Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Açık pozisyona dikkat!

    Fatih Özatay, Dr.03 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1138

     

    Çok dikkatli olmamız gereken bir dönemdeyiz. Gelişmiş ülkelerin mali piyasalarında son zamanlarda yaşanan sorunların önümüzdeki dönemde derinleşme olasılığı var. Şüphesiz bu bir olasılık, ama var. İlk neden bu dikkatli olmamız için.Yurtiçinde üzerimize düşenleri aksatmadan yapsak, dışarıda olan biten bizi etkileyecek, ama o etkiler geçici olacak ve vereceği zarar da az olacak. Oysa biz 2007'de üzerimize düşeni yapmadık. Mali disiplinden taviz verdik. Verdiğimiz o tavizler, 2008'de üzerimize düşenlerin önemli bir kısmını yapmamıza engel olacak. Halbuki o 'önemli kısım' bizi yabancı fon akımlarındaki ani kesilmelere ve yön değiştirmelere karşı daha az hassas kılacaktı. Dikkatleri toparlamak için ikinci neden de bu.'Dikkat'ten kasıt da şu: Bilanço zayıflıklarına kesinkes izin vermemek zorundayız. Bilanço zayıflıklarının ekonomileri büyük çalkantılara gebe bırakması, en azından Asya krizinden beri o kadar 'gözümüze sokulmuş' vaziyette ki, fon akımlarındaki uzun süreli ani yön değiştirmeler bilanço zafiyetleri olan kesimleri sarsarsa, kibarca söylemeye çalışayım, 'garip' duruma düşeriz.Peki, bu tür zafiyetleri olan kesimler var mı? Merkez Bankası'nın (MB) cuma günü yayınlanan Finansal İstikrar Raporu'nun üçüncü bölümündeki veriler ve analizler bankacılık sektörümüzün bu açıdan çok önemli bir sorun taşımadığını gösteriyor. Raporda yer alan 'Finansal Sağlamlık Endeksi (sayfa 58)' tarihsel olarak en yüksek düzeyine yakın bir yerde seyrediyor.Buraya kadar her şey güzel. Oysa şirketler kesiminde de bilanço zafiyetleri olmamalı. Zira şirketler kesimindeki sorunlar eninde sonunda bankaların sorunu olacak. Ama bakın MB raporunun birinci bölümünün son paragrafında ne belirtiliyor: "Açık pozisyon taşıyan ihracatçı olmayan firmaların sayısı ve açık pozisyon tutarları 2007 yılında artış eğilimindedir." Bir de uyarı var: "Esas itibarıyla bankacılık sektörünün kredi riskinden kaçınmak için özellikle pozisyon açığı yüksek olan ve döviz geliri olmayan firmalara kredi kullandırırken daha ihtiyatlı davranması olası riskleri azaltacaktır."Açık pozisyondan kasıt döviz cinsinden borçların döviz cinsinden varlıklara kıyasla fazla olması. Yürürlükteki mevzuata göre bankalar döviz geliri olmayan şirketlere döviz cinsinden kredi açamıyorlar. Bu, güzel bir uygulama. Ama çok yetersiz. Çünkü yine aynı mevzuat bu tür şirketlere kura endeksli kredi açılmasına izin veriyor. Kaldı ki bu şirketler yurtdışından istedikleri gibi borçlanabiliyorlar. Bir kısıtlama yok buna.Ne anlama geliyor bu? Şu: Gelişmiş ülkelerde olası uzun süreli bir sarsıntının yaratabileceği ani, yüksek ve uzun süreli kur hareketleri bu tür şirketlerimizi de derinden sarsma potansiyeli taşıyor. Çünkü döviz cinsinden borçlarını karşılayacak miktarda döviz gelirleri yok. 'Bu o şirketlerin sorunudur' diyemeyiz. Yurtdışından sağlanan borçlara genellikle bankalarımız kefil oluyor çünkü. Bu şirketlerin düşecekleri zor durum bankalarımızı da etkileyebilir. Bugün bankaların olumsuz etkilenmesi, yarından tezi yok sağlam şirketlerimizin de olumsuz yönde etkilenmesi demek.MB raporundaki uyarıya katılmakla birlikte işin sadece bankalara bırakılmayacak kadar hassas olabileceğini vurgulamam gerekir. 'Bu köşenin yazarı' şunu belirtmekten üzüntü duymaktadır ki Radikal'de yeniden yazmaya başladığı tarihten sonraki beşinci yazısı (9 Nisan 2006) bu konu üzerinedir. Radikal'de 'yazamadığı' zamanlardaki usandırıcı ısrarlarını ise bilen bilmektedir. Faiz-kur tartışmalarından biraz kafamızı kaldırıp bu sorunları da görsek!

     

    Bu köşe yazısı 03.12.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır