Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Teröristler aptal mıdır?

    Nihat Ali Özcan, Dr.03 Şubat 2015 - Okunma Sayısı: 1162

    IŞİD iki Japon gazeteciyi diğer rehineler gibi katletti. Önce birini, dünyanın dikkati celp ettikten sonra da ikinciyi öldürdü. Cinayetleri büyük bir soğukkanlılıkla ve maksimum propaganda koşulları oluşturacak biçimde gerçekleştirdi. Bütün dünya gibi Japonlar da büyük bir şoktalar.
    Japonya Başbakanı Şinzo Abe, hiç de alışık olmadığımız biçimde, intikam yemini etti. Ülkesinin, IŞİD’le mücadelede, uluslararası koalisyona her türlü desteği vereceğini söyledi. Oysa 2’nci Dünya Savaşı sonrasında kabul edilen Japon anayasası ülkeye “pasifizmi” salık vermişti.

    Terörist nasıl düşünür?
    Çoğu insan, çok uzaklarda bir ülkenin gazetecilerini katletmenin IŞİD’in ne işine yarayacağını sorguluyor. “Terörist mantığının, aklının işleme biçiminin” soruyu soranlardan farklı olduğunu biliyoruz. Bizim insanlık dışı gördüğümüz eylemler, onlar açısından, tutarlı bir stratejiye işaret ediyor.
    IŞİD’in izlediği “askeri ve terörizm” stratejisinde sadece El Kaide’nin değil geçmişteki diğer örgütlerin tecrübelerini de görmek mümkün. Fransızların Cezayir’i, Sovyetler’in Afganistan’ı terk etmesinden çıkarılan derslerin yanı sıra, ABD’nin Beyrut’tan, Somali’den ve Irak’tan çekilmesi, “zaferin” mümkün olduğu inancını yerleştirmiş görünüyor.

    Tarihsel tecrübeler
    Sözünü ettiğimiz tecrübeler, güçlülerin zayıflara yenilebileceğini gösterdiği gibi, zayıf yönlerini de ortaya koyuyordu. Nitekim Sovyet Kızıl Ordusu, 1989’da, Afganistan’dan yenilerek çekildi. İşgalin bedeline dayanamayan Moskova yönetimi kısa sürede tarihe karıştı. ABD, 2001’de Afganistan’da başlayan ve 2003’te Irak’a uzanan savaşlara iki trilyon dolar harcadı. Ardından da sanal bir “zafer” ilan ederek çekildi. İki süper gücün, “zafer” sonrası geride bıraktıkları enkaz önümüzde duruyor.

    En iyi bildiğini oyna
    IŞİD, rehineleri medya önünde ve ritüellerle katlederek, bilinçli bir strateji izliyor. Özellikle de kamuoyuna yönelik. Bölgede korku yaratırken, Batı’da kamuoyu baskısı altındaki siyasi liderleri müdahale için provoke ediyor. Kamuoyunun korku, nefret ve tepkisini karar alıcılara yöneltmesini, liderlerine, kurumlarına ve stratejilerine güvensizliği derinleştirmesini istiyor.  
    IŞİD’in oldukça basit stratejik bir hedefi var. Batılı askerler, kara harekâtı için Irak ve Suriye’ye gelmeliler. Özellikle de yabancı terörist savaşçıların, sahada, Batılı askerlerle karşılaşması, gerilla tekniği, terörizm taktiği ve “dini” motivasyon açısından hayati bir konu.
    Irak ve Suriye’de savaş, IŞİD’in arzu ettiği ve psikolojik olarak hazırlıklı olduğu bir ortamda yürümüyor. Bu nedenle muharebe sahasını biçimlendirmek, Batılı askerlerle karşılaşmak öncelikli hedef. Batı’nın teknolojik üstünlüğünü, gerilla ve terörist yöntemleriyle etkisiz kılmak, onlara kayıplar verdirerek medya aracılığıyla kamuoyunu etkilemek en büyük istek.
    Yine “kutsal bir savaş” için uzun bir “terörizmi turuna” çıkmış yabancı terörist savaşçılara uygun bir zemin hazırlamanın, çok sayıda gönüllü toplamanın yolunun bu olduğunun farkındalar.

    Kaçak güreşen Batı
    Batı’nın sadece havadan destek vererek “kaçak güreşmesi”, yerel unsurları karada savaştırması IŞİD’in büyük stratejisini kilitliyor. Ölenlerin “yerel olması” Batı kamuoyunu yeterince sarsmıyor. Bu nedenle IŞİD, Batı’yı toprağa inmeye, kendi şartlarında savaşmaya zorluyor. Bunun içinde katliamını “törensel” biçimde gerçekleştiriyor. Oluşan tepkiler ve arayışlara bakılırsa etkili olmaya da başlıyor.

     

    Bu köşe yazısı 03.02.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır