Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Olur mu?

    Fatih Özatay, Dr.11 Aralık 2020 - Okunma Sayısı: 1302

    Pandeminin ilk aşamasındakinden biraz daha gevşek bir ‘kapanma’ dönemi yaşıyoruz bugünlerde. Küresel salgının şiddetinin arttığı dikkate alınırsa, aşı ile ilgili olumlu gelişmelere karşın, ‘kapanma’ önlemlerinin sıkılaştırılması gündeme gelebilir. Gündeme gelmezse bir ‘gönüllü kapanma’ davranışının yaygınlaşması söz konusu. Bu, işsizliğin artması ve küçük işletmelerin zor durumda kalması anlamına geliyor. Bugüne kadar bu kesimlere tatmin edici bir düzeyde destek verilemedi bütçeden. Bütçe öncelikleri başka alanlarda kullanıldı. Mesela, kamu bankalarının çılgın kredi artışı otomobil ve ev alımı harcamalarını sıçrattı. Ucuz kredinin kamu bankalarının sermaye yapısını aşındırmasının önüne geçmek için bu bankalara sermaye desteği sağlandı.

    2021 yılı bütçesinde öncelikleri değiştirmek için çok geç değil. Sadece kayıt altındaki kesimlerde çalışıp da işsiz kalanlara değil, kayıt dışında çalışırken işsiz kalanlara da destek verilmesi gerekiyor. Keza küçük işletmelere de. Verilen desteğin anlamlı olması için ise ‘cimri’ bir davranış sergilememek lazım. Peki, artan kamu borcu ve bütçe açığı bu tür destekler için bir engel mi? Farklı bir ifadeyle, maliye politikasında oynama alanımız hala var mı?

    Kamu borcunun GSYH’ye oranı %40’a ulaştı. Borcun döviz cinsinden olan kısmı ihmal edilebilir düzeyde olsaydı, artan borca karşın, önemli bir manevra alanımız olacaktı. Oysa borcun döviz cinsinden olan kısmı %58’e ulaştı ve bu olgu manevra alanımızı son derece sınırlıyor. Zira, kur sıçramalarına karşı kırılgan bir borçlanma yapısı söz konusu. Ne yapmak gerekiyor?

    Yine aynı noktaya geliyoruz. Şu: Kapsamlı bir ekonomi programı uygulayabilir ve hukuk reformlarını yapabilirsek, Türkiye’nin risk primini düşürebiliriz. Böylelikle, kurda yeni bir sıçrama yaşanması olasılığını azaltırız. Bu koşullar altında, borcun yarısından fazlasının döviz cinsinden olmasına karşın, manevra alanımızı genişletmek mümkün. Zira ‘kapsamlı program’, zaten bütçe önceliklerini değiştiren, bu çerçevede mega projeleri öteleyen, gelir garantileri, döviz rezervi ve sorunlu krediler konusunda şeffaflık getiren, sorunlu kredi belasını çözecek ve gelir garantilerinden gelen yükü azaltacak mekanizmaları içeren, kurumların bağımsızlığını güçlendiren, Hazine’nin kendi vatandaşlarından döviz cinsinden borçlanmayacağı, BDDK’nın bankaların finansal istikrarını bozucu işlere soyunmayacağı, TCMB’nin fiyat istikrarına odaklanacağı bir program olmalı. Olur mu? Olmalı.

     

    Bu köşe yazısı 10.12.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır