TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cuma günü Asya’da, hafta başında da ABD’de hisse senedi fiyatlarının çökmesi çoğu ülkenin borsasını etkiledi. Bizim borsada ‘devre kesiciler’ devreye girdiler. Başka ülkelerde de yaşandı benzer gelişmeler. Arkasından özellikle ABD Merkez Bankası’nın faiz indirmesi gerektiği yönünde tavsiyeler duyuldu.
Merkez bankaları ani ve keskin borsa hareketlerine tepki verirler mi? Vermeliler mi? Açık ki hazır bir reçete ya da bir formül yok. Hareketlerin arkasında ne olduğuna bağlı. Finans sistemi açısından önemli bir finans kurumunda büyük bir sıkıntı olduğu ayyuka çıkmışsa, bunun sistemin geriye kalanına da yayılma ihtimali varsa, önemli adımlar atılması gerekir. Ama o adımları ilk atacak finans sistemini düzenleyen ve denetleyen kurumlardır. O finans kurumundaki büyük sorun nasıl çözülecek? Diğer kurumlara sirayet etmesi nasıl önlenecek? Finans kurumları arasındaki güven bunalımı nasıl ortadan kaldırılacak?
Öncelik, bu soruların yanıtlarında olur. Alınan önlemlere bağlı olarak elbette ilgili ülkenin merkez bankası da sahneye çıkar. Ama faiz indiriminden önce -sistemde finans kurumları birbirleriyle işlem yapmaktan kaçınıyorlarsa- “ben buradayım” demesi gerekir; ne kadar gerekiyorsa o kadar likidite vermeye hazır olduğunu ilan eder. Öncelik sistemde likidite sıkışıklığının giderek artmasının önlenmesine ve finans kurumlarının birbirlerine olan güvenlerinin sağlanmasına verilir. Bu nedenle de çürük elmaların sistemden bir an önce ayıklanmaları gerekir.
Şimdi son günlerde yaşananların arkasında finans sisteminde gün yüzüne çıkan büyük sorunlar var mı? Yok. En azından uluslararası basına yansıyan bir şey yok. “Duman çıkmıyor” farklı bir ifadeyle. Üstelik bir-iki günlük çöküşten sonra borsalar da toparlandı. Kaldı ki, özellikle ABD için söylenen, son açıklanan istihdam verilerine bağlı olarak bazı yatırımcıların ABD ekonomisinin resesyona gireceğini düşünmeleri nedeniyle bu keskin çöküşün yaşandığı. Oysa ciddi uzmanlar, sonuçta açıklananın sadece bir aylık bir gözlem olduğunu özellikle vurguluyorlar. Yani, ortada istihdamda bir kötüleşme eğilimi yok; “önümüzdeki maçlara bakacağız” diyesiler. Kaldı ki Nisanda da istihdam verisi kötü gelmiş ama sonra yukarıya doğru güncellenmişti. Üçüncü çeyrek büyüme tahminleri de yüksek. “Evet bazı sektörlerden yavaşlama sinyalleri geliyor ama resesyon ihtimali hala oldukça düşük” diyorlar. Üstelik, ‘normal koşullar’ altında Fed’in Eylül’de faiz indirmesi bekleniyor.
Merkez bankaları büyük finansal çalkantılar dışında faiz kararlarını ekonomideki gidişata göre alırlar ve keskin hareketlerden kaçınırlar. Çoğu merkez bankası enflasyondaki olası gidişatı tahmin etmeye çalışır; dolayısıyla enflasyonu belirleyen unsurların nasıl şekillenebileceğine dair analizler yapar. Fed gibi bazı merkez bankaları ise yasaları gereği hem enflasyona hem de işgücü piyasasına odaklanıyorlar. Borsada iki gün üst üste çöküş yaşanması onları panikletmiyor. Kaldı ki panikleyerek alınacak kararlar havayı bozar; “demek ki durum vahim” düşüncesini yaygınlaştırabilir.
Bu durumda, bundan sonra özellikle finans sistemine odaklanmakta yarar var. Bir sorun var mı yoksa işler her zamanki gibi mi?
Bu köşe yazısı 08.08.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024