logo tobb logo tobbetu

“Rejimin İranlıları etkileme gücü artık kalmadı” TEPAV OAS tarafından düzenlenen toplantıya, Arif Keskin ve Gülriz Şen konuşmacı olarak katıldı.
Haber resmi
21/12/2022 - Okunma sayısı: 2742

 

 

ANKARA - TEPAV Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü (TEPAV OAS) tarafından düzenlenen “İran’daki Protestolar Nereye Evrilir?” başlıklı toplantı 15 Aralık 2022 Perşembe günü TEPAV’da gerçekleştirildi.

Kamu kurumları, yabancı misyon temsilcileri ve araştırmacıların yoğun ilgi gösterdiği toplantının açılış konuşmasını TEPAV OAS Direktörü Prof. Dr. Hilmi Demir yaptı. Toplantıya, İran üzerine araştırmalar yürüten Arif Keskin, “Protestolar İran’ı Nasıl Değiştirdi?” başlıklı konuşması ile katılırken, TOBB-ETÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Gülriz Şen de “Mahsa Amini'nin Ardından İran'da Kadın, Toplum ve Siyaset” başlıklı konuşma yaptı.

İran’da devam eden protestoların beklenenden daha uzun sürdüğüne dikkat çeken Hilmi Demir, bunun sebeplerini anlamanın İran İslam Devleti rejiminin geleceğini anlamada kritik rol oynayacağının altını çizerek sözü konuşmacılara bıraktı.

“Lidersiz, örgütsüz ve ideolojisiz bir toplumsal hareket ile karşı karşıyayız”

Arif Keskin, İran’da yaşanan son protestolar için “Lidersiz, örgütsüz ve ideolojisiz bir toplumsal hareket ile karşı karşıyayız. Dağınık ve mahalle merkezli ilerleyen protestolara katılan kişilerin rejim muhalifleri ile organik bağları yok.” dedi. İran tarihinde ilk defa sosyal yaşama müdahalenin kitlesel bir eyleme sebep olduğunu hatırlatan Keskin, İran’da ilk kez kadını önceleyen bir protesto yaşandığını belirtti.

Modern dönemde, 1890 yılındaki Tütün Hareketinden itibaren protestolara din adamlarının önderlik ettiğini ve dini söylemin çok baskın olduğunu ifade eden Keskin, son protestonun İran tarihinde ‘ilk seküler toplumsal hareket’ olarak anılacağını aktardı. Mollaların sarıklarının düşürülmesi eylemlerinin de İran tarihinde ilk kez yaşandığını belirten Keskin, “1979 devriminden sonra tüm protestolar genellikle iktidar kavgası için yapılırdı. Ama şu an protestocuların böyle bir talebi yok. Devrimin tüm temel simgelerini de sorgulayan bu kişiler daha baskın bir biçimde Hamaney’in gitmesini ve rejimin kökten yıkılmasını istiyorlar.” dedi. 2009 yılındaki Yeşil Hareketi olarak anılan protestoların sadece İran başkenti Tahran ile sınırlı kaldığını hatırlatan Keskin, son protestoların ilk defa diğer bölgelere de yayıldığını ve özellikle Beluçların ve Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde protestoların devam ettiğini belirtti. Keskin, bu protestoların kendine özgün bir hareket olduğunu ve “Sistem tarafından bir şekilde dışlanmış grupların desteklendiği bir protesto var şu anda. Dolayısıyla, toplumdaki tüm siyasi ve ideolojik ihtilaflar askıya alınıyor ve herkes topyekün bir şekilde rejimden kurtulmak istediğini dile getiriyor. Bu, İran’da tamamen yeni bir olgu.” dedi.

Ayrıca, rejimin toplumla sağlıklı ilişki kuramadığını belirten Keskin, “Toplumda yaşanan dönüşümü anlamıyorlar ve rejimin İranlıları etkileme gücü artık kalmadı. Toplum ile devlet bünyesindeki dönüşüm uyumlu değil. 1979 yılındaki devrimden sonra nüfusun artması, kentleşme ve sosyal medyanın da etkisi ile toplum sekülerleşti ama Reisi gibi radikal bir isim de Cumhurbaşkanı oldu. Bu da krize yol açıyor.” dedi. Keskin, “Protestolar her ne kadar politik bir süreç olarak gözükse de İran toplumu aslında diğer ülkelerde olduğu gibi normal bir hayat istiyor. Böyle bir topluluk sadece demokratik bir ülkede olabilir. Ama rejim demokratik alana kapalı olduğu için insanların isteği direkt protesto eylemine dönüşüyor. Dolayısıyla, İran toplumsal hareketli bir topluma dönüşmeye başladı.” dedi. Son olarak Keskin, “Artık, Mahsa Amini’nin öldürülmesinden önceki ve sonraki olmak üzere iki İran var. Şimdi yeni İran’ın içerisindeyiz biz.” diyerek konuşmasını noktaladı.

“Kadınların özgürleşemediği ülkelerde toplumun da özgürleşemediğini görüyoruz”

Gülriz Şen ise, İran’daki protestoların üçüncü ayını doldurduğunu ve kadınların talepleri açısından yeni bir eşiğin aşıldığını belirterek “Kadınların özgürleşemediği ülkelerde toplumun da özgürleşemediğini görüyoruz” dedi. İran’daki kadın hakları sorununun İran’ın kronik sorunlarından bağımsız olmadığına dikkat çeken Şen, kadınları ortaklaştıran hissin aslında onların devletin gözetimi altındaki gündelik hayatları olduğunu belirtti. Protestolar için sokağa çıkan kadınların ‘Biz de onun yerinde olabilirdik’ diye düşündüklerini aktaran Şen, bu sebeple sınıf ya da etnik köken fark etmeksizin kadınların bir araya geldiğini vurguladı. 1979 devriminin akabinde zorunlu örtünmenin kadınlara empoze edildiğini belirten Şen, “Rejim, kadınları hem İslam’ın hem de rejimin görünür yüzü yapmak istedi. 1980’lerde zorunlu örtünme dışında kadınların çok fazla hak kaybı da oldu. İstihdama eşit katılamama da bunlardan biriydi” dedi.

Kadın, hayat ve özgürlük sloganı ile sokaklara çıkan protestocu kitlenin içerisinde kadınların aktif bir özne olarak yer aldığını aktaran Şen, İran’da kadınların Tütün Hareketi sırasında da aktif rol aldığını ve toplumsal dönüşümün merkezinde olduklarını hatırlattı. “İran’daki kadın haklarının tarihi, sistemin eril yorumları ile mücadele tarihidir. Aslında arka planda hep patriyarka ile pazarlık ve müzakere süreci vardı. Şimdi bu müzakere, mücadele ve savaşa dönüştü” diyen Şen, kadınların sistemi dönüştürme azimlerini sürekli yaşattığını ve reform ya da devrim yoluyla İslami rejimde feminizmin imkânını sorguladıklarını ifade etti.

5 Temmuz 2022’de çıkarılan Hijab genelgesi ile kurallara uygun başörtüsü takmayan kadınların toplu taşıma araçlarına binmesinin, devlet dairelerine ve bankaya erişimlerinin engellendiğini söyleyen Şen, bu baskıların 15 Ağustos’ta çıkarılan yeni yasaklarla daha da arttığına dikkat çekti. Bu yasaklara karşı eylem yapan kadınlara çarşaflı kadınların ve erkeklerin de destek verdiğini belirten Şen, “Aslında burada bir toplumsal mutabakat da oluştu.” dedi.

Küresel kadın hareketi kazanımlarının da İranlı kadınların güçlü ve kararlı duruşlarında etkisi olduğunun altını çizen Şen, son protestolarda yaşananlar neticesinde 14 Aralık’ta Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) altında yer alan Kadının Statüsü Komisyonundan (CSW) İran’ın çıkarıldığını da hatırlattı. Protestolara üniversitelerden ve gençlerden çok fazla destek olduğunu belirten Şen, “Devlet raporlarında genç dinamiği sürekli konuşuluyordu. Buna önlem almak zorundayız diyorlardı. Gençler sadece özgürlük istiyorlar ve protestolar kısa sürede sönümlense bile nesil farklılığı İran devleti için sorun olmaya devam edecek.” dedi.

Protestocular arasında örgütlü bir liderlik olmadığına değinen Şen, buna rağmen protestocuların hiç geri adım atmadığını ve ‘İran’ı geri alacağız, bunun için gerekirse canımızı vereceğiz’ dediklerini de aktardı. Özellikle de kadınların sistemle müzakere değil mücadele ettiklerini ifade eden Şen, “Henüz örgütlü olmasa da değişim mücadelesi yaygınlaşıyor. Pek çok protestocu geri dönüş yok diyor. İran’da orta ve uzun vadeli değişimin temellerinin atıldığı bir dönemdeyiz.” diyerek sözlerine son verdi.

Toplantı, soru-cevap oturumunun ardından sona erdi.

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler