Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Üretim için iç talebi artırmak şart

    Fatih Özatay, Dr.12 Nisan 2009 - Okunma Sayısı: 857

    Hafta içinde açıklanan verilerden en ilginci otomotiv sektörüne yönelik olandı. Zira büyük bir vergi indiriminin yapıldığı aya ilişkin veriler açıklandı. Hatırlarsanız, bu vergi indiriminin sağlayacağı söylenenlere şüpheyle yaklaşmıştım (19 mart tarihli yazı). Çünkü sektörün üretiminin yüzde 80'i ihraç ediliyordu. Vergi indirimleri ihracatı ilgilendirmediği için üretimin ancak yüzde 20'si ile ilgiliydi. Öte yandan iç pazarda satılan araçların yarısından fazlası ithal ediliyordu. Otomobilde ise bu oran yüzde 70'e yakındı. Bu durumda vergi indiriminin öncelikle ithalata yaraması beklenirdi, buna karşın üretime etkisi sınırlı oldukça kalacaktı.

    Henüz yorum yapmak için erken. Nisan ayı rakamlarını da görmek gerekiyor. Ama mart ayına ilişkin bir gelişme var; onu not etmeden geçemeyeceğim: Otomobil ithalatı haziran ayından bu yana düşüyordu. Bu azalma ekim ayından itibaren de hızlanmıştı: Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre ve yüzde olarak ekimde 35.4, kasımda 55.1, aralıkta 54.7, ocakta 37.1, şubatta 33.5 düşmüştü otomobil ithalatı. Oysa mart ayında yüzde 36 arttı!

    Evet, üretimdeki azalmayı engelleyebilmek için iç talebi artırmamız gerekiyor. Bunun birçok yolu var. Sorun hangisini seçeceğimiz. "Canım, ne lazım geliyorsa yapalım; vergi indirelim, kamu yatırımlarını artıralım, maaş ve ücretlere zam yapalım, işsizlere para dağıtalım" diyemiyoruz ne yazık ki. Krizin çıkmasında başrolde olan ülkeler böyle yapıp her yere para saçabiliyorlar, ama bizim böyle davranmamız mümkün değil. Bütçe olanaklarımız kısıtlı çünkü. Her yere para saçmaya kalkarsak da, ülke riskimiz çok artacağından amaçladığımız etkinin tam tersi bir etki ile karşılaşabiliriz. İç talep artacağına azalabilir bu durumda.

    Evet, nasıl artıracağız iç talebi? Buradaki ilk ikilem uzun dönemli çıkarlarımız ile kısa dönemli çıkarlarımız arasında ortaya çıkıyor. Alt yapı yatırımlarını artırarak potansiyel üretim düzeyini yükseltebiliriz. Geleceğimize daha güvenle bakabiliriz bu durumda. Ama sorun "şimdi" yaşanıyor. Bugünü az hasarla geçmemiz gerekiyor. Yoksa bırakın potansiyel üretim düzeyini artırmayı, mevcut üretim kapasitesinin bir kısmını kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız.

    Bakın, bütçe olanakları kısıtlı olan bizim gibi ülkelerin iç talepteki hızlı düşüşü kısa zamanda azaltmaya yönelik karar alıyorken dikkat etmeleri gereken temel bir nokta var: Harcama eğilimi en yüksek olan ve daha çok yurtiçinde üretilen mallara harcama yapacak kesimlere yönelik önlem almak gerekiyor. Böyle yaparak aslında bir amaca daha hizmet etmek mümkün: Bu kesimler krizlerden en çok etkilenen kesimler. Dolayısıyla onlara aktarılacak kaynak sosyal adalet açısından da olumlu bir adım olacak.

    Kısacası şu: Krize karşı ekonomik program dediğiniz 'şey' elbette öncelikle işsizliği artıran ve üretimi azaltan nedenlerin üzerine giden önlemler içerecek. Ve elbette bu önlemler arasından en etkili olanları seçmek durumundayız. Bu kadar basit. Otomotiv sektörüne yönelik vergi indirimi, bir miktar sektörün üretimini kıpırdatacak olsa da, bu çerçevede bakılınca ne yazık ki 'boşa harcanmış' cephane niteliği taşıyor. İç talebi artırıyor, ama yurtiçinde üretilen mallara olan talebe etkisi çok sınırlı kalıyor.

    Haftanın son günü Mart ayı kapasite kullanım verileri de açıklandı: Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre önemli oranda azalma var kapasite kullanım oranında. Beklendiği gibi, 2009'un ilk çeyreği milli gelirde önemli bir azalma yaşanacak. Daralma oranı 2008'in son çeyreğinden daha da yüksek olacak. Bu anlamda yeni bir 'haber' yok.

    Bu rakamlar 'dün'e ait. Oysa "dibi ne zaman göreceğiz?" sorusu hep soruluyor. 'Dün' bu soruyu yanıtlamak için yeterli mi? "Dünle beraber gitti cancağızım / ne kadar söz varsa düne ait / şimdi yeni şeyler söylemek lâzım" ne zaman geçerli olacak?

    Yanıtı açık: Bugüne kadar uygulanan ekonomi politikasında radikal bir değişiklik olacaksa elbette yeni şeyler söylemek gerekir. O zaman soru şu: IMF ile anlaşma yapılacağı yetkili ağızlardan dile getirilmeye başlandı. Bu önemli bir politika değişikliği mi? Dertlerimize çare olacak mı? Yarın ele almaya çalışayım.

    Bu yazı 12.04.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır