşmesine rağmen borcumuz yüksek. Cari işlemler açığımız had safhada. İşsizlik oranımız rahatsız edici boyutlarda. Enflasyonda ise yüzde 7-9 dolaylarında bir atalet oluştuğu izlenimi var.Bu sorunları aşabilmenin ön koşulu yine mali disiplinden geçiyor. Mali disiplinin sağlanacağına dair güven verecek yeni bir çerçeveye ihtiyacımız var. Kuvvetli bir çapa arıyoruz kısacası. Sadece 'kurallı maliye politikası' uygulayacağız demekle çözülmüyor iş. Enflasyon hedeflemesindekine benzer, inandırıcı bir uygulama çerçevesini nasıl tasarlayacağız? Sürdüreceğim.

     

    Bu köşe yazısı 26.11.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır