Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Japonya'da dönem değişti

    Güven Sak, Dr.01 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 1075

    Beklenen oldu. Japonya'da yaklaşık elli yıldır ülkeyi yöneten Liberal Demokratlar iktidarı kaybetti. Bundan böyle Demokratik Japonya Partisi ülkeyi yönetecek. Eski başbakanlardan Junichiro Koizumi Liberal Demokratlar'ı 2005 yılında büyük bir zafere götürmüştü. Şimdi aynı başarıyı Demokratik Japonya elde etti: 480 sandalyenin yaklaşık 308'ini aldı. Liberal Demokrat Parti'nin (LDP) son kullanma tarihi dolalı epey olmuştu zaten. Ama bilinenin gerçekleşmesi en az bir on yıl aldı. Niye böyle oldu? Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) iktidar Cumhuriyetçiler'den Demokratlar'a geçtiğinde olup bitene "iktisadi kriz iktidarları sallıyor" diye bakmamıştık. Cumhuriyetçiler'in iktidarı terk etmeleri için birden fazla sebepleri vardı. Peki, şimdi Japonya'ya bakıp aynı iddiayı ortaya koyabilir miyiz? Galiba yine hayır. Liberal Demokratlar'ın da iktidarı elden kaçırmak için birden fazla sebebi vardı. Elli yıl bir ülkeyi yönettiğiniz vakit, birden çok sebep oluşturmak için yeterince zamanınız oluyor. Ama iş bir tarafından ekonomi ile yakından alakalı. Japonya'nın ekonomik krizi şimdilerde değil, 1990'larda başladı. Japonya yaklaşık yirmi yıldır önemli bir durgunluğun içinde zaten. Bu durumda, "alternatifi olmayan iktidarlar, işlevlerini yitirmiş bile olsalar, iktidardan gitmeleri bir yirmi yıl alabiliyor" tespitini yapmak mı gerekiyor? Gelin bir bakalım. Birincisi şudur: LDP deneyimi asla Türkiye deneyimi gibi durmamaktadır. Japon LDP'si içinde birden fazla grubu barındıran bir siyasi partidir. Bizim memlekette ise bildiğimiz anlamda siyasi parti yoktur. Bizim sözde siyasi partilerimiz, liderlerinin imajından, karizmasından ve kudretinden imal edilmiş halkla ilişkiler bürolarıdır. Dolayısıyla sakın ola ki Japon deneyimine bakıp, "Bizde, 'son kullanma tarihi' geçen liderlerin siyaset sahnesinden uzaklaşması ne kadar zaman alır?" diye düşünmeyin. Yazıyı okurken akılda tutulması gereken ilk nokta budur. İkincisi, 1990'lardaki iktisadi kriz ortamına rağmen LDP'nin iktidarda ömrünü uzatan Koizumi dönemidir. Koizumi 2001-2006 yılları arasında LDP'nin liderliğini ve başbakanlığı üstlendi. Japon finansal sisteminde önemli bir yere sahip olan ve yine bizimkine hiç benzemeyen Posta İdaresi'nin özelleştirmesi dahil bir dizi yapısal reform adımını atmıştır. Alınan tedbirler Japonya'yı iktisadi krizden çıkaramamıştır ancak "en sonunda bir şeylerin yapılmakta olduğu" imajını güçlendirdiği için LDP'nin iktidar süresini uzatmıştır. Nitekim 2005 seçimlerine Koizumi önderliğinde giren LDP Japon parlamento tarihinin en büyük seçim başarılarından birine imza atmıştır. Ama o emekli olduğundan beri LDP her gün tökezlemiştir. Demek ki neymiş? LDP'ye 2000'lerin ortasında uzatma kazandıran yeni liderin uyandırdığı heyecan olmuştur. Bu da olsun günün ikinci tespiti. Gelelim üçüncü noktaya.. Japonya'nın iktisadi krizi, uzatmalı bir iktisadi durgunluk dönemidir. Dünyanın 2008 ABD finansal krizi ile öğrendiğini Japonya 1990'lardan beri yaşamaktadır. Paul Krugman'ın bu yeni iktisadi istikrarsızlık döneminin dinamiklerini kavramak için Japonya'ya bakmamız gerektiği yolundaki tespiti bu çerçevede önem taşımaktadır. Bizim bu günlerde yaşamakta olduğumuzu, büyümeyen ekonomi, artan işsizlik gibi problemleri Japonlar yaklaşık yirmi yıldan beri yaşamaktadırlar. Belki de vaziyeti böyle adlandırmakta fayda vardır: İktisadi durgunluk biçiminde tezahür eden iktisadi krizler iktidarları öyle bir günde değil, uzunca bir sürede eritmektedirler. Son kullanma tarihi geçmiş olanları bile. Bundan böyle bu konuyla ilgili veri toplamaya devam etmekte fayda vardır. Dördüncü nokta bu çerçevede, hafta sonu Amerikan New York Times gazetesinde Türkiye hakkında çıkan haberle ilgilidir. Neydi haber? Amerika'da bankacılarla yatırımcıların müşevviklerinin daha uyumlu biçimde hizaya gelmesinin yarattığı olumlu havanın Türkiye'ye de yansımaya başladığından bahsediliyordu. Bunun ötesinde, Türkiye hükümetinin IMF ile anlaşma imzalamayarak riskli bir kumar oynadığı ve bu kumardan galip geldiğinden dem vuruluyordu. Ne olmuştu? Borsa yükseliyordu. Faizler düşüyordu. Para çıkışı uzak ihtimal gözüküyordu. Türkiye de kumar oynamıştı ama bu kumarı kazanmıştı, her şey yoluna giriyordu. Peki durum gerçekten bu kadar açık ve kolay mıdır? Eskinin kriz göstergelerine bakarak bugünkü ekonomik durumu ve durgunluğu anlamak ne kadar mümkündür? Gelin dördüncü noktayı birlikte koyalım. Bugünün siyasi ortamını, kimin başarılı kimin başarısız olduğunu yorumlamaya çalışırken eskinin değil bugünün ekonomik paradigmasını kullanmakta fayda vardır.Tıpkı Japonya'da olduğu gibi, Türkiye'de bugünün paradigması ekonomik durgunlukla yakından alakalıdır. Paradigmalarımızı değiştirmeden bugünü anlayabilmemiz bir hayli zor görünmektedir. Türkiye'nin IMF ile yapmadığı anlaşmayı bu bağlamda değerlendirmekte fayda vardır. İlgililere duyurulur.

    Bu yazı 01.09.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır