Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Zararın neresinden dönülse kârdır

    Güven Sak, Dr.27 Mart 2009 - Okunma Sayısı: 1062

    Üç gündür küresel iktisadi krizin Türkiye'ye olumsuz etkileri ve bu etkilerin nasıl sınırlandırılabileceği ile ilgileniyoruz. Bizatihi bu konunun moral bozucu olduğunu söylememek mümkündür. Daha iki yıl önce büyüme stratejisi üzerine tartışırken, bugünün konusu küçülme sürecinin başarılı yönetimidir. Krizin yönetimi demek, esasen, ekonominin bugünlerde düzenli olarak daralabilmesini temin etmektir. Krizin yönetimi demek, bu çerçevede, hasarın ortadan kaldırılması değil, hasarın sınırlandırılmasıdır. Önümüzde iki seçenek vardır: Ya bu kriz bizi yönetecektir ya da biz bu krizi yöneteceğiz. İlkinde ortaya çıkacak hasar daha fazla olacaktır. TEPAV çalışmasının ilk olarak bize gösterdiği budur. En başta vurguladık: Küresel bir kriz, küresel çözümler ister. Dolayısıyla ulusal hükümetlerin ikili bir strateji izlemelerinde fayda vardır. İlki içeride hasarın sınırlandırılmasına yönelik bir tedbir karışımı oluşturmaktır. İkincisi ise, tedbir paketlerinin uluslar arası koordinasyonu için devrede olmaktır. IMF Başkanı'nın, dün bu sütunda da bahsettiğimiz söylemi, IMF'nin kendine "kamu müdahalelerinin uluslararası koordinasyonunu finanse etmekle ilgili bir yeni rol biçmekte olduğunu" göstermektedir. Bu iyidir. Bu açıklama, G20 toplantısının önemini bir kez daha teyit etmektedir. İkinci nokta ise şudur: Ulusal hükümetler içeride tek tek tedbirler almamalı, belli bir tedbir karışımı üzerinde çalışmalıdır. Burada marifet, tedbir karışımını doğru saptamaktadır. Amaç ortadadır. Hedeflenen daralmayı azaltmak, sınırlandırmaktır. Alınacak tedbirler öncelikle büyüme ve istihdam alanında kazanca yol açmalıdır. Burada kazanç, zarardan kazançtır. Şirketler kesiminin krizle bozulan nakit dengesini toparlarken, iç talebi desteklerseniz ekonomide büyüme ve istidam kazancı elde edebilmek mümkün görünmektedir. İşsiz sayısının 4 milyona doğru tırmanmasının beklendiği bir ortamda hiçbir hükümetin ortadaki probleme kayıtsız kalabilmesi mümkün değildir. Zaman öyle ya da böyle iktisat politikası aktivizmi zamanıdır. Yapılması gereken doğru politika karışımını, doğru tedbir karışımını belirleyebilmektedir. Peki, TEPAV çalışmasında olmayan nedir? İsterseniz bunun da altını çizelim: TEPAV çalışmasında arada, gazetemizde kullanılan başlıklara karşın, belli bir somut tedbir karışımı önerisi yoktur. Burada ortaya konulan örnekler bir nevi gösterge niteliğindedir. Ekonomiyi canlandırmak için, harcamaları artırmaya yönelik bir tedbir alınırsa, ortaya pozitif bir etki çıkmaktadır. Bunun için ille de harcama çeki vermek gerekmez. Vergi indirimi de işe yarayabilir. Önemli olan belli büyüklükte "ekonomik canlanmaya yönelik" bir müdahale gereğinin işe yarayabileceğini ortaya koymaktır. Aynı durum Kredi Garanti Kurumu önerisi için de geçerlidir. Önemli olan şirketlerin daha önce imzaladıkları kontratların yeniden yapılandırılabilmesi için bankaların cesaretlendirilmesidir. Bunu ille de kredilere garanti vererek yapmak gerekmez. Banka sermayelerini daha da güçlendirmek için verilecek herhangi bir destekte aynı işe yarayabilir. Aynı pozitif etkiyi yaratabilir. Bu da çalışmadan çıkarılabilecek üçüncü sonuçtur. Her kamu müdahalesinin elbette kamu harcamaları açısından bir sonucu vardır. Alınacak her tedbirin bir maliyeti, bir de faydası vardır. TEPAV çalışması esasen bize bir fayda/maliyet analizi çerçevesi sunmaktadır. Fayda iki yönlüdür. Öncelikle politika aktivizmi, aktif hükümet politikası, "krizin yönetilmekte olduğu hissi"ni yaygınlaştıracağı için tüketici tercihleri üzerinde pozitif bir etki yapacaktır. Türkiye'nin kendine yeniden güvenmeye ihtiyacı vardır. Aktif hükümet politikası kendimize güvenmemize katkıda bulunacaktır. İkincisi ise aktif politika doğrudan büyüme ve istihdam kazançları yaratacaktır. Bu işin fayda tarafıdır ve bugünün dördüncü tespitidir. Maliyet kısmı ise alınacak tedbirlerin bütçeye getireceği yüktür. Burada karşımıza çıkan sonuç şudur: alınan tedbirler, büyüme ve istihdam kazancı sağladıkça, bütçede daralmanın kendiliğinden getireceği bozulmayı sınırlandırmaktadır. Aktif hükümet politikası, büyüme ve istihdam kazancı elde edilmesine yol açtıkça, bütçe açığını sınırlandırmakta, bir nevi, kendi maliyetini kendisi finanse etmektedir. Tedbirlerin etkisini göstereceği sürece dinamik olarak bakılmasında fayda vardır. Bu da beşinci tespittir. Türkiye'nin karar alma mekanizmasını paralize eden ortam nihayet bu hafta sonu sona ermektedir. Yeni haftayı yeni bir döneme çevirmenin yolu hükümetin iktisat politikası alanında daha aktif bir duruşu tercih etmesidir. Küresel krizin ülkemize yüklemekte olduğu maliyeti sınırlandırmanın yolu budur. Zararın neresinden dönülse kardır. TEPAV çalışmasının bize verdiği mesaj budur.

    Bu yazı 27.03.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır