Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    PKK ve Sincar meselesi

    Nihat Ali Özcan, Dr.17 Ocak 2017 - Okunma Sayısı: 1460

    Türkiye anayasa değişikliğine odaklamış durumda. Ancak etrafımızda, önemsizmiş gibi görünen bazı gelişmeler olduğu bir gerçek. PKK’nın üs bölgesi haline gelmeye başladığı, zamanla kök salacağı Ezidilerin yaşadığı Sincar bölgesi bunlardan biri.

    Sincar’ı gündeme taşıyan, 2014 yaz başında DAEŞ’in saldırıları oldu. Zulme uğrayan, yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan Ezidilerin trajedisi medyada yer buldu. Peşmergenin ricatı, PKK’nın ise propaganda savaşının gereğini yapması, AB’nin mali desteği, HDP’li belediyelerin katkısıyla konu önce medyaya, ardından da siyasi arenaya taşındı. Son aşamada PKK, gelişmeleri hızla politik askeri kazanıma tahvil etti. Irak’ta koşullar ve öncelikler değiştikçe PKK’nın Sincar’daki varlığı tartışılmaya başladı.

    Sincar’ı önemli hale getiren birden fazla neden var. İlki, Sincar’ın stratejik öneme sahip askeri değeri. Sincar, Suriye’nin kuzeyinde fiili kontrolü elde tutan PKK’nın kuzey Irak üs bölgelerine uzanan hat üzerinde menteşe rolü oynuyor. Coğrafi konumu ona militan ve lojistik transfer noktası, geri üs bölgesi, rolleri biçiyor. Üstelik “referandumla geleceği belirlenecek” bölgede yer alması, onu uzun süre tartışmalı bir konumda tutacak. Başka bir ifadeyle, resmi olarak Kürt bölgesine dahil değil. Dahası, Suriye ve Irak gibi iki çökmüş ülkenin sınırında yer alıyor. Bu vasıflarda, konumu tartışmalı bir bölgenin PKK’ya manevra imkânı sağlayacağı açık.

    İkinci olarak, PKK, bölgede üslendiğinde, bir yandan Türkiye’nin güneye ilerleme istikametini kapatırken, bir yandan da geniş bir bölgeye yayılma imkânı elde etti.

    Üçüncü olarak, Ezidilerin yaşadıkları, propaganda savaşında PKK’ya önemli katkılar sundu. PKK, DAEŞ saldırısından kaçan Ezidileri planlı biçimde Türkiye’ye transfer etti ve HDP’li belediyeleri devreye soktu. Bu hamleler sonucu Batı medyası PKK’yı olumlarken, ona “kurtarıcı” sıfatı verdi ve AB’nin sağladığı “insani yardımlar” sayesinde de örgüt hatırı sayılır meşruiyet, güç ve imkâna kavuştu.

    PKK sonraki aşamada, Ezidileri askeri ve politik gereklere göre örgütleyerek, yüzyıllardan beri var olan “sosyal, kültürel, siyasi” yerel dengeleri değiştirmeye başladı. Örgütçülük tecrübelerini konuşturarak Ezidileri silahlandırdı ve geleceğe önemli yatırımlar yaptı.

    PKK’nın Sincar’daki varlığı, yerel ölçekte dengeleri etkilerken, kültürel değerleri de sarsmaya devam ediyor. Bu durum, Kürt Bölgesel Yönetimi’ni rahatsız etse de mevcut tabloda önceliğin Sincar ve PKK olmadığı açık. Nitekim Irak’ta dengelerin kurulmasının, istikrarın sağlanmasının uzun zaman alacağı açık. Böyle bir ortamda Kürt Bölgesel Yönetimi’nin PKK ile doğrudan bir çatışmaya girmesi mümkün görünmüyor.

    PKK gibi örgütler, halkını örgütledikleri bölgeleri kolay kolay terk etmezler/edemezler. Nasıl PKK, 1983’te ayak bastığı Kuzey Irak’ta varlığını koruyorsa, bugün de Sincar için aynı planların peşindedir. Nitekim yakın gelecekte ne KDP, ne de Irak hükümeti PKK’yı bölgeden çıkartacak kapasiteye, önceliğe ve isteğe sahip olmayacaklardır.

    PKK, bu tabloyu kendi lehine işletmek ve kalıcı olmak için tarihi tecrübelerini, belirsizlikleri, propaganda yeteneklerini kullanacak konuya salt “askeri bir sorun” olarak yaklaşmayacaktır. Tıpkı TAK, PKK değildir söyleminde olduğu gibi “çakma” örgüt kurdurarak, bazen de “Suriye Demokratik Güçleri’nin” PKK ile alakası yoktur masalında olduğu gibi oyalama taktikleriyle soruna yaklaşarak zaman kazanacak, konuyu gündemden düşürmeye çalışırken, Sincar’da politik ve askeri açıdan kök salmanın yollarını arayacaktır.

    Bu köşe yazısı 17.01.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: PKK, Irak,
    Yazdır