Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Çölleşme ile mücadele konusunda ev sahipliğimiz

    Halil Agah08 Ekim 2015 - Okunma Sayısı: 1345

    Ülkemiz, 12-23 Ekim 2015 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 12. Taraflar Konferansına (COP12) ev sahipliği yapacaktır.

    Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi, 17 Haziran 1994 tarihinde Paris’te kabul edilmiş ve halen 195 ülke tarafından imzalanmıştır.  Türkiye de bu sözleşmeye 11 Şubat 1998 tarihinde taraf olmuştur.

    Çölleşme, kurak, yarı kurak ve kuru alt nemli alanlarda iklim değişmeleri ve insan faaliyetlerinin de dahil olduğu çeşitli faktörlerin sonu oluşan “Arazi Bozulumu” olarak tanımlanmaktadır. Yeryüzünde gözlemlenen çölleşme, küresel ısınma ve buna bağlı yaşanan erozyon, kuraklık, tarım alanlarının yok olması gibi olumsuzluklar geleceğimiz açısından ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Bu sorunlar tekil olarak kalmamakta, ani seller, çığlar, nehirlerin kuruması, biyolojik çeşitliliğin giderek daha fazla tehdit altında kalması gibi sorunları da beraberinde getirmektedir.

    Çölleşme/arazi bozulumuna neden olan birçok faktörü saymak mümkün olup bunlar arasında karmaşık ve zamanı da dikkate alan karşılıklı etkileşimler söz konusudur. Yine de çölleşmeye neden olan tüm faktörler ana grup halinde toplanabilir: İklimsel değişiklikler ve insan etkinlikleri.

    TEMA verilerine göre dünyada çölleşme ve kuraklık altındaki alanlar Türkiye yüzölçümünün 50 katı (4 milyar hektar alan) ve 110 ülkede yaşayan yaklaşık 1,2 milyar insanı doğrudan tehdit etmektedir. Öte yandan “World Watch Institute” verilerine göre her yıl dünya yüzeyinden 24 milyon ton verimli toprağın kaybı yaşanmaktadır. Yine UNCCD verilerine göre Avrupa Birliği Ülkelerinde yaşanan erozyon nedeniyle üye ülkelerde her yıl Berlin şehrinin kapsadığı alan büyüklüğünde 1 metre toprak ya da tüm Belçika’nın 2 katı büyüklüğündeki bir alandaki 1 cm kalınlığındaki verimli toprak yok olmaktadır.

    Öte yandan, dünyada her yıl yaklaşık 13 milyon hektar orman alanı (Türkiye yüzölçümünün %12’si) yok olmaktadır.

    Tüm bu ve buna benzer çölleşme olgusu nedeniyle son 20 yıl içerinde yaklaşık 10 milyon kişi bulundukları yerlerden sadece bu nedenle göç etmek zorunda kalmışlardır.

    Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya, doğal özellikleri gereği nemli, yarı nemli, yarı kurak, kurak, aşırı kurak ve çöl kuşağını da içerecek farklı iklimleri içermektedir. Bu iklim özelliklerinin yanı sıra Anadolu bin yıllar boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş ve dünyada ilk tarım uygulamalarının gerçekleştiği bölgelerden birisi olmuş ve insanın toprak üzerine etkisi de olumsuz yönde oldukça fazla gerçekleşmiştir. Tüm bu nedenlerle Türkiye iklimi, topografyası ve toprak şartları nedeniyle çölleşme olgusuna karşı hassas bir ülkedir.

    Türkiye’de çölleşme, temelde tarım arazileri, çayır-mera alanları ve işletme ormanları gibi üretim alanlarında ve doğal ekosistemlerde görülmektedir. Ülkemizde çölleşme konusunda en büyük tehdit erozyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizdeki arazilerin %62,5’den fazlası da %15’ten büyük eğime sahip olup erozyon riski oldukça yüksektir. Bu kapsamda tarım arazilerinin %59’u, meraların %64’ü ve orman arazilerinin %54’ü çeşitli şiddette erozyona maruz kalmaktadır.

    Ülkemizde erozyon kavramı ve oluşturduğu tehditler toplumun geniş kesimleri tarafından bilinmekte ve bu kapsamda yapılan çalışmalara halkın katılımı sağlanmaktadır. Ancak bu rağmen çölleşme/erozyon olgusu gündemdeki yerini korumaktadır.  Tüm çabalara ve bilinçlendirme çalışmalarına rağmen yanlış arazi kullanımı, bilinçsiz sulama, eğimli tarım arazilerinde yanlış toprak işleme, bilinçsizce orman alanlarda kaçak kesimler, orman ve meraların tarıma, madencilik faaliyetleri ve imara açılması, altyapı yatırımları için ekosistem ve doğal kaynak yönetimi tedbirlerinin dikkate alınmaması, çarpık kentleşme, su toplama havzaları ile alt havzalarda sürdürülebilir bir yönetim sisteminin etkin olarak kurulmaması, kurumlar arası koordinasyondaki yetersizlikler gibi konular çölleşme konusundaki tehditleri yaşanır kılmaktadır.

    Sadece ağaçlandırma seferberlikleri çölleşme ile yapılan mücadelede yeterli olmamaktadır. Bu nedenle öncelikli olarak;

    • Kamuoyu oluşturma, bilinçlendirme ve eğitim,
    • Ulusal ve uluslararası koordinasyon ve işbirliği,
    • Sürdürülebilir arazi yönetiminin hayata geçirilmesi,
    • Bilimsel ve teknolojik yaklaşım ile etkin izleme ve değerlendirme sistemlerinin oluşturulması,
    • Politik kararlılık, yönetsel ve finans destekleri ile hazırlanan stratejilerin hayata geçirilmesi önemlidir.

    Ülkemizde Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıkların organizasyonu ve katılımları ile gerçekleştirilecek bu çok önemli konferansa devlet kurumları, ulusal/uluslararası sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, iş dünyası, medya ve siyasilerin katılımı ve ilgisi gereklidir.  Bu konferansın duyurumlarının yeterince yapılması ve farklı grupların ilgili oturulmalara katılımı gereklidir.

    Bu fırsatı iyi kullanmak ve buradan çıkacak kararları uygulamada tüm kesimlerin ortak hareket etmesi bugün için değil geleceğimiz için çok önemlidir.

    Konferansa ait bilgilere ve detaylara  http://www.unccdcop12.gov.tr adresinden ulaşılabilir.

    Etiketler:
    Yazdır