Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Erdoğan, Putin ve Berlusconi'yi bir araya getiren nedir

    Güven Sak, Dr.08 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 987

    Bugüne kadar her 'Nabucco' diyene 'Orayı neyle dolduracaklarmış?', 'o da ne ki?' diye soruyla cevap veren Putin ilk kez Nabucco'dan alternatif bir yol olarak Ankara'da bahsetti. Hem de pek iyi etti. Bugünlerde kenara not edilecek gün sayısı giderek artıyor. Geçenlerde size kötü bir gün olarak ağustosun dördünü not edin demiştik. Hatırlayalım. O gün, ikincil piyasada devlet iç borçlanma faizi yüzde 9,92 olmuştu. Biz ise, "bütçesi çakma olanın faizi normal şartlarda burada olmaz, bu ekonomik durgunluk işaretidir" demiştik. Bakın bu kez ağustosun altısını olumlu bir tarih olarak bir kenara not etmekte fayda var. Dün Nabucco, bugün ikinci Mavi Akım projesi, Samsun-Ceyhan boru hattı inşaatı ve de Yunanistan üzerinden İtalya'ya uzanacak Güney Akım Projesi, Ceyhan - Aşkelon projeleri gündeme geldi. Etrafımızda bir şeyler oluyor. Gelin komplo teorilerini ve de "abi iş bağlıyorlarmış" biçimindeki dedikoduları bir kenara bırakıp Erdoğan, Putin ve Berlusconi'nin hangi amaçla bir araya geldiğine bir bakalım. Türkiye'nin potansiyeli parlak geleceğini sakın ola ki atlamayalım. Rusya'da Putin'in gazetecisi diye bilinen Andrey Kolesnikov Kommersant'ta daha dün ortadaki büyük organizasyon bozukluğu ve de herkesin toplantı salonunda yer kapma telaşında olmasından kaynaklanan kargaşa ile dalgasını geçerken, Putin'in ilk kez Nabucco'dan söz etmesinin tarihi önemine vurgu yapıyordu. Bugüne kadar her "Nabucco" diyene "Orayı neyle dolduracaklarmış?", "o da ne ki?" diye soruyla cevap veren Putin ilk kez Nabucco'dan alternatif bir yol olarak Ankara'da bahsetti. Hem de pek iyi etti. Şimdi bu izlenimle birlikte gelin meseleye bir bakalım. Önce tarihsel bir not düşelim: Bu Türkiye, Rusya ve İtalya yöneticilerinin ilk birlikteliği değil. Daha önce de Mavi Akım-1 projesi için biraraya gelmişlerdi. Orada da doğalgaz Rusya'dan geliyor, Türkiye'ye taşınıyordu. Bu zaten hep yapılan bir şeydi. Rus doğalgazı eskiden sadece Ukrayna-Moldava-Romanya ve Bulgaristan üzerinden geliyordu. 1997 yılında tasarlanan Mavi Akım ile birlikte Rus doğalgazı Türkiye'ye doğrudan akmaya başladı. Biz yolun Ukrayna üzerinden geçmesinden Avrupa gibi olumsuz etkilenmedik son dönemde. Peki, burada İtalyanların ne işi vardı? Mavi Akım-1 projesi gazı Türkiye'ye doğrudan getirmek için Karadeniz'in altından geçen bir doğal gaz boru hattını içeriyordu. Bu hattın yapımında İtalyanlar devreye girdiler. Dolayısıyla Mesut Yılmaz döneminde tasarımı tamamlanan ve anlaşmaları imzalanan Mavi Akım-1 projesi zaten Rus - Türk ve İtalyan şirketlerini bir araya getiriyordu. Dolayısıyla Erdoğan-Putin ve Berlusconi'nin Mavi Akım-2 projesi için elbette biraraya gelmesi gerekiyordu. Peki, evvelki günkü birlikteliğin Mavi Akım-1'e göre niteliksel bir farkı var mıydı? Bize kalırsa vardı. Mavi Akım-1 daha çok Türkiye'nin kendi enerji tüketimi düşünülerek tasarlanmışken, Mavi Akım-2 daha küresel bir bakış açısını içeriyor gibi duruyor. Burada projenin genişleme aşamalarına bakmak lazım: Birincisi, Mavi Akım-2 imzalanan anlaşmalar dizisinin yalnızca bir bölümünü oluşturuyor. Bu proje ile Rus doğalgazı Türkiye'ye Karadeniz'in altından döşenecek yeni bir boru hattı ile gelecek ve Türkiye üzerinden Akdeniz'in altından İsrail'e taşınması mümkün kılınacak. İkincisi, atılan imzalar çerçevesinde ENI-Gazprom ortaklığında inşa edilecek Güney Akim projesinin Türk karasularından geçmesine izin verildi ki bu da Türkiye'nin yeni bir uluslararası enerji projesine dahil edilmesi demek. Ağustosun altısında Ankara'da buluşan üç lider de bu çerçevede mutlu olmalı. Neden? Birincisi, Berlusconi bu kez Güney Akim projesinin selameti için Türkiye'de idi. Gazprom-ENI ortaklığında gerçekleştirilecek Güney Akım boru hattının Ukrayna yerine, Türk kara sularından geçerek Bulgaristan'a ulaşması İtalya için önemliydi. Dolayısıyla ağustosun altısında kendisi Ankara'da mutlu bir adamdı. İkincisi, Türkiye yalnızca kendi doğalgaz iç tüketim ihtiyaçlarını düşünmüyordu. Bu anlaşmalar dizisi Nabucco'dan sonra Türkiye'nin enerjide bir transit ülke haline gelmekte olduğunu tescil etti. Mesut Yılmaz'dan, Erdoğan'a Türkiye'nin ufku genişlemişti. Dolayısıyla ağustosun altısında Erdoğan da Ankara'da mutlu bir adam olmalıydı. Üçüncüsü, Putin Rus doğal gazını Ukrayna'yı kullanmadan daha güvenli bir biçimde Avrupa'ya ve de İsrail ve Hindistan piyasasına iletebilecek bir yeni yol daha kazanıyordu. Bu başkalarının enerji güvenliği için önemli olduğu kadar Rusya'nın güvenliği için de önemliydi. Dolayısıyla Putin de Ağustos'un altısında Ankara'da mutlu bir adam olmalıydı. Peki, bu anlaşmalar dizisi Nabucco projesinin yolunu tıkar mı? Hayır. Ben bundan birkaç yıl önce Zeki Yamani'nin BBC'de izlediğim bir mülakatını hiç unutamadım. 1974 petrol krizinin Suudi petrol bakanı olan Yamani, "taş devri etrafta taşlar bittiği için sona ermedi, petrol devri de petrol biteceği için sona ermeyecektir" dedi. Devirleri değiştiren icatlardır. İcatların anası ise ihtiyaçtır. Teknolojik gelişme ihtiyaçtan kaynaklanır. 1974 yılında Arap ülkelerinin gördüğü şuydu: Petrolü bir silah olarak kullandılar, sonuçta iki tür teknolojik değişimi tetiklediler: Daha az petrol kullanan bir teknoloji gelişti öncelikle. İkinci olarak ise petrol dışı enerji kaynakları daha yaygınlaşmaya başladı. Eskiden böyle doğalgaz mı vardı? Şimdi yeni bir siyasi kriz olsa olsa yenilenebilir enerji pazarını daha da büyütecek. Rusya'nın Ukrayna'daki istikrarsız yönetim nedeniyle yaşadığı gaz aktarım sorunları Avrupa ülkelerinde Rus gazının güvenilirliğine ilişkin bir soru işareti oluşturdu. Şimdi bu soru işaretini gidermek için Avrupa'nın enerji kaynaklarını çeşitlendirmesine yardımcı olmak Rusya'nın zararına değil, aksine yararınadır. Aksi takdirde, enerji güvenliği endişeleri nedeniyle artacak petrol fiyatları Avrupa'daki yenilenebilir enerji hamlesini ve teknolojisini daha da derinleştirecektir. Sonuçta Rusya'da petrol ya da doğalgaz bitmeyecek ama yenilenebilir enerji kaynakları ön plana çıkacaktır. Küresel ısınma ile birlikte Rusya'nın kendi enerji bağımlılığı ile ilgili kararlar alması gerekmektedir. Daha çok yoldan eski enerjiyi aktarmak, yeni enerjinin önünü kesecek ve Rusya'nın enerji bağımlılığı problemini daha düzenli bir biçimde yönetebilmesine imkân sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki; Avrupa'nın enerji güvenliği ile Rusya'nın enerji bağımlılığı birbirleri ile yakından alakalıdır. O nedenle Nabucco'da başka ülke kaynaklarının yanı sıra Rusya'yı da görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Çeşitlendirme uzun vadede faydalıdır. Türkiye için bu yaklaşım kesinlikle yararlıdır. Gelelim "abi, iş bağlıyorlarmış" biçimindeki tezvirata. Başbakanların kendi ülkelerinin şirketleri için kontrat toplamaya çalışmalarının neresi kötüdür ki? Rekabetin en temel gereği olan "eşit muamele ilkesi"ne halel gelmedikçe en üst düzeyde iş bağlamak neden kötü olsun? Ona bir zarar gelip gelmediğine ayrıca bakarız ama bugün için global olaral bakıldığında orta vadede işler yolunda görünüyor. Mavi Akım 2 ve Güney Akım projeleri daha küresel ve daha uzun vadeli bir vizyon içermektedir. Türkiye için faydalıdır. Türkiye'nin iç istikrarı artık daha önemlidir. Ve başkaları da Türkiye'nin iç istikrarında paydaş olmuştur. Vaziyetimiz işte böyledir. Kısa vadede şu önümüzdeki derede boğulmazsak, orta vadede önümüzde okyanuslar açıktır. Meselemiz, derede boğulmadan, okyanusa sağ salim ve tek parça halinde varabilmektedir. Yoksa Türkiye'nin önü açıktır. Haydi hayırlısı.

    <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Arial TUR"; panose-1:2 11 6 4 2 2 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:536902279 -2147483648 8 0 511 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} -->

    Bu yazı 08.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır