Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Toparlanma logosunu gördünüz mü

    Güven Sak, Dr.21 Mart 2009 - Okunma Sayısı: 1087

     


    Toparlanma logosunu gördünüz mü
    Bazen nasıl yaptığınız, ne yaptığınız kadar önemli olabilir. Kriz psikolojisine karşı mücadeleyi de içeren krizle mücadele programı bunlardan biridir. Amerikan "Toparlanma Kanunu" çerçevesinde yürütülen krizle mücadele kampanyasının logosunu gördünüz mü? Ortada kurumsal kimlik sahibi bir kampanya var. Gelin bu hafta size bu logoyu ve yürütülen kampanyanın bütününü bir gösterelim. Bakın orada neler var, biz neleri yapmıyoruz. Kafanızda açıklıkla bir canlansın. Hükümetimizin krizle mücadele konusunda "doğru yol"u bulduğu, "doğru ip"e sarıldığı bu günlerde mesele daha da önem kazanıyor. Toparlanma logosu aslında Toparlanma Kanunu'nu (Recovery and Reinvestment Act) şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından takip etmek üzere kurulmuş olan idarenin amblemi. Evet, bu kanunda harcanacak kaynakların izlenmesi için bir idareleri bile var Amerikalıların. Bir de web siteleri: (www.recovery.gov). Logo üç parçadan oluşuyor. Üstte mavi fon üzerinde Amerikan bayrağının yıldızlarından bir demet var. Aşağıdaki iki parçadan soldakinde, yeşil fon üzerinde, filizlenmeye başlamış bir tohum bulunurken sağdaki son parçada ise kırmızı fon üzerinde, dönmeye başlamak üzere hazır bekleyen iki makine dişlisi var. İç içe geçmiş iki dişli harekete başlamayı bekliyorlar. Logonun havası, 1930'ların New Deal ve de yine aynı zamandan Sovyet propaganda afişleri tarzını yansıtıyor. Logo nerelerde kullanılıyor? Öncelikle, "vatandaş, vergi gelirlerinin kuruş kuruş nereye harcandığını takip et" mealinde hazırlanmış toparlanma idaresinin sitesinde bulunuyor. Bu siteye doğrudan Beyaz Saray (www.whitehouse.gov) sitesinden geçiş var. İkincisi, yasa çerçevesinde başlatılan her projenin sunumunda bir biçimde yeni logo da yer alıyor. Dedik ya ortada kurumsal kimlik sahibi bir kampanya bulunuyor. Yasa uyarınca harcanan paraların nereye gittiği günün en önemli meselesi. Bu amaçla 12 Mart 2009'da, Beyaz Saray'da bir "Hesap Verebilirlik (Accountability)" ya da "Sorumluluk" paneli toplantısı bile yapıldı. Bu yasa çerçevesinde para harcayan tüm toparlanma "çarları" ülkenin her tarafından bir araya toplandı. Beyaz Saray'ın internet günlüğünde konu ayrıntılı bir biçimde ele alındı o tarihte. (Evet, evet, Amerikan Cumhurbaşkanlığı'nın artık bir internet günlüğü yani blog'u var. Hâlâ aklımızda, yakında "Siz hiç Çankaya Köşkü'nün web sitesine baktınız mı?" diye bir yazacağız. Orası Türkiye'ye pek benzemiyor.) Obama geldiğinde ne demişti: "Artık kapalı kapılar ardında alınan kararlar, yapılan uygulamalar dönemi sona erdi." Bundan böyle "açık hükümet" dönemine girmiştik. Her konu açıklıkla tartışılacak ve tartışmalar herkese açık olacaktı. İşte tam da o sözüne uygun davranıyor Başkan Obama. Özellikle krizle mücadele konusunda. Bu alanda yapılan harcamaların şeffaflığını sağlamaya özel bir önem veriliyor. Elbette isteyenler, "Bankerlere aktarılan paraları gözden gizleyebilmek için halka giden üç kuruşu abarttıkça abartıyorlar" da diyebilir. Her argümanı çürütebilmek mümkündür, maksadınız münazara ise. Ama münazaralarda incir çekirdekleri hep boş kalır. Bakınız seçim meydanı konuşmalarına. Lise münazarası düzeyinin üzerine çıkamamamız hazin değil mi? İş bu kadarla da kalmıyor. Beyaz Saray web sitesinde kocaman bir link "Orta Sınıf Çalışma Grubu" (Middle Class Task Force) adını taşıyor. Başkan Yardımcısı Biden'ın yönettiği bu girişim "Güçlü orta sınıf eşittir güçlü Amerika" sloganı etrafında örgütlenmiş gibi duruyor. Şöyle bir bakınca insan yine 1930'ların propaganda dönemine dönmüş gibi oluyor. Neler yapılıyor neler? Amerikalılar, bu krizin, yalnızca bir ekonomik kriz olmadığının farkında görünüyorlar. Krizin sosyal sonuçlarını kontrol altında tutabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kriz ortamında ya olaylar sizi yönetecek ya da siz olayları yönlendireceksiniz. Orada, hazırlıklar krizi yönetmek üzere, burada ise su kendi mecrasını kendi başına buluyor. Kriz bizi yönetiyor. Bekleyin, istediği tedbirlerin tamamını da aldıracak nasıl olsa? Nitekim aldırmaya başladı son günlerde. Başta ne demiştik? Ortada bir kriz ve bir de yönetilmesi gereken kriz psikolojisi var. Burada krize karşı hiçbir önlem almamakta, her nedense, inat eden hükümetimiz, kriz psikolojisine karşı ise "kafamızı bulandırmayın, moralimizi bozmayın, ortada kriz mriz yok" stratejisi izledi yakın zamana kadar. (Lise münazaralarında maksat doğruyu söylemek değil, doğruyu söylüyormuş gibi yapmaktır.) Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) de Bush döneminde önce benzer bir ikili strateji izlenmişti. Dolayısıyla izlediğimiz strateji bir yenilik filan değil, düpedüz kopyaydı. Orada, o vakit de bir seçim vardı. O zaman, beklenti, krizin seçimin sonrasında patlaması ya da görünür hale gelmesiydi. Olmadı. Cumhuriyetçiler krizi hafife almanın bedelini ödediler. Kriz, herhangi bir ideolojik kampanya imkânını da ortadan kaldırıverdi. Cumhuriyetçiler her şeyi denedi ama olmadı. Sarah Palin, kriz karşısında, pek saçma durdu. Obama dönemi ile birlikte ise yeni bir dönem başladı. Krize karşı tedbirler daha planlanırken, asıl kriz psikolojisine karşı güçlü bir kampanya ortaya konuldu. Ülkede, güvenilir ve iyi niyetli bir başkan vardı ve elinden geleni hakça yapacaktı. Nitekim toparlanma logosundan başlayarak, bütün bu web siteleri dizisi bu amaç etrafında örgütlenmiş gibi duruyor. Obama o nedenle her hafta bir yerde bir açılış yapıyor. Başkan bir taraftan kanun imzalarken bir yandan da kameralar, o kanun çerçevesinde, başlatılan projelerin birinden naklen yayın yapıyor. (Hayatta hiçbir şey boş yere değildir.) Ne yapılmaya çalışılıyor? Sokaktaki adamın "Bu hafta hangi banka batacak, kimin evi elinden alınacakmış" psikolojisinden çıkıp, "Washington'da bizi anlayan ve bizim için çalışan biri var" havasına girmesi sağlanmaya çalışılıyor. Bu arada hiçbir grup ötekileştirilmiyor, günah keçisi seçilmiyor. Yalnızca atılmakta olan adımların altı kalın kalın çiziliyor. Kampanya tertemiz ve pozitif bir biçimde yürütülüyor. Çamur, sonuçta, atanın üzerine de damlamıyor mu? Amerika Birleşik Devletleri Irak'ta bilmediği işlerle uğraşacağına, kendi evinde kendi ulusunu yeniden inşa ediyor. Web sitelerindeki hava böyle düşündürtüyor. İnsan bütün bu çabaya bakınca, doğrusu ya, azıcık da hüzünleniyor. Elin oğlu işi ciddiye alıyor, biz burada seçim meydanlarında çelik çomak oynuyoruz. Etraf laftan geçilmiyor. Tıkıyorsunuz lafları incir çekirdeklerinin içine. Çekirdekler hâlâ boş duruyor.

    Bu yazı 21.03.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır