Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Irak ve Suriye’de “operasyon çeşitliliği”

    Nihat Ali Özcan, Dr.10 Mart 2015 - Okunma Sayısı: 1027

    ABD’nin başını çektiği müttefik ülkeler DAİŞ’e karşı farklı cephelerde mücadele yürütüyorlar. Bunlardan biri, DAİŞ’in ülkelerindeki yerel kollarını işlevsiz hale getirmek. Diğeri, ana gövdeyi oluşturan Irak ve Suriye’de DAİŞ’i önce çevrelemek ve ardından yok etmek. En azından kâğıt üzerinde böyle görünüyor.



    DAİŞ’e karşı devletler ülkelerindeki güvenlik açıklarını kapatamaya çalışıyorlar. Yasal boşlukları, istihbarat zayıflıklarını, kurumlar ve ülkeler arası koordinasyon eksikliğinden söz ediyoruz. Yine, potansiyel yerel DAİŞ militanlarını fiziksel ve psikolojik olarak engellemeye çabalıyorlar.
    DAİŞ’in ana gövdesi
    İçeride DAİŞ’le bu mücadele devam ederken, ana gövdeyi oluşturan Irak ve Suriye’de işler daha da zor görünüyor. Özellikle de mücadelenin sıklet merkezini oluşturan Irak’ta işler üç nedenden kâğıt üzerindeki gibi gitmiyor: DAİŞ’in özellikleri, Irak hükümeti, ordusu ve peşmergenin kapasitesi. Son olarak, ABD öncülüğündeki ittifak içinde yer almayan ama sahada oyun kurma kapasitesine sahip, İran.
    Irak ordusu ve Şii milislerin Tikrit’te DAİŞ’e yönelik askeri harekâtı sürüyor. Medyaya göre harekâtı Irak hükümeti ve ordusu planladı ancak İran icra ve ateş desteği sağlıyor. Genel tablo böyle olunca da Şii milisler operasyonun asli unsuru halindeler.   
    Tikrit’i ele geçirme
    Perde arkasında İran’ın bulunduğu Tikrit’i ele geçirme operasyonu, Irak’ta düzen kurma sorunun karmaşıklığını ve çok boyutluluğunu gösteriyor. Eğer DAİŞ gibi, asimetrik, terör/gerilla karışımı, şehirleri kontrol eden ve halkın bir kısmından çeşitli nedenlerle destek alan bir sorunla mücadele ediliyorsa öncelikle, yeknesak  “politik bir hedefin” olması gerekir.
    Politik hedef, DAİŞ’ten otoriteyi geri alarak yeni meşru bir otorite tesis etmek olmalı. Bu hedef ancak politik, ekonomik, askeri ve psikolojik gayretlerin birliği sağlayabilir. Askeri strateji ise bütüncül olmalı. Nitekim askeri operasyonlarda hedef ve “emir komuta birliği” yok ise, yapılanlar sadece “beyhude çaba”dan ibarettir. ABD ve müttefikleri, Tikrit operasyonun hiçbir yerinde yoklar ve işlerinin daha da karmaşık hale geldiğini görüyorlar.
    Musul operasyonu
    ABD ve müttefiklerinin, önümüzdeki aylarda, Musul’u DAİŞ’ten temizleme hazırlıkları yaptıkları biliniyor. Öyle ki ABD’li askeri yetkilileri bunu gizleme ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Ancak ABD’nin hiç hoşuna gitmeyen ve ondan bağımsız yürüyen Tikrit operasyonu müttefiklerin planlarını olumsuz etkileyecektir. Tikrit’te başarısızlık, zaten sorunlu olan Irak ordusunun psikolojini daha fazla bozacaktır. Tikrit’in düşmesi halinde ise, DAİŞ ve Sünniler Şii korkusundan Musul’da direnişi güçlendireceklerdir. Her iki durumda müttefikler zararlı çıkacakları gibi, sorun da farklı bir zemine taşınacaktır.         
    Bir ülke coğrafyasında, aynı düşmana karşı, ABD ve İran’ın farklı güdüler ve yöntemlerle, birbirinden bağımsız operasyonlar yapması günümüzün yeni bir olgusu. İran’ın erkenden harekete geçmesi, muharebe sahasını kendince şekillendirmesi, DAİŞ sorununun yeni bir     boyutu. Anlaşılan, Irak ve Suriye’de benzer yeni sürprizlere her daim açık olmak gerekiyor.

     

    Bu köşe yazısı 10.03.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır