Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Suriye’de müzakereler çökünce -1-

    Nihat Ali Özcan, Dr.18 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 1160

    Suriyeli muhaliflerle Esad arasındaki görüşmeler büyük bir hayal kırıklığı ile sona erdi. BM temsilcisi Lakhdar Brahimi sonuçtan büyük bir üzüntü duyduğunu açıkladı. Tarafların tekrar ne zaman bir araya gelecekleri ise meçhul.   
    Müzakereleri çıkmaza sokan muhaliflerin geçiş hükümeti kurulmasında, Esad rejiminin ise “ateşkes” ve “terör” konusunda ısrarcı olmasıydı.  

    Esad’ın seçimi
    Esad rejimi, müzakere sürecini bir fırsat olarak gördü. Sahadaki askeri baskısını artırdı. Rus Silahlı Kuvvetleri’nin klasik ayaklanmayı bastırma stratejisini izledi. Şehir kuşatmalarını sürdürürken, muhaliflere “teslim ol ya da öl” seçeneği sundu.  
    Bunu hala aktif olan Hava Kuvvetleri aracılığı ile yürütüyor. Hava bombardımanı siviller, özellikle kadın ve çocuklar üzerinde yıkıcı fiziki ve psikolojik etki yaratmaya devam ediyor.
    Müzakerelerin belki de tek olumlu yanı, Esad güçlerinin kuşatması altındaki sivillerden bin kadarının BM gözetiminde Humus’tan çıkarılmasıydı.  
    Oysa Birleşmiş Milletler yardım kuruluşlarına göre halen Suriye’de kuşatma altında, 40 farklı yerde, 250 bin sivil var. Çoğunluğu ise kadın ve çocuklardan oluşuyor.  
    Müzakereler boyunca Esad rejiminin özgüvenini kaybetmediği görüldü. Çünkü sahada askeri denge lehine değişmiş görünüyor. Bu durum stratejisini etkiliyor ve “diplomasi” yerine “savaşmayı” tercih ediyor.
    Özellikle, kimyasal silahların teslimi sürecinin kazandırdığı zaman, radikal grupların gün geçtikçe etkinliğini artırması ve muhaliflerin parçalı yapısı büyük avantaj. Sonuçta, müzakerenin başarısız olması Esad’ı etkilemezken, muhaliflerde moral bozukluğuna neden olduğu görülüyor.    

    Baskı altında Obama
    Suriye konusunda bir türlü istikamet tutturamayan Obama, içeride de ciddi eleştirilerle karşı karşıya. Bir yandan Suriye’nin radikal gruplar için “güvenli bölge” haline gelmesi, öte yandan görmezlikten gelinen trajik sivil kayıpları eleştirinin ana konuları.
    Obama, geçen hafta, ülkesindeki bir milyon mülteci ile baş etmeye uğraşan Ürdün Kralı 2. Abdullah’ı misafir etti. Görüşmesinin ardından bir açıklama yaptı ve “Esad rejimine baskıyı artırmak için uygulayabileceğimiz bir dizi ara önlem var” dedi. Suriye sorununa hızlı çözüm bulunmasını beklemediğini de ilave etti.
    Ancak, “Suriye’deki insani durumun iyileştirilmesi amacıyla bazı önlemler almamız gerekiyor” dedi.
    Ara önlemin ABD askerlerinin doğrudan çatışmaya girmesi anlamına gelmediğini biliyoruz.
    O halde insani yardım sistemini geliştirecek, askeri dengeyi değiştirecek tek yol, “muteber muhaliflere” verilen aktif ve pasif desteğin artırılması.
    Bunu sağlayacak olan ise Esad’ın askeri üstünlüğüne son verecek, oyunu değiştirecek hava savunma ve tanksavar silah sistemlerinin muhaliflerin emrine verilmesi.
    Bu noktada çözülmesi gereken dört temel sorun var. Birincisi, müttefiklerin “muteber muhaliflerin” kim olduğu ve nasıl tanımlanacakları konusunda ortak görüş üretmeleri. İkincisi, sıklet merkezinin Türkiye mi yoksa Ürdün mü olacağı konusunda anlaşma. Üçüncüsü, muhaliflere verilecek füzelerin nasıl takip ve denetim altına alınacağı. Son olarak, müttefikler arası güvensizliğin nasıl giderileceğidir.
    Bu çerçevede görünen o ki, Suriye’de iç savaş ve insanlık dramına daha uzun süre şahitlik edeceğiz.

     

    Bu köşe yazısı 18.022014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır