Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kriz tellallığı mı yoksa haklı uyarılar mı?

    Fatih Özatay, Dr.02 Nisan 2009 - Okunma Sayısı: 1022

     

    Krize dair sarf edilen iki söz var, birbirleriyle de neredeyse yapışıklar. Bana çok ilginç geliyorlar. Siyaseten' söylendi bu sözler. Ama azıcık deşince, bu sözlerin siyaseten söylenmesi 'bile' oldukça garip. Yani, ilginçlik bu gariplikten kaynaklanıyor.Birincisi, hızla artan işsizlik ve azalan üretim karşısında şu 'Krizi biz çıkarmadık ki' sözü. İkincisi de hemen buna eşlik eden 'Oysa 2001 krizini şu anda muhalefette olan partiler çıkardı' sözü.Gelin şu noktaya dikkat edelim: 2007 sonu-2008 başı gibi 2008 büyüme hızının 2007'nin oldukça altında kalması ihtimali olduğu sık sık dile getirildi. Bu köşede de oldukça çok duruldu bu ihtimal üzerinde. Üstelik 'o beğenmediğimiz 2007 büyümesinin de altında' şeklinde vurgulayarak yazıldı bu köşede.2008'in ikinci yarısından itibaren ise, küresel krizin vites büyütmesiyle, 2008'de o düşecek büyüme hızını 2009'da mumla arayacağımız şeklinde uyarıldı herkes. Buna karşın çok uzun bir süre küçümsendi yetkili mercilerce küresel kriz. Küçümsenince, doğal olarak oldukça uzun bir süre önlem alınmadı.

    Yani, giderek inanılmaz boyutlara ulaşan küresel krizin Türkiye'yi de derinden etkileyeceği çok önceden belliyken, bunu algılamak için bile 1 yıllık süre az geldi. Buna karşın, Türkiye'nin kendi yarattığı 2001 krizinde sadece o anda işbaşında olan koalisyon tek başına sorumluymuş gibi konuşulabiliyor. Diğer bir deyişle, çok büyük bir krizin algılanması bile bir yıldan fazla bir süreyi gerektirirken, 2001 krizini oluşturan ekonomik koşullar sadece birkaç ay içinde ortaya çıkmış gibi davranılıyor.

    Sanki tüm 1990'ları Türkiye kaybetmemiş gibi. Sanki devlet bütçesi giderek bozulmamış, bankacılık sektöründeki büyük çürüme sadece birkaç yıl içinde oluşmuş, enflasyon ve reel faizler çok yüksek düzeylerde yıllarca seyretmemiş, yıllarca Türkiye düşük büyüme hızına mahkûm olmamış gibi. Sanki şu anda siyaset sahnesinde olan ve son seçimde ilk sıraları paylaşan bütün partilerin bizatihi kendilerinin ya da bir başka biçimlerinin bu işte hiç rolleri yokmuş gibi. Altını çizerim; 'ilk sıraları paylaşan bütün partilerin.' Krizin temelinde yatan bozuk ekonominin birkaç ayda değil de yıllarca süren ortak bir 'çabanın' ürünü olduğunu bir an için unutalım. Şu önemli noktayı niye göz ardı ediyoruz? Krizden sonra önemli bir ekonomik program, kriz patlak verdiğinde işbaşında olanlar tarafından yürürlüğe konulmadı mı? O şimdi sağlamlığıyla çok övündüğümüz bankacılık sektörünü sil baştan yeniden düzenleyen kararlar ne zaman alındı? Ne zaman uygulamaya konuldu? 2001 ve 2002'de değil mi?

    Elbette o koalisyonda yer alanların krizin patlak vermesindeki önemli rolleri yadsınamaz. Ama ekonomiyi yeniden inşa etmek ve krizden Türkiye'yi çıkarmak için yaptıkları da inkâr edilemez. 'Krizi biz çıkarmadık ki' sözü ise kimse alınmasın ama bana şunu çağrıştırıyor: Mahallede bulaşıcı hastalık çıkıyor. Millet kırılıyor. Bizim evde ise ailecek dikkat etmişiz. Toksik meyvelerden falan yememişiz. Bulaşıcı hastalıklardan uzak durmaya çalışmışız. Ama ne çare, mahalledeki bulaşıcı hastalıkbizim haneyi de vuruyor. Çocuklar, 'hastalıktan kırılacağız ilaç alalım' falan diye yakınıyorlar. Bizim hanenin önde gelenleri ise 'hastalığı biz çıkarmadık ki' falan deyip olan biteni küçümsüyor, bu yetmezmiş gibi bir de 'bulaşıcı hastalık tellallığı yapmayın' diye yakınanları azarlamaya kalkıyorlar.Neyse, zaman geçmiş hatalardan ders alıp hiç olmazsa bundan sonra gerekenleri yapmak zamanı. Gerekenlerin ne olduğu ise aylardır yazılıyor, çiziliyor...

    Bu yazı 02.04.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır