Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Ev sahibine saygı, peşmerge ve ‘Fener Alayı’

    Nihat Ali Özcan, Dr.31 Ekim 2014 - Okunma Sayısı: 1424

    Türkiye ile peşmerge arasında uzun yıllara dayanan bir işbirliği var. Türkiye 1990’lar boyunca peşmergeye ateş desteği, silah, lojistik ve parasal yardımda bulundu. Geçmişte olduğu gibi bu gün de işbirliğinin koşulları oluşmuş görünüyor.
    Hükümet, bölgesel sorunlar, askeri gelişmeler ve dengeler çerçevesinde peşmergenin Türkiye’den geçerek Kobani’ye gitmesine izin verdi. Bu, günümüz uluslararası ilişkiler dünyasında anlaşılabilir bir durum. Hükümetler siyaseti, sadece devletlerle değil, “devletimsi yapılarla” da yürütmek zorundalar. Fakat kararlar ve işbirliği kadar, bunu hayata geçirme şekliniz ve yetenekleriniz de önemlidir.

    Peşmerge geçerken
    Gündemdeki diğer konuların gölgesinde kalsa da peşmergenin intikal görüntülerini televizyon ve internette izlemek mümkün. Konvoy, savaşa giden askeri birlikten çok, “Fener Alayı’na” benziyordu. Bu tablo, gerek içeride gerek dışarıda çeşitli tartışmaları tetiklemenin yanı sıra üzerinde düşünmeyi de hak ediyor.   
    Nitekim görüntüleri mercek altına alınca iki noktaya odaklanmamız gerektiğini görebiliyoruz. Birincisi, Kürt Yönetimi ve peşmergelerden kaynaklananlar, ikincisi Türkiye’den kaynaklanan nedenler.
    Peşmergenin kurumsal askeri kültürünün eksikliği, mesleki acemiliği, asimetrik savaş koşullarına göre davranması ve konunun psikolojik boyutlarına mukayyet olamaması ön plana çıkıyor. Açılan bayraklar, flamalar, peşmergenin “egemen yabancı bir ülke”deki rahatlığını göstermesi açısından öğretici. Öte yandan, ev sahibi Türkiye’nin “hoşgörüsünün enginliği” ise bir başka “takdir” edilecek husus!
    Yine, Türkiye, Irak ve Suriye’de var olan yüksek güvenlik risklerinin bilinmesine rağmen, mühimmat dolu kamyonların kasalarına asılmış sivil halkın salkım saçak yolculuk yapmasına izin verilmesi de ayrıca takdir edilecek bir cesaret!

    Propaganda savaşı
    İntikalin en çarpıcı yönü, propaganda fırsatına dönüştürülmesiydi. Sözünü ettiğim, IŞİD’e karşı yürütülen propaganda değil. Türkiye topraklarında, PKK ile KDP arasındaki yürütülen propaganda savaşından söz ediyoruz. Üstelik bu savaşın çıktılarını Kobani’de göreceğiz.  
    Propaganda savaşının bir diğer dikkat çeken yönü, Türkiye’nin büyük bir kısmının olup bitenleri sessizlik içinde izlemesidir. İntikalin sembolik öneme sahip Cumhuriyet’in kurulduğu 29 Ekim günü yapılması ise karar alıcılar için bir talihsizliktir.

    Askeri boyut
    Kameralar eşliğinde yapılan peşmerge takviyesi, IŞİD’e karşı “sürpriz” unsurunu ortadan kaldırdı. IŞİD’in sergilediği askeri akıl, takviyenin en zayıf anının kapıdan girişi takip eden günler olduğunu bilecek kadar donanımlı olduğunu gösteriyor. Bu durumda bir “hoş geldin” partisi hiç de şaşırtıcı olmaz. Üstelik kameralar eşliğindeki intikal peşmergenin tüm silah kapasitesini de açık etmiş durumda.
    Sonuçta, intikal eden, izin veren ülkenin siyasi otoritesine ve kurallarına “saygı” duymalıdır. İntikale izin veren ülkenin süreci çok iyi planlaması, koordine etmesi ve yönetmesi beklenir. Çünkü yabancı askeri gücün topraklarından geçirmesinin uzun süreli siyasi, askeri ve psikolojik çıktıları olacaktır.

     

    Bu köşe yazısı 31.10.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır