Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İşin aslını kaçıranlar yalnızca komik olurlar

    Güven Sak, Dr.17 Şubat 2009 - Okunma Sayısı: 1043

    Küresel iktisadi krizin dinamiklerini gözden kaçıranların işi giderek zorlaşıyor. Yerel örnek bütün ayrıntıları ile ortada, bilmem farkında mısınız? Son günlerde dünyanın her tarafı, iktisadi krizin etkileri dalga dalga belirginleştikçe kaynıyor. Ama yöneticilerimiz, Türkiye söz konusu olduğunda, hâlâ, ortada bir anormallik olmadığı kanaatindeler. Bakın Sayın Başbakanımız daha yeni "Hazirandan itibaren ekonomi düzelecek" dedi. Hazine Bakanımız "Aldığımız tedbirler sayesinde faiz ve kur yolunda gidiyor" demişti. Dışarıda kara kış şartları, içeride günlük güneşlik hava. Böyle bir dönemde, işin aslını akılda tutmayanlar ya da bir türlü göremeyenler yalnızca komik olurlar. Mahcup olurlar mı bilemeyiz ama mutlaka komik olurlar. Biz demiyoruz, uluslararası fon akımlarındaki eğilim böyle diyor. Bu eğilimi dikkate almayanın, bu dönemi idare edebilmesi mümkün değildir. Vaziyetimiz, hazin bir "Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten" halidir. Hükümetimiz hem insanlık tarihinin bizim bildiğimiz bu son döneminde karşı karşıya olduğu en büyük felaketi karşısında dişe dokunur bir tedbir almamaya yeminli gibi durmaktadır hem de "Her şey kontrol altında" diye konuşmaktadır. Eğer her şey, bu kadar, kontrol altındaysa, bu işsizlik rakamları ne olmaktadır? Daha 2001 krizinin işsizlik rakamlarının hediyesi olan yaklaşık 2.5 milyonluk kitlenin problemi çözülmeden, şimdi yeni bir şok dalgası etkisini hissettirmeye başlamıştır. TÜİK'in dün açıkladığı işsizlik verileri Kasım 2007'den Kasım 2008'e 645 bin kişinin daha işsiz kaldığını ortaya koymaktadır. Durum ciddidir. Peki bu kriz öncekilerden nasıl farklıdır? Eski krizlerde büyük fiyat dalgalanmaları görülürdü. Şimdi ise büyük miktar intibakları izlenmektedir. Büyük fiyat intibaklarını kriz olarak algılayanlar açısından, büyük miktar intibakları ilk bakışta kriz gibi algılanmayabilir. Bu algı tamamen yanlıştır. Ortadaki bir algı yanılgısıdır. Fiyatların fazla değişmiyor olması, kriz olmadığı anlamına gelmemektedir. Türkiye küresel krizin etkisi altındadır. İşsizlik rakamları krizin varlığına şahadet etmektedir. Türkiye ekonomisindeki daralma krizin etkisi altında olduğumuza yüksek sesle şahitlik etmektedir. İhracat rakamlarımız krizin varlığına şahittir. İyileşen cari işlem dengesi rakamları krizin varlığına işaret etmektedir. Bütün bir âlem "kriz var, kriz var" diye göz kırpmaktadır. Gözleri olup da görmeyenlere, kalpleri olup da duymayanlara son bir kez daha duyurulur. Bundan sonra alametler yalnızca daha belirgin hale gelecektir. Devekuşu taktiği tutmamıştır. Kafayı kuma gömmenin bu krize bir faydası yoktur. Bilmem farkında mısınız? "Türkiye, artık, tedbir alma döneminden, alametlerin çetelesini tutma dönemine girmektedir." Az daha geçerse, memleketimiz için "Doktor, 'Ne yersen ye' dedi" dönemi başlayacaktır. Serbest düşüşe hazır olmakta fayda vardır. Ne dedik en başta? Böyle bir dönemde önemli olan işin aslını gözden kaçırmamaktır. Bu kriz, 2001 krizine asla ve kat'a benzememektedir. Ondan kat kat daha kötüdür. TEPAV iktisatçıları en son uluslararası fon akımlarında beklenen eğilimleri grafikleştirdiler. Bunu yaparken de Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) 2009 yılı tahminlerini kullandılar. Ortaya çıkan grafik aşağıda bulunuyor. Hazırlanan değerlendirme notunu ise TEPAV'ın web sitesinden bulup okuyabilirsiniz. Şekil 1: Gelişmekte olan ülkelere özel sermaye akımlarının gelişmekte olan ülkeler GSMH'sine oranı Gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarının, o ülkelerin milli geliri içindeki payını gösteren bu grafikten üç adet sonuç çıkartabilmek mümkündür. Birincisi, ortadadır: Türkiye gibi ülkelere yönelik özel sermaye akımları, 2009 yılında ve büyük bir ihtimalle bunu takip eden birkaç yıl içinde, 1980 öncesine geri dönmektedir. Rakamlar ortadadır. Peki, nedir 1980 öncesine dönmek? 1980 öncesine dönmek, sermaye hareketleri serbestisinin olmadığı döneme geri dönmek anlamına gelmektedir. 1980'lerde Türkiye benzeri ülkelerde gündeme gelen finansal serbestleşme önlemleri, uluslararası özel sermayenin Türkiye benzeri ülkelere akabilmesi için gereken kanalları inşa etmiştir. Bu çerçevede baktığımızda, görülmesi gereken şudur: Bugün ortada yapısal bir sorunumuz vardır. Bizim gibi ülkelere fon aktarımını sağlayan kanal ve köprüler çöktüğü için içeriye yönelik fon akımlarının milli gelir içindeki payı süratle azalacaktır. Bu ikinci tespittir. Ve unutmayalım, orta vadeli bir problemden bahsedilmektedir. Üçüncü tespit ise doğrudan koordinasyon gereği ile alakalıdır. Gelin altını çizelim: Türkiye benzeri ülkelere küresel kaynak aktarımı için devletten devlete kaynak aktarımına dayalı bir yeni ara dönem tasarımına ihtiyaç vardır. İsteseniz de vardır, istemeseniz de vardır. Bu arada Türkiye benzeri ülkelerin içinde, devletten özel kesime kaynak aktaracak yeni kanalların inşası gerekecektir. Bunu fark etmeyen bu dönemi yönlendiremez. Bu çerçevede, G-20 başarılı bir koordinasyon örneği ortaya koyamazsa, Türkiye benzeri ülkelerin şirket ve bankaları sorunun dayanılmaz bir parçası haline gelebilirler. Başımıza gelecek olanı erkenden görmekte fayda vardır. Akacak su kendi mecrasını kendisi nasıl olsa bulur. Türkiye için mesele şudur: Nasıl olsa akacak olan suyu, belli kanallardan, verimli kullanılabileceği alanlara düzenli olarak mı aktarmak daha iyidir, yoksa bu dönemde krizin etkisini, su baskınları ve bunun getirdiği kayıplar ile daha da ağırlaştırmak mı daha iyidir. İşin esasını dikkate almayanlar sonunda yalnızca komik olacaklardır. Gözleri olup da görmeyen, kulakları olup duymayanlara bir kez daha iletilir.

    Bu yazı 17.02.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır