Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İnternete girmeyi bilmeyenin artık işi olmuyor

    Güven Sak, Dr.01 Nisan 2010 - Okunma Sayısı: 979

    Türkiye'nin en önemli problemi işsizliktir. İşsizlik 2002 yılında da temel problemimizdi, 2010 yılında da hâlâ temel problemimizdir. 2002'den 2010'a ortada esasen bir değişiklik yoktur. İşsizlik ile ilgili tartışmalarda dikkati çeken husus genellikle vurgunun gençlerin işsizliği üzerinde olmasıdır. "Türkiye'de her dört gençten biri işsiz" manşeti medyamızın ilgisini çekmektedir. Ancak bu hem doğrudur, hem de doğru değildir. Rakamların bize gösterdiği tam da budur. Gençler arasında işsizlik hakikaten yaygındır ancak toplam işsizler arasında birincilik artık orta yaşlılardadır. İşsizliğin yapısını merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Önce çıkan kısmın özetinden başlayalım isterseniz: Türkiye'de işsizlik bir seviyeden yeni bir seviyeye doğru yükselmiş bulunmaktadır. Fatih Özatay, geçenlerde, Radikal'de, enflasyon analizlerinden mülhem bir biçimde, Türkiye'de "işsizlik bir üst platoya çıkıyor" dedi. Doğrudur. 1990'lı yılların ikinci yarısında yüzde 7'lere yerleşen işsizlik seviyemiz, 2001 krizinden sonra yaklaşık yüzde 10'lara oturdu ve de hiçbir tedbir almamakta müsrir olduğumuz için orada kaldı. 2008 küresel krizi ile birlikte bu oran yüzde 14'ler seviyesine yerleşti. Şimdilerde bir tedbir almamakta ısrar etmeye devam edersek, korkarım ki, bu seviyeler yapışıp kalacak. Demek ki neymiş? İşsizlik oranımız yükselmiş bu ilk tespitti. Geçen hafta bir ikinci tespit daha yaptık, hatırlarsanız: Yalnızca toplam işsizlik oranı artmakla kalmadı bu son krizle birlikte, aynı zamanda, işsizlikte bekleme süresi de yükseldi. Son üç yıldır, bir önceki yıla göre bakıldığında, bir yoldan daha uzun süredir işsiz olanların sayısı azalmaktaydı. Ama artık öyle değil. 2009 yılında bir önceki yıla göre bir yıldan uzun süredir işsiz olanların sayısı yaklaşık 150 bin kişi arttı. 2010 yılı için bu rakamın daha da fazla artmasını beklemek gerekiyor. İşsizlik muhabbeti açıldığında, bu da akılda tutulması gereken ikinci noktadır. Gelelim işsizlik ile ilgili üçüncüsüne ve de bu günle ilgili olanına: 2000 yılı itibariyle bakıldığında toplam işsizlerin yaklaşık yüzde 50'si 15-24 yaş grubundadır. Ancak 2009 yılı itibariyle bakıldığında toplam işsizlerin yaklaşık yüzde 30'u 15-24 yaş grubundadır. İsterseniz rakamla ifade edelim: 15-24 yaş grubundaki işsizlerin toplam sayısı 2009 yılı itibariyle 1,1 milyon kişidir. İşsizlerimizin 2,3 milyonu ise 25 yaşından büyüklerden oluşmaktadır. Bu ne demektir? Cevabı gayet basittir: Türkiye'de işsizlik yaygın bir orta yaşlı meselesidir. Mesele basitçe iş hayatına yeni giren gençlerin iş bulabilmesi meselesi değildir. İş daha da ciddidir. Orta yaşlı çalışanlar giderek artan bir oranda işlerini kaybetmektedirler. İfadeyi şu biçimde belirlemekte fayda vardır: Türkiye'de 15-19 yaş grubunda her beş gençten biri işsizdir ancak işsizlerin yüzde 65'i 25 yaşından daha yaşlıdır. Türkiye'de 35-54 yaşları arasında 1 milyona yakın işsiz vardır. İşsizlik, bir orta yaş fenomenidir. Bu da günün üçüncü tespitidir. Peki, neden böyledir? Bu yapı nereden kaynaklanmaktadır? İki nedenden. Birincisi, konu gençler arasında iş gücüne katılımın daha az olmasından kaynaklanmaktadır. Gençler iş hayatına katılmamayı tercih etmektedirler. Neden böyle yapmaktadırlar? İşgücü piyasasına katılmalarını teşvik edecek bir mükafat sistemi olmamasından herhalde. Ücretler, herkesin iş hayatına katılımını teşvik edecek düzeyde değildir. Örneğin, kadınlar evde kalarak, aile bütçesine daha büyük bir katkıda bulunabilmektedirler. Dikkat ediniz işgücüne katılmamayı tercih edenler iş arıyor değillerdir. İş aramamayı tercih etmektedirler. Türkiye'nin öncelikle herkes için işgücüne katılımı teşvik edecek bir piyasa ortamına ihtiyacı vardır. Bunun yolu herkesin becerilerini bir an önce artırmaktan geçmektedir. Bu olduğunda işsizlik oranının ortadaki yüzde 14'ün çok daha üzerinde olduğu görülecektir. İkincisi, sanayinin gerektirdiği beceri seti değişmekte olduğu için Türkiye'de orta yaşlı işsizliği artmaktadır. Çalışanların beceri seviyesi yürütülmekte olan aktivitenin gerektirdiği teknoloji seviyesi ile uyumlu olmadığı için mevcut çalışanlar işlerini kaybetmektedirler. Orta yaşlı işsizliğinin artma nedeni esasen sanayi ve hizmetler sektöründeki yapı değişimidir. Sanayide otomoasyona ve robotlaşmaya geçiş süreci, yepyeni beceri setlerini ve daha az işçi ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Aranan nedir? TEPAV'ın 2007 yılında yaptığı araştırmalardan çıkan sonuç şudur: İşverenler artan bir biçimde bilgisayar kullanmayı bilen ve de az da olsa İngilizce bilen elemanları tercih etmektedirler. Orta yaşlı çalışanlar grubunda eksik olan ise tam da bunlardır. Hayat işte böyledir. Benim çocukluğumda, Bursa'da, mahallemizden her bahar hallaçlar geçerdi. Pamuk ve yün yataklar havalandırılırıp, yıkanırken, bir yıl üzerinde yatıldığı için yapışan pamuk ve yünleri atarlardı. Yataklar böylece yeniden yumuşak olurdu. Sonra yatak teknolojisi değişti. Artık hallaçlara ihtiyaç kalmadı. Hallaçlara ne oldu? Orta yaşlı işsiz oldular. Şimdi olan tam da budur. İnternete girmeyi bilmeyen artık işsizdir. Ortada yapısal bir problem vardır. Ekonomik toparlanma dönemi otomatik olarak işsizlik oranlarını düşürmeyecektir. Peki, ne yapmak gerekir? Hallaçlar sokakta kalmaya mahkum mudurlar? Ne münasebet, efendim?

    Bu yazı 01.04.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır