Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Sarkozy'ye ne oldu

    Güven Sak, Dr.15 Şubat 2008 - Okunma Sayısı: 1135

     

    Luis Napolyon, bildiğimiz Napolyon Bonapart'ın yeğeniydi. 1848 Devrimi'nden sonra kurulan, kısa ömürlü ikinci cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanıydı. Bonapartizm teriminin yaratıcısı oydu. Bonapartizm kısa boylu bir generalin imparator olup, bir ülkeyi istediği gibi yönetmesi değildi. O bir devlet eliyle ve devlet kontrolünde modernleşme programıydı. Girişimciliğe dayalıydı ve milliyetçiydi. Luis Bonapart, aynı amcası gibi yaptı, bir darbe ile imparator oldu ve III. Napolyon adı ile ikinci imparatorluk dönemini başlattı. Sene 1851'di. 1871 Fransa-Prusya savaşındaki yenilgiye kadar iktidarda kaldı. Karl Marx, amcasını dikkate alarak, "Hegel bir yerlerde tarihte olayların iki kez tekrarlandığını söylemişti. Ama onun unuttuğu eklemeyi, ben yapayım: Birincisinde trajedi, ikincisinde komedi olarak" deyişini onun için yazdı. Nicolas Sarkozy büyük umutlarla Fransa cumhurbaşkanı oldu. Seçimlerden hemen sonra daha 2007 yılının temmuzunda, kamuoyu yoklamalarında destek oranı yüzde 67'ydi. Özellikle Fransız iş çevreleri, en sonunda, Fransa'nın, gerçek dünyanın iktisadi gerçekleri ile yüzleşme cesaretine ve becerisine sahip bir lidere kavuştuğuna inanıyorlardı. Hatta Avrupa'nın lider arayışının sona erdiğine inananlar bile vardı. Bonapartizm onun döneminde yeniden ve onun adıyla birlikte anılır oldu. Sarkozy üstlenmesi beklenilen role uygundu. Devletçiydi. Girişimciliğe inanıyordu. Devlet eliyle modernleşme geleneği Fransızdı. Üstelik Luis Napolyon'un aksine boyu da kısaydı. Bu rol onun için biçilmiş kaftan gibi duruyordu. Ama bakın öyle olmadı. Geçen hafta, kamuoyu yoklamalarında Sarkozy'ye verilen destek yüzde 39'a düştü. III. Napolyon amacına ulaşıp, ikinci imparatorluğu kurmuştu ama IV. Napolyon ne yaptığını bilir gibi gözükmüyordu. Herkesin kulaklarında yeniden o yukarıdaki ünlü "birincisinde trajedi, ikincisinde komedi" deyişi çınlamaya başladı. Ne oldu? Neden böyle oldu? Ne değişti de Sarkozy artık eskisi gibi inanılır bulunmamaya başladı? Nicolas Sarkozy, ekonomiye ilişkin büyük umutlarla iktidara geldi. Fransa'nın modernleşmesini sağlamak, Fransa'nın küresel ekonomide rekabet gücünü artırmak temel vaatleriydi. 2007 yılı, Fransa'da iktisadi büyümenin, euro alanı ortalamasının altında kaldığı ikinci yıl oldu. Ekonominin dış ticaret açığı yükseldi. Enflasyon 2004 yılından beri en yüksek seviyesine çıktı. Tüketici güveni ise en düşük seviyelerde seyretmeye başladı. Böyle bir ortamda Sarkozy "yapacağım" diye başladığı her işi yarım bıraktı. Kendisi için beslenen umutları birbiri ardına kırdı. I. Napolyon savaş meydanında başlattığı süreci iyi yönetemediği için kaybetmişti. Sarkozy ise ekonomide başlattığı işleri tamamlayamayıp, sürekli geri adım attığı için kaybediyor. En azından şimdilik. Halbuki kötü başlamamıştı. Kendi partisi dışından transferlerle oluşturduğu kabine "büyük umutlar"ı daha da güçlendirmişti. Sosyalist Kouchner'i dışişleri bakanı yaptı. Bir başka sosyalisti IMF başkanlığına getirdi. Sosyalist Mitterrand'ın başdanışmanı Jacques Attali'yi Eylül 2007'de "büyümenin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik ekonomik programı" hazırlayacak komisyonun başına atadı. Attali Komisyonu, 20 temel prensip ve 318 önerinin yer aldığı "ikinci nesil reformların çarşaf listesi"ni Ocak 2007'de açıkladı. Sarkozy komisyon önerileri arasında yer alan "Paris'te taksi plakası sayısının artırılması" atağına birdenbire kalktı ve geçen hafta birdenbire de geri adım attı. Taksi şoförlerinin grevi üzerine en son başladığı işi de yarım bıraktı. Kamuoyu yoklamalarında yüzde 39'a da geçen hafta düştü. Peki, buradan bize nasıl bir ders çıkar? Sarkozy'nin Temmuz 2007'den beri devam eden serüveninin özü nedir? Sarkozy'nin derdi nedir? Gören gözler için dersler hep ortadadır. Nicolas Sarkozy'nin temel derdi "önceliklendirememek"tir. Attali Komisyonu ortaya kocaman bir rapor koymuştur. Ortada bir çarşaf liste vardır. Ancak çarşaf listenin herkes tarafından biliniyor olması, yapılması gerekenlerin yapılacağının ve işlerin yolunda gideceğinin garantisi değildir. Merak edenler Türkiye'ye bakabilirler. Aynı temmuz ayından beri bizim de derdimiz farklı değildir.  Önceliklendiremeyen odaklanamaz. Peki, fark nerededir? Fark, Sarkozy hiç de öfkeli görünmemektedir. Öfkeyi hitabet sanatında ilerlemek için bir araç olarak da görmemektedir. Eleştirileri, "Sözlerimi tutmak için daha vaktim var" diyerek ve gülerek karşılamaktadır. Neden acaba? Görmeyen gözler için bir kez daha altını çizelim: "Ekonomi gündemin dışına düşmüştür." Sevseniz de böyledir, sevmeseniz de böyledir.


    Bu yazı 15.02.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır