Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    2010'da neden temkini elden bırakmamak lazım

    Güven Sak, Dr.25 Haziran 2009 - Okunma Sayısı: 977

    Bu hafta "2010 küresel anlamda bakıldığında nasıl bir yıl olur" sorusu üzerinde duruyorduk. Konuya, geçen hafta Reuters'a düşen bir haberle başlamıştık: IMF 2010 yılı küresel büyüme tahminini yukarıya doğru revize etmişti. Bu, IMF'nin beşinci 2010 yılı büyüme tahmini revizyonuydu. Nisan 2008'den beri tahminler, tam üç kez, hep aşağıya doğru gözden geçirilmişti. Şimdi ilk kez revizyon yukarıya doğruydu. Revizyonun boyutu son derece temkinliydi. IMF, 2010 için bir süre önce 1.89 diyordu. Şimdi yüzde 2,4 demeye başlayacak, ayrıca Dünya Bankası da yüzde 2 dedi. (Bu arada Dünya Bankası 2009 için Türkiye tahminini yüzde 5,5 küçülme olarak değiştirdi. Hatırlayın; TEPAV'ın Mart 2009'da açıkladığı 2009 yılı Türkiye büyüme tahmini de böyleydi.) Şimdi bu duruma göre, IMF'ye temkinli iyimser demekte fayda var. Kesinlikle kötümser değil, temkinli iyimser. Peki, bu temkinli iyimserlik ne kadar sağlam varsayımlara dayanıyor? Gelin bugün "iyimserliğin şartları"na bir bakalım. 2010 yılı için neden temkini elden bırakmamak lazımdır bir görelim? İyimserliğin şartlarında ilk sırayı finansal istikrarın temini yolunda adım atılması oluşturuyor. Hatırlayın, biz bu belaya finansal sistemde "şebeke suyuna kanalizasyonun karışması" nedeniyle girdik. Böylece herkes herkesten "senin bilançon ne kadar kirli?" diye çekinmeye başladı, birbirleriyle işlem yapmayı kestiler. Bu günlere geldik. Sonunda Amerikan ekonomisinde New York'un önemi azalırken Washington'ın önemi artmaya başladı. Devlet, herkesin elindeki tasarrufu toplayıp, ihtiyacı olanlara dağıtmaya başladı. Finansal istikrar bozulunca, finansal sistem devre dışı bırakılıp, fon akımları kamu kesimi ve merkez bankaları aracılığıyla yapılmaya başlandı. Burada Amerikan örneği seri adımlarla ileriye doğru giderken Avrupa geriden geldi. Katıldığımız bir toplantıda bir yetkili bu çerçevede "ABD'de finansal akımların yüzde 80'i kamudan yüzde 20'si bankalar arasındayken Avrupa'da durum tam tersi" demişti övünerek ama iş o kadar kolay değil galiba. Finansal istikrar için her yerde aynı çabayı görmek mümkün olmadı. Evet, bankalar yeniden kendi borçlanma senetlerini satabilmeye başladılar ama ancak kamu garantisi altında. Geldiğimiz noktada iyi bir yerde miyiz? Krizin başı ile ve hatta Lehman Brothers vakası ile kıyaslandığında, CDS farkları neden hâlâ tepede? Demek ki ortada hâlâ bir problem var. Üstelik bu problem başlangıçtaki gibi. Buyurun, temkin için ilk neden. İyimserliğin ikinci şartını fon akımlarındaki tedrici iyileşme oluşturuyor. Burada elbette IMF'nin ve Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) devreye soktuğu mekanizmaların da bir katkısı var. Hatırlayın Amerikan Merkez Bankası ve IMF, bizim gibi ülkeleri dikkate alarak, ek finansman imkânları tanımladılar. IMF krizin başından beri, kuru mu yaş mı fazla bakmadan, 30 milyar dolar civarında kaynak dağıttı. İmzaladığı anlaşmalar ise yaklaşık 150 milyar dolar civarında. Bu ne demek? IMF ve FED elbirliğiyle uluslararası fon akımlarının devamını güvenceye almak istiyorlar demek. Tıkanan döviz kazandırıcı işlemler kanalını belli bir biçimde ikame etmeye çalışmazsanız, herkes davranış biçimini değiştirebilir. Dolayısıyla ortadaki yangını söndürmek için daha önce devrede olmayan bazı araçlarla sistem işletilmeye çalışılıyor. Krizin başında devrede olmayan mekanizmaların şimdi çalışıyor olması, işlerin normale dönmesi demek değil elbette. Sorun nedir? Bu geçici kontrol mekanizmaları nasıl yeniden devre dışına çıkartılacak? Bunu daha bilmiyoruz. Ayrıca işlerin halen normale dönmemiş olması ve halen normalin ne olduğunu bilmiyor olmamız temkinli olmak için bir neden olarak alınmalı. Başka ne var? İyimserliğin üçüncü şartını, dünyanın her tarafında, devreye sokulan genişletici maliye politikası tedbirleri oluşturuyor elbette. Sorun her zamanki gibi koordinasyonda. Birincisi, ortada bir küresel bedavacılık (global free rider) eğilimi var. Aldığınız her tedbirin tüm maliyetine siz katlanıyorsunuz ama sonuçta yararın yalnızca bir bölümü sizde kalıyor. Bu, elbette sürdürülebilir bir durum değil. Üstelik optimal maliye politikası tasarımını da engelliyor. İkincisi, bu küresel bedavacılık eğilimi sonuçta ya korumacılığı meşru kılar ya da ulus devlet üstü bir politika tasarımını gerekli kılar. Dolayısıyla çözüm kolay değil. Ya korumacılık güçlenecek ya da ulus devlet sonrası için bir küresel Devlet Planlama Teşkilatı'na ihtiyacımız var. Arası ise düz olmayan bir yol elbette. Trichet tam da bu nedenle "Herkes verdiği sözleri hele bir tutsun" diyor. Genişleme sözünü tutmayan, bedavacılığa yatan, sonuçta, kandırdıklarını korumacılığa itmiş olmuyor mu? Evet, adımlar atılıyor ama tam da söz verildiği gibi değil. Demek ki neymiş? Bir kez daha temkinli olmakta fayda varmış. Dördüncü iyimserlik nedeni doğrudan petrol ve hammadde fiyatlarının yerlerde sürünüyor olması elbette. Bu durum yangın ortasında intibak maliyetini azaltıyor. Ekonomi zaten küçülüyor ama petrol faturasındaki küçülme daha hızlıydı bugüne kadar. Bu açıdan bakıldığında iyi. Ortadaki sancıyı azaltıyor. Peki ama bu eğilim ne kadar hızlı tersine döner? Küresel geçici kontrol mekanizmaları devre dışına çıkarken burada bir koordinasyon aksaklığı olur mu? Yaşayıp göreceğiz. Bugünün beşinci tespiti sonuç olsun, müsaadenizle. Evet, durum krizin başlangıcındaki gibi değil. Daha iyi bir noktadayız. Bunun nedeni ekonominin normal işleyişine başlamış olması değil, küresel geçici kontrol mekanizmalarının devreye sokulmuş olması. Dünya ekonomisi şu anda her bir organı ayrı bir yaşam destek ünitesine bağlı bir hasta gibi. Peki, bu tedbirleri belli bir plan dahilinde uygulamaya sokamayanlar, hastayı bu karmaşık yaşam destek ünitesinden ne zaman ve nasıl çıkarmaları gerektiğine nasıl karar verebilecekler? Her ameliyat işleyen bir mekanizmayı bozar, bakalım bu işin sekeli ne olacak? İşte size bir yeni koordinasyon problemi. İşte size kocaman bir temkinlilik uyarısı. Bakın daha hiç borç stoku, mali sürdürülebilirlik gibi kavramları kullanmadık. Bize kalırsa IMF ve Dünya Bankası bu durumun farkında. O nedenle temkinli iyimserler.

    Bu yazı 25.06.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır