Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bernanke normalleşme sürecinde para politikasını nasıl yönetecek

    Hasan Ersel, Dr.31 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1893

    Bernanke'nin yeni döneminde FED'in denetim yetkisi, bankaların ötesine genişletiliyor. FED mali istikrarı tehdit edebileceğini düşündüğü her şirketi denetleyebilecek.   Bir süre önce bir Amerikalı iktisatçı dostuma Amerikan Merkez Bankası (kısaca FED) Başkanı Benjamin S. Bernanke'nin görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağına ilişkin görüşünü soruştum. Bana şaka yollu "Tanrı'nın görev süresinin uzatılması diye bir sorun olabilir mi?" diye yanıt verdi. Beklendiği gibi, Başkan Obama, Bernanke'yi bu görevi bir dönem daha yürütmek üzere aday gösterdi. Senato'da da bu tayini engelleyecek bir gelişmeyi kimse beklemiyor. Bir anlamda FED'i kimin yöneteceği bizi ilgilendiren bir konu değil. Sonuçta bu insanın görevi ABD yasaları çerçevesinde, ABD toplumunun gönencini en uygun bir biçimde artıracak biçimde para politikasını yürütmek ve FED'in üstlendiği diğer görevleri yapmasını sağlamaktan ibaret. Ancak, yine de iki nedenle bu tayin bizim için de önemli. İlki Sayın Deniz Gökçe'nin ele aldığı "liyakat" ilkesinin siyasal görüş farklılıklarının üzerinde yer almasının en göze çarpan örneklerinden birisi olması. Sayın Bernanke'nin Cumhuriyetçi yönetim tarafından göreve getirilmesi (yanılmıyorsam siyasal eğilimi de o yöndedir) Demokrat iktidarın onu gönül rahatlığı ile aday göstermesini engellemedi. Liyakat ilkesi diğer bazı ölçütlerin de tartışılmaz biçimde önüne geçti. Örneğin ABD'de son haftalarda Başkan Obama'nın "ilk zenci FED başkanı" ya da "ilk kadın FED Başkanı" tercihlerini yapabileceğine ilişkin spekülasyonlar yapıldı, hatta bu ölçütlere uygun isimler de ortaya atıldı. Ama sanırım kendi isimlerini gazetelerde okuyan bu kişiler -ki nitelikleri bu görevin gereklerine uyuyordu- bile bunları ciddiye almadılar. Bizim de örnek almamız gereken bir davranış. İkincisi de Sayın Güven Sak'ın belirttiği, ABD ekonomisinin küresel sistemdeki büyük ağırlığı nedeniyle FED'in kararlarının bizleri de ciddi bir biçimde etkilemesi olgusu. Bunun kolay değişeceği yok. Daha da önemlisi, FED'in alacağı kararların, niyeti olmaksızın, bizim gibi bir ekonomi üzerinde yaratabileceği olası olumsuzlukları engelleyecek bir küresel düzenleme de yok. Şu sıralar çok sözü edilen uluslararası işbirliği gereği sorununun önemli bir boyutu da buna çare bulmak.  

    FED'in performansı Sayın Bernanke'nin başkanlığında, FED krize karşı son derece radikal kararlar aldı. Bu kararların bir kısmı, ilk bakışta, bir merkez bankacının tüylerini ürpertecek nitelikteydi: FED'in bilançosunun görülmemiş bir biçimde büyümesi gibi. Bir sene içinde FED'in bilanço büyüklüğü 900 milyar dolardan 1.9 trilyon dolara yükseldi. FED mali sistemin işlemediği hemen her yerde devreye girip, neredeyse kendi başına bir mali sistem oluşturdu. Sonuçta, ancak 1929 krizi karşılaştırılabilir nitelikte görülen 2008 krizinin derinleşmesini, pek çok kimsenin (bu arada benim) beklediğinden daha çabuk durdurulmasında kritik bir rol oynadı. Bu tür önlemler sadece onun aklına geldiği için mi Sayın Bernanke önemli insan? Sanırım hayır. Görünüşte onun önerdiğine benzer reçeteleri rastgele savuran pek çok kimse var. Ama bu tür insanların ortak noktası, bu parlak fikirlerini sloganlar olarak ortaya atmakla yetinmeleri. O kelimeleri söylemenin büyüsüyle anlık parlamak onlara yetiyor. Diğer önlemlerle nasıl eklemleşeceği, sıralama ve zamanlamanın nasıl yapılacağı onları ilgilendirmiyor. Tabii ekonominin "normal duruma" nasıl geleceği, bunun için alınacak önlemelerin toplumsal maliyetinin nasıl en aza indirileceği ve bu maliyetin toplumun üyeleri arasında "denkser" biçimde nasıl dağıtılabileceği gibi konular da hiç ilgilerini çekmiyor. Üstelik bu tür insanların çoğu da politikacı olduğu için seslerini duyurabiliyorlar da. Sayın Bernanke ise bu açıdan tamamen farklı bir konumda. Bu konuları düşündüğü ve çözümler üzerinde kafa yorduğu açıklamalarından çıkıyor. Doğrusu, Sayın Bernanke'nin başta ABD Temsilciler Meclisi ve Senato komisyonları olmak üzere katıldığı toplantılarda sözünü ettiğim türde kişiler karşısında ve onlara rağmen, kendi görüşlerini büyük bir dikkat ve zarafetle ortaya koyuşuna hayran olmamak mümkün değil. Onu dinleyenlerin önemli bir kısmının saplantılarından kurtulduklarını sanmıyorum. Ama Bernanke karşısında düşünsel bir hezimete uğradıklarına da kuşku yok. Tabii tüm bunlar Bernanke'nin her şeyi en doğru düşünen kişi olduğu, onun yönetimindeki FED'in hiç hata yapmadığı anlamına gelmiyor. Ama bir insanın katkısı ölçülürken hata yapmamasına değil, hatalarından doğan olumsuzluklardan arındırıldığında, geriye olumlu bir şey kalıp kalmadığına bakılır. Kişinin önemini belirleyen ise en başarılı olduğu eylemleridir. Siz hiç Beethoven'in büyüklüğünün onun "Wellington'un Zaferi" senfonisiyle ölçüldüğüne tanık oldunuz mu?  

    Önümüzdeki dönem Kriz ABD'de mali sistemin işleyiş biçimi konusunda ciddi kaygılar uyandırdı. Tabii farklı öneriler var. Galiba önerilerin ortak noktası, kamu yetkelerinin mali kesimin işleyişine daha çok karışmalarına yol açılması. Bu bağlamda "düzenlemeden arındırma" (deregulation) yerine "yeniden düzenleme" (reregualtion) ilkesi ön plana çıkarılıyor. Bu noktadan sonra görüşler farklılaşıyor. Kamu müdahalesini en az düzeyde sınırlamaktan kamunun sıkı denetimine geçilmesine kadar çeşitli görüşler ortaya atılmış durumda. ABD Hazine Bakanlığı'nın açıkladığı öneri, önemli ölçüde yönetimin yaklaşımını yansıttığı düşünüldüğü için, özel bir önem taşıyor. (US Treasury: Financial Regulatory Reform-A New Foundation: Rebuilding Financial Supervision and Regulation, Washington D.C., June 2009). Bu dokümanda FED'in görev tanımda değişiklikler yapılıyor. Bu bağlamda dikkat çeken başlıca noktalar şunlar: i) FED'in denetim yetkisi, bankaların ötesine genişletiliyor. FED mali istikararı tehdit edebileceğini düşündüğü her şirketi denetleyebilcek. ii) FED, ödeme ve takas sistemlerinin gözetimi için yeni yetkilerle donatılacak. Ancak bu yetki artışının yanı sıra FED'in çalışma biçimini etkileyen düzenlemeler de öngörülüyor. Örneğin Maliye Bakanı'nın başkanlığında Mali Hizmetler Gözetim Konseyi (Financial Services Oversight Council) kurulması öngörülüyor. Üyeleri mali kesimle ilgili denetleyici ve düzenleyici yetkeler. FED Başkanı bu konseyin üyesi. Temel amaç, bu kurumlar arasında bilgi paylaşımı ve eşgüdümün sağlanması. Bir diğer amaç ise mali istikrarsızlığa yol açabilecek firmaların saptanması ve bu konuda FED'e tavsiyede bulunulması. Bunun yanı sıra bir de Ulusal Bankacılık Düzenleme Yetkesi (National Bank Supervior). Bu yetke tüm mevduat toplayan kurumları ve ABD'de faaliyet gösteren yabancı bankaları denetleyebilecek. Üçüncü olarak Tüketicinin Mali Korunması Kurumu (Consumer Finnacial Protection Agency) adlı yeni bir kuruluş oluşturulması öngörülüyor. Bu kurum, şimdiye kadar tüketicin mali konularda korunması konusunda sahip olduğu bazı yetkilerin devredilmesi anlamına geliyor. Nihayet, FED'in acil durumda borç verme yetkisine ilişkin düzenlemeler yapılarak saydamlığı artırılacak. Bu ve benzer önlemlerin teknik düzeyde ne anlama geldiği kuşkusuz çok önemli. ABD mali sisteminin işleyişini iyi bilmeden de bu konuda bir şeyler söylemek olanaklı değil. Ancak bu önerinin, FED'i yönetim (hükümet diyebiliriz) arasındaki karşılıklı bağımlılığı artırdığı ve çok daha yoğun ve karmaşık ilişkiler kurulmasını gündeme getirdiği söylenebilir. İşte bu noktada FED'i önümüzdeki dönemde bekleyen önemli bir sorun ortaya çıkıyor. Yönetimle bu kadar iç içe görev yapmak durumunda olan FED gücünü ve bağımsızlığını koruyabilir mi? Ya da ABD'deki bazı siyasilerin ortaya koyduğu biçimiyle "korumalı mı?" ABD'de eskiden beri, tutucu siyasetçiler FED'in bağımsızlığından hoşlanmamışlardır. Hemen her dönem böyle birileri Kongre'ye FED'in bağımsızlığını kısıtlayacak bir yasa önerisi sunmuştur. Ancak bu defa sorun biraz farklı. Çünkü, FED'in bağımsızlığı doğrudan tehdit edilmese bile ona yüklenen yeni görevler ve bu konuda düşünülen eşgüdüm yaklaşımının mantığı FED'in bağımsızlığını zedeleyebilir. FED Başkanı Bernanke'nin önümüzdeki dönemde önemli uğraşı konularından birisi, bir yandan FED'in gücünü korurken öte yandan bağımsızlığının zedelenmemesine çalışmak.     

    Kuşkusuz, FED'in önümüzdeki dönemde en göze çarpacak olan görevi de "normal" duruma geçişte para politikasını nasıl yöneteceği. İşte bu noktada, anlaşılan ABD'de hemen herkes Bernanke'nin bilgi ve deneyimine güveniyor. Ama sorunun çok zor olduğu da açık. Bir yandan, bu yeni ortamın gerektirdiği önlemlerin alınabilmesi için diğer iktisat politikası yapımcısı birimlerin ikna edilmesi gerekiyor, öte yandan da kısa olmayacağı anlaşılan bu toparlanma döneminin doğuracağı düş kırıklıklarının dengelenmesi gerekiyor. Üstelik bir sorun daha var. O da "normal durumun" ne olacağının da yeniden tanımlanmaya muhtaç olması. Sanırım artık hiç kimse kriz öncesi duruma dönüleceğini beklemiyor. Ama yeni normal durumun tanımı konusuna ise herkes güvendiği bir kurumun ne söyleyeceğini bekliyor. Bu tür kurumların başında da FED geliyor.

    Bu yazı 31.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır