Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Daha kötüsü olabilir mi?

    Fatih Özatay, Dr.23 Nisan 2009 - Okunma Sayısı: 898

    Bayram günü sevimsiz bir başlık oldu; ama ne yapayım ki mevcut durum böyle bir soruyu haklı çıkarıyor. 'Daha kötü'den kasıt, 2009 gerçekleşmelerinin sizinle bu köşede paylaştığım büyüme ve işsizlik tahminlerinden daha kötü olması ihtimali.

    'Eylemsizlik halinde' ve şubat ayındaki dışsal koşulların yıl boyunca geçerli olması durumunda, 2009'da ekonomimizin yüzde 5.5 oranında küçüleceği, işsizliğin ise yıl sonunda yüzde 16.6'ya çıkacağı tahmin ediliyordu TEPAV raporunda. Bir dizi önlemi içeren, bu köşede defalarca yer alan ve sözünü ettiğim raporda da ayrıntıları verilen ekonomik program mart ayında tüm unsurlarıyla devreye girseydi işsizlik oranı yüzde 15, küçülme hızı ise yüzde 3.6 oluyordu.

    Daha kötü bir işsizlik oranı gerçekleşebilir mi? Evet, gerçekleşme ihtimali yüksek. Çünkü sözünü ettiğim tahminler işgücüne katılım oranının sabit kalması halinde geçerli. Bakın aralık ayındaki verilere göre işgücümüz 24 milyon kişiden oluşuyor. Bunun 3.3 milyonu işsiz; dolayısıyla işsizlik oranı aralık ayında yüzde 13.6 olarak gerçekleşmiş. Başka hiçbir şey olmasa, 2009 aralık ayında işgücü yüzde 1 artsa ve bunları işe yerleştiremesek, işsizlik oranı yüzde 14.5'e yükseliyor.

    Son yazımda rakamlar vermiştim. Özellikle kriz dönemlerinde kadınların işgücüne katılımı artıyordu. Ama normal koşullarda, demografik nedenlerle de işgücü genişliyor. Bu durumda, TEPAV'ın işsizlik tahminlerini en iyimserinden 1-1.5 puan kadar yükseltmek gerekiyor. Yani, ekonomi politikası anlamında eylemsizlik halinde 2009 sonunda işsizlik oranı yüzde 18.1 olabilir.

    Eğer iç talebi uyaracak şekilde bütçeden harcama eğilimi yüksek olan kesimlere kaynak aktaramazsak, ya da benzeri bir politikayı devreye sokamazsak, IMF ile anlaşıp lira cinsinden kredi garanti sistemi de oluştursak küçülme hızımız çok fazla değişmiyordu TEPAV tahminlerine göre. Bu durumda yüzde 5.5 yerine yüzde 5'e iniyordu küçülme hızımız.

    Oysa bu tahminde bile risk aşağıya doğru. Birkaç nedenle: Birincisi, daha küçük bir modelden elde ettiğim ve bu köşede sizlerle paylaştığım tahmin daha karamsardı. Söz konusu eylemsizlik varsayımı altında küçülme oranı en iyimser yüzde 6.4 oluyordu. Sözünü ettiğim kısıtlı bir politika tepkisi altında bunun yüzde 5.8 olması beklenir (TEPAV'ın yüzde 5'ine karşılık olarak).

    İkincisi, nisan ayının sonuna geldik. Yılın üçte biri geride kaldı. Bundan sonra alınacak önlemlerin etkisinin bir kısmı 2010'a sarkacak bu gecikme nedeniyle. Üçüncüsü, dış kaynak sorununu çok küçümsüyoruz. Döviz piyasasında yüksek gerilim yaşanmıyor olmasının bunda büyük rolü var. Oysa döviz kurunda keskin hareketler olmaması dış kaynak sorunumuzun yolunda gittiğini falan göstermiyor.

    Daha nasıl anlatılabilir? Şirketlerimiz ve bankalarımız 2007'de 31.5 milyar dolar, ikinci yarısı sorunlu 2008'de ise 26.3 milyar dolar net kaynak bulmuşlar yurtdışından. 2009'un ilk iki ayında ise 1.6 milyar dolar tutarında dışarıya kaynak aktarmışlar. Bu olgunun 2009'da sürmesi bekleniyor.

    Elbette yukarıda verilen tahminler bu olumsuz gelişmeyi dikkate alıyor. Ama bu durum daha da kötüleşebilir. İhracatın tahminlerin ötesinde düşmesi ihtimali ile birlikte ele alındığında, bu, daha az üretim ve daha çok işsizlik demek. Üstelik bu kesimlerin dışarıya kaynak transferi sorununu, şirketlerin daha az üretim yapmalarına ve bankaların daha az kredi açmalarına neden olmadan hafifletmek mümkün. Bunu sağlayabilecek döviz cinsinden bir kredi garanti fonu kurulması üzerinde şimdilik kimse durmuyor oysa.

    Kısacası, gerçeğe yaklaşmak açısından herkesin olumlu yaklaştığı 2009 büyüme tahminlerine ilişkin son resmi açıklama ki yüzde 3.6'lık bir küçülmeye işaret ediyordu, oldukça iyimser kalabilir. Bu tahminin gerçeğe yaklaşabilmesi için ek önlemler gerekiyor. Durum böyle de "peki, neden o zaman güven endekslerinde son aylarda iyileşme gözleniyor?" diye sorarsanız, 'şeytan ayrıntıda gizli' derim. Ayrıntı kısmı da sonraya kalsın.

    Bu yazı 23.04.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır