Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Küreselleşmenin zararları (2)

    Fatih Özatay, Dr.27 Nisan 2009 - Okunma Sayısı: 2073

    Küreselleşmenin zararları diye başlık atıyorum iki gündür. Oysa zararından çok yararı olduğunu düşünüyorum. Ülkeler arasında dış ticaretin giderek artması, tedarik zincirlerinin eklemlenmesi, hatta finansal sermaye akımının artması ve akışkanlık kazanması...Evet, 'hatta' dedim. Çünkü küreselleşmenin bu biçiminin oldukça tehlikeli olduğunu da biliyoruz. En azından Türkiye'de yaşadığımız krizler bize bunu gösterdi. Yetmedi, şimdi yaşadıklarımız bir daha gösteriyor.

    Ama uluslararası likidite bolluğundan önemli ölçüde yararlandık, özellikle 2001'den sonra.
    İktisadi temellerimizi sağlamlaştırmak yönünde attığımız adımlara paralel olarak bize gelen sermayenin kalitesi de artı. Giderek daha fazla uzun vadeli sermaye çekmeye başladı Türkiye. Aynı yıllar önemli bir yatırım hamlesi de yaşandı Türkiye'de:

    2002 başından 2007 sonuna kadar olan dönemde özel sektör yatırımları 2.8 kat arttı. Türkiye'de yapılan tasarruf miktarının yetersiz olması, bizi uluslararası finansal sermayenin Türkiye'den çıkmasına ya da hiç gelmemesine karşı çok duyarlı yapıyor. Bol dış kaynağa ihtiyacımız var belli bir büyüme hızının altında büyümemek için.Bu olgu sorunlarını da beraberinde getiriyor.

    Krizler nedeniyle bize yönelik fon akımlarının kesilmesi içeride bankaları ve şirketleri zorluyor. Zira finansal küreselleşme, şirketlerin ve bankaların bol miktarda doğrudan dışarıdan kaynak bulmaları anlamına da geliyor. Kriz öncesi dönemlerde bol kepçe kullanılan kredilerin geri ödenmesi gerekiyor mesela.

    Eski dönemlerde devletler borçlanıyordu daha çok. Kriz dönemlerinde yine dış kaynak sorunu çıkıyordu; vadesi gelen borçların nasıl ödeneceği temel bir sorun haline dönüşüyordu. Ama borç krizine düşen ülkeler uluslararası kuruluşlarla anlaştıktan sonra bu sorunu kredi verenlerle masaya oturarak hafifletme şansına sahiplerdi. Şimdi bu mümkün değil. Çok sayıda borç veren ve çok sayıda borç alan var. Küreselleşmenin bir sonucu bu. Üstelik bu özellik, devletlerin yapılacak anlaşmalarla önemli miktarda dış kredi bulmalarının, sorunu çözmeyeceğini gösteriyor bize. Alın anlaşma yapılacaksa gelecek IMF kredisini. Önemli miktarda olacağını düşünelim bu kredinin. Eski tür IMF kredileri doğrudan Hazine'nin ya da Merkez Bankası'nın hesaplarına geliyordu. Onlar kullanıyorlardı. Kamunun dış borç ödemesi rahatlıyor ve Merkez Bankası'nın rezervleri güçleniyordu.

    Son aylarda Merkez Bankası önemli ölçüde döviz likiditesi kolaylıkları yarattı. Böylelikle, bankaların sorunu bir ölçüde çözüldü. Gelecek kredi, bu tür mekanizmalarla bankaların sorunlarını tümden çözmese de onları bir nebze rahatlatabilir.Şirketler kesiminin dış kaynak sorununu nasıl çözecek bu kredi? Bankaların işinin bir miktar kolaylaşması, şirketlere yaramıyor. Ortadaki güven sorunu nedeniyle lira cinsi kredilerin kesildiği bir ortamda, döviz likiditesini artıran önlemlerin şirketlere de yaramasını beklememek gerekir.

    Daha önce bu köşede ayrıntılı biçimde yer aldı, TEPAV'ın kriz raporunda da var. Merkez Bankası'nı da işin içine sokarak IMF'den gelecek paranın bir kısmı ile döviz cinsinden bir kredi garanti sistemi kurulabilir. Şirketlerin sorununu tümüyle çözmez elbette bu sistem ama bir miktar rahatlatabilir.

    Bu yazı 27.04.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır