logo tobb logo tobbetu

AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı’na yeniden bakış TEPAV tarafından düzenlenen “AB-Türkiye Mülteci Mutabakatını Yeniden Düşünmek” başlıklı toplantıda Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki mülteci mutabakatı ele alındı. Mutabakatın olumlu ve olumsuz yönlerinin tartışıldığı toplantıda, mülteci kriziyle ilgili olarak uluslararası boyutta yapılması gerekenlere de değinildi.
Haber resmi
19/01/2023 - Okunma sayısı: 2282

 

 

ANKARA - TEPAV, Göç Araştırmaları Derneği ve Heinrich-Böll-Stiftung Vakfı-Türkiye Ofisi iş birliğiyle düzenlenen “AB-Türkiye Mülteci Mutabakatını Yeniden Düşünmek” başlıklı toplantı 12 Ocak 2023 tarihinde TEPAV’da gerçekleştirildi.

Akademisyenler, siyasi partiler, STK ve düşünce kuruluşlarından temsilciler ile Ankara'daki yabancı misyon temsilcilerinin yoğun ilgi gösterdiği toplantının moderatörlüğünü Galatasaray Üniversitesi'nden Doç. Dr. Didem Danış üstlendi.

Almanya Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZIM) Demokrasi, Transfer ve Politika Birimi Eş Başkanı Dr. J. Olaf Kleist, İstanbul Politikalar Merkezi'nden (İPM) 2022/23 Mercator Araştırmacısı Dr. Christina Velentza ve Özyeğin Üniversitesi'nden Prof. Dr. Deniz Şenol Sert’in panelist olarak katıldığı toplantının açılış konuşmaları Heinrich-Böll-Stiftung Vakfı Türkiye Ofisi Başkanı Kristian Brakel ve TEPAV Avrupa Birliği (AB) Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp tarafından yapıldı.

Mutabakat AB-Türkiye ilişkilerinde tek tartışma konusu haline geldi

Açılış konuşmalarının ardından söz alan Doç. Dr.Didem Danış, AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı'na ilişkin yaşanan son gelişmelerle ilgili yaptığı değerlendirmede “Mülteci krizi AB için henüz bitmemişken Türkiye'de bu konu geçen yıla kadar gündemde değildi. AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı, AB-Türkiye ilişkilerinde tek tartışma konusu haline geldi. AB, bu mutabakatı bir dışsallaştırma politikası aracı olarak kullanırken Türkiye de bunu iç siyasette araçsallaştırdı.” dedi.

Danış, AB'nin Libya ve Fas ile ikili anlaşmalar yaparak AB dışındaki ülkelere mülteci gönderme politikasını genişletmeye çalıştığını da söyledi.

“AB, mutabakata sınır yönetimi kontrolü için ihtiyaç duydu”

Toplantıda “AB-Türkiye Mülteci Mutabakatının Kriz Modunun Ötesinde” başlıklı bir sunum yapan J.Olaf Kleist, 2015 yılındaki mülteci akınları sırasında AB'nin sınır yönetimi kontrolünü kaybetmesi nedeniyle AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı'na ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek “Mutabakat ile AB'nin temel politika hedefi, Türkiye'den gelen düzensiz göçmenleri azaltarak Şengen bölgesinin güneydoğuda sınır kontrolünü sağlamaktı. Bunu yaparken, AB aynı zamanda AB üyesi devletlerin vatandaşlarına sınır egemenliğinin korunduğuna dair bir mesaj da göndermiş oldu.” diye konuştu

Mutabakatın mülteciler için sonuçlarını da değerlendiren Kleist, “Mutabakat, Türkiye'deki mülteciler için insani yardım, sağlık ve eğitim sistemlerine erişim gibi kazanımlar getirirken bir yandan da yasal belirsizlik ve Suriyelilerin Türkiye'de kalışlarının siyasallaşması gibi olumsuz sonuçlar doğurdu.” dedi.

Yunanistan'daki mülteciler çok zor şartlar altında yaşıyorlar

Klesit, Yunanistan’da eğitim sistemine kaydolmanın ülkedeki mülteciler için olabilecek tek olumlu sonuç olduğunu hatırlatarak “Yunanistan'daki mülteciler anakarada yaşayacakları ve çalışacakları bir yer bulmalarının yasal bir yolu olmadığı için çok zor şartlar altında ve yoksulluk içinde yaşıyorlar” şeklinde konuştu.

Mutabakat, Türk dış politikasına fayda sağlıyor

Suriyelilerin Türkiye'de iyi durumda olduğunu belirten Kleist, son zamanlarda kamuoyunun yaklaşımının değiştiğine de dikkat çekti. Mutabakatın AB'nin dış sınırlarının kontrol edilmesi ve Suriyelileri ülkede koruma altına alarak Kuzey Suriye'de bölgesel nüfuz elde etme konularında Türkiye'ye dış politika alanında avantaj sağladığının altını çizen Klesit, “Mutabakat ile Türkiye sınırlarını geçen düzensiz göçmen sayısının azalması AB’ye fayda sağladı.” dedi.

Küresel Mülteci Kabul Programı’na ihtiyaç var

Kleist, Türkiye'nin tek başına 3,5 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığı gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğine vurgu yaparak “Uluslararası toplumun artık mültecilerin yükünü küresel olarak paylaşmak için bir Küresel Mülteci Kabul Programı (GRAP) oluşturmasına ve mültecilerin korunması için uluslararası seviyede bir iş birliğine ihtiyaç var.” ifadelerini kullandı.

Mutabakat mülteci haklarını ihlal ediyor

“Uluslararası Hukuka İlişkin Hukuk Dışı Bir Metin Olarak Mutabakatın Etkileri: Yunan Perspektifi” başlıklı sunumuyla toplantıda yer alan Dr. Christina Velentza, mutabakatın sonuçlarının belirsiz olduğunu ve mülteci haklarını ihlal ettiğini ifade ederek “Haziran 2021'de alınan Yunan Ortak Bakanlar Kararı (JMD) ile Türkiye'nin Afganistan, Bangladeş, Pakistan, Somali ve Suriye'den gelen mülteciler için güvenli bir üçüncü ülke olarak belirlenmesi mevcut durumu daha da kötüleştirdi. Mutabakatlar uluslararası koruma arayan insanları olumsuz etkiliyor. Alınan JMD kararı Yunanistan'ın anakarası dâhil her yer için geçerli. Yunanistan’daki bu yeni politikanın bir sonucu olarak belirtilen beş milletten kişilerin sığınma başvuruları, kendi ülkelerindeki savaştan kaçsalar bile Yunanistan’da incelemeye alınmıyor.” dedi.

Yunanistan ve Türkiye, AB tarafından tampon devlet olarak görülüyor

Velentza, ilticanın suç sayılmasına rağmen yasa dışı geçişlerin Doğu Akdeniz'de halâ devam ettiğine dikkat çekerek “Yunanistan ve Türkiye AB tarafından tampon devlet olarak görülüyor. AB, Yunanistan'daki gözetim merkezlerini finanse etmeyi sürdürüyor. AB'nin taşeronluk ve dışsallaştırma politikası Libya ve Fas'la yapılan yeni mutabakatlarla genişledi. AB'nin bu utanç verici dışsallaştırma politikasının, insan haklarına saygı duymayan otoriter rejimlere sahip üçüncü ülkelerin yardımıyla kolaylaştırıldığını da biliyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye'nin Suriye için somut bir planı yok

Toplantıda Türkiye'deki göçmen karşıtı tutumların siyasi parti temsilcilerine ilişkin bir araştırma projesinin bulgularını paylaşan Prof. Dr. Deniz Şenol Sert, proje kapsamında, 2001-2021 yılları arasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), İyi Parti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) olmak üzere beş siyasi partinin temsilcilerinin toplam 900 meclis konuşmasının içerik analizi yapılarak incelendiğini aktararak beş ana siyasi parti ve diğer dört partinin (Demokrasi ve Atılım Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi) temsilcileriyle de yarı yapılandırılmış görüşmeler yapıldığını söyledi.

AKP'nin kardeşlik ve dindarlık söylemlerinin Suriyelilerin Türkiye’ye ilk geldiği zamanlarda halkın tepkilerini dengelemeyi başardığını dile getiren Sert, “2017 öncesi MHP milletvekillerinin konuşmaları incelendiğinde göçmen karşıtlığı ön plandayken, MHP'nin Cumhur İttifakı'na dâhil olmasıyla birlikte yapılan konuşmalarda göçmen yanlısı tutumların artmaya başladığını gördük.” dedi.

Pandemi öncesinde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in konuşmalarının yüzde 75'inin göç odaklıyken bu oranın zamanla azaldığını gördüklerini söyleyen Sert, “Özellikle COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte Akşener’in konuşmalarının tonunun Türkiye'deki ekonomik krize odaklanmaya başladığını tespit ettik.” diye konuştu.

Siyasi parti temsilcilerinin yüzde 70'inin Türkiye'deki Suriyeliler için somut çözüm önerileri bulunmadığına vurgu yapan Sert, gelecekte bu konuya dair politika geliştirmenin zorluklarına ilişkin görüşlerini de paylaştı.

Siyasi partiler mutabakatın feshedilmesi gerektiği görüşünde

Sert, araştırma sonuçlarının muhalefet partileri için göçe karşı olmanın hükümet politikasına karşı olmak anlamına geldiğini gösterdiğini aktararak “Hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri, mülteci krizinde dış aktörlerin rol oynadığı iddiası ve AB-Türkiye Mülteci Mutabakatının bir hayal kırıklığı olduğu ve Türkiye’ye daha fazla sorumluluk verdiği yönünde benzer tutumlar içersindeler.” dedi.

AB-Türkiye Mülteci Mutabakatı'nın Türkiye'yi AB'nin mülteci deposu haline getirmesi nedeniyle derhal feshedilmesi gerektiğinin siyasi partiler tarafından sıklıkla dile getirildiğini de söyleyen Sert, konuşmasının son bölümünde Türk hükümetine, Türkiye'deki siyasi partilere ve AB ve üye ülkelere yönelik tavsiyeleri paylaştı.

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler