logo tobb logo tobbetu

TEPAV’da "Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri" Tartışıldı Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu’nun Onuncusu Yapıldı  
Haber resmi
25/02/2016 - Okunma sayısı: 3309

 

ANKARA- TEPAV Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu’nun Onuncusu 19 Şubat günü Ankara’da gerçekleştirildi. Sempozyumun bu yılki teması “Toplum, İktisat ve Çevre Üçgeninde Karar Vermek" oldu.

TEPAV Direktörü Güven Sak, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada 2015-2030 dönemlerini kapsayan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin önemine değinerek, bu hedeflerin “gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasında kalkınma için ortak bir zemin yarattığını” belirtti. Sürdürülebilir kalkınma temalı 10. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu’nun da bu kavramın Türkiye bağlamında tartışılmasına zemin hazırladığını vurguladı.

 

Kimin önceliği daha öncelikli?

TEPAV Proje Yöneticisi Selçuk Sertesen, “Toplum, İktisat ve Çevre Üçgeninde Karar Vermek: Tartışma Çerçevesi” başlıklı sunumunda 1972 yılından bu yana da sürdürülebilir kalkınmanın küresel bir zemine oturtulmaya çalışıldığını vurgulayarak, sürdürülebilirliğin iktisadi, çevresel ve ekonomik olarak topyekûn gelişmeyi amaçladığını belirtti. Sürdürülebilir kalkınma kavramı tartışılırken hala, gelecek nesillerin hakları mı yoksa yöre halklarının ihtiyaçları mı daha öncelikli, yani “kimin önceliği daha öncelikli?”  sorusuna cevap verilemediğini belirten Sertesen, sürdürülebilir kalkınmanın hayata geçirilmesinde hem yerel hem de ulusal düzeyde çok fazla aktörün rol oynağını, etkili ve kalıcı sonuçlar alınabilmesi için “çarenin iyi yönetişimden geçtiğini” vurguladı.

 

Adaletsizliklerin bir kısmı paydaşlar, bir kısmı kuşaklar arasında etkili …

İstanbul Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise ana akım iktisatta çevre ve Türkiye’nin gündemini sorgulayan bir sunum gerçekleştirdi. Çevrenin kamusal bir alan olarak tanımlanması gereğinin ardındaki 4 temel nedene değinen Adaman, “Dışsallık”, “Bilinçsizlik”, “Düşük Değer” (çevreye verilen önemin azlığı) ve “Kamu Malı Niteliği” (çevreyi birlikte kirletiyoruz, olası sonuçlarına birlikte katlanmalıyız) kavramlarına vurgu yaptı. Adaman bu dört temel unsurun çevreye ilişkin sorunların ana kaynağı olduğunu belirterek, bu sorunların toplumsal adaletsizliği arttırdığına ve adaletsizliğin etkilerinin bizden sonraki kuşakların omuzlarına bir yük olarak kalacağına işaret etti. Sürdürülebilir kalkınmanın hayata geçirilebilmesi için güçlü analitik araçlar ile kapsamlı bir yönetişim modelinin ana akım iktisattaki yerine ve ihtiyacına vurgu yapan Adaman, çevre konusundaki süreçlerin indirgemeci bir yaklaşımla ele alınmasının sıkıntı doğuracağını, analitik araçlar ile çok daha sağlam, çok daha katılımcı bir yönetişim mekanizmanın sürdürülebilir kalkınma anlayışını güçlendireceğini belirtti.

 

Gayrimenkul piyasaları kentlerin çehresini, ekolojik yapılarını değiştiriyor

ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Ayda Eraydın ise rekabet üzerine kurulu ekonomik düzenin, gayrimenkul piyasalarda kendine yer bularak kentlerin çehresini, ekolojik yapılarını ve taşıma kapasitelerini tamamen değiştirdiğini ve onları daha kırılgan hale getirdiğini vurguladı. Sunumuna “Peki biz bu kırılganlıklara karşı ne yapıyoruz?” sorusu ile devam eden Eraydın, planlamanın sahip olduğu geleneksel bakış açısının kırılganlıkları arttırdığını belirtti. Eraydın, yeni bir sistem geliştirmek için bakış açımıza iyileşme, uyum sağlama, sosyoekonomik ve ekolojik sistemlerin birlikte evrilmesi, esneklik gibi unsurların yerleşmesi gerektiğini belirterek, yeni yaklaşım olan dirençlilik kavramına vurgu yaptı. Dirençliliği, “ekolojik anlamda sadece değişimle baş edebilme, uyum sağlama değil; aynı zamanda değişimden karlı çıkabilmek” olarak tarif eden Eraydın, dirençlilik yaklaşımının gayrimenkul piyasalardaki değişimlerin kentlerde yarattığı kırılganlık algısında yeni bir soluk yeni bir yöntem olabileceğini belirtti.

İlk tartışma oturumunda ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Osman Balaban çevre konusunun uluslararası bir siyasa olduğuna ve çevre sorunlarının giderek küresel bir nitelik kazandığına vurgu yaptı.   “Yeşil ekonomi”, “ihtiyatlılık” ve “dirençlilik” meselelerinin, yeni dönemin çevre bağlamında yeni bir modeli, yeni bir paradigması olduğunu belirtti. Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nuri Yavan ise, Binyıl Kalkınma Hedefleri ile çevresel sürdürülebilirlik alanında gerçek anlamda bir başarı sağlanamadığını belirtirken, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile beraber ekonomik meselelerin tekrar gündeme geldiğini ve ekonomik rasyonalite ile toplumsal rasyonaliteyi bir araya getiren çözümlerin üretilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Sürdürülebilir kalkınamamada, “ideoloji”, “paydaşların ortaklığı”, “etik ve adalet” sorunsallarının önemine değinen Çevre ve Siyaset Bilimcisi Nuran Talu yeşil ekonomi kavramının, yeşil patron ve yeşil kapitalizm ile eş değer olduğunu, onun yerine “düşük karbon ekonomisi” kavramını kullanmak gerektiğini belirtti.

“Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi” başlıklı ikinci oturumda Liverpool Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Thomas Fischer, sürdürülebilirliğin değerlendirmesinde, yönetişim mekanizmalarını oluşturan aktörlerin, aktörler arası diyaloğun ve sürdürülebilirlik içeriğinin önemine vurgu yaptı. Fischer, sürdürülebilirlik değerlendirmesini ekonomik, sosyal ve çevresel boyutların entegrasyonu olarak tarifledi.

Sempozyuma Çek Cumhuriyeti’nde kurulu, stratejik çevresel değerlendirme uygulamalarında pek çok ülkeye danışmanlık hizmeti sunan “Integra Danışmanlık” firmasından katılan Jiri Dusik ise konuşmasında, bu tür karar öncesi destek uygulamalarının günün sonunda kendi maliyetlerinin çok daha üzerinde katkılar sağladığını belirtti. Konuşmacı, değerlendirme içeriğinin belirlenmesinin ve süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin en önemli başarı ölçütlerinden olduğunu vurguladı.

Sunumların ardından, ikinci tartışma oturumunda Halil Agah, sürdürülebilir kalkınma için her sektörün kendi stratejileri olduğuna, ama her stratejinin birbiri ile bütünleşmediğine vurgu yaparken Gönül Ertürer  sürdürülebilirlik değerlendirmesinde en zor sürecin, halkın katılımını sağlamak olduğunu belirtti. TEPAV’dan Sibel Güven ise, sürdürülebilir kalkınmada önceliklerin değişim içinde olduğu ve sürdürülebilirliğe kavramsal bir gözle bakmak gerektiğine vurgu yaptı.

 

ÇED Yönetmeliği 18 defa değiştirildi

“Türkiye’nin Sorunları ve Yeni Dönem Öncelikleri” başlıklı son oturumda TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’ndan Baran Bozoğlu sunumuna 1990’lardan bu yana Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 18 defa değişikliğe uğradığını ve AB Mevzuatına %3 oranında uyum sağladığını belirterek başladı. Türkiye’deki ÇED uygulamalarına ilişkin sorunlara değinen Bozoğlu, son değişikliklerle beraber gayrimenkul sektörün ÇED Yönetmeliği ile de korunduğuna vurgu yaparak, rant üzerinden çevrenin talan edildiğini belirtti. Sürdürülebilir kalkınmanın, rant temelli değil, hak temelli bir politika olması gerektiğinin altını çizdi.

Bütün gün yapılan sunumlar ve tartışmaların ardından ODTÜ’den Prof. Dr. İlhan Tekeli bir genel değerlendirme konuşması yaptı. Sürdürülebilir kalkınma kavramı ile ilgili bir ciddi belirsizlik ve çözümsüzlük bulunduğunu belirten Tekeli, bunun iki temel nedenden kaynaklandığını ifade etti. Kozmopoliten demokrasinin tepesine oturan ulus devlet yapıları ve kapitalizme yönelik eleştirilerin nasıl yapılacağının bilinememesi bu çözümsüzlüğe neden olduğunu söyleyen Tekeli, sürdürülebilir kalkınmada insan, çevre ve ekonomi dengesinin “sabitleşmiş, statikleşmiş disiplinlerin göreli ağırlığı problemi” olarak ele alındığına dikkat çekti.

 

Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumları

2006 yılından bu yana bölgesel kalkınma ve yönetişim gündeminin nabzını tutan tartışma platformlarından biri olan sempozyumda bugüne kadar 40’a yakın konusunda dünyaca ünlü yabancı akademisyen ağırlanarak dünya deneyimi Türkiye bağlamı ile birlikte ele alındı. Kırsal kalkınmadan sanayi politikasına, sosyal politikadan kentsel gelişmeye konunun pek çok boyutunun ele alındığı bu süre zarfında bir yandan da panelistlere ek olarak etkinliğe davet edilen tartışmacıların da katılımları ile hem konular daha derinlemesine ele alındı hem de paydaşlar arasında ağlar geliştirilmesine katkı sağlandı. Bir yandan da her toplantının bildiri ve tartışma metinlerini içeren kitaplar yayınlanarak bu alanda çalışmalar yürüten akademisyen ve uygulayıcılar için değerli bir kaynak sağlanmış oldu.

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler