Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    2010 ve 2011: Patinaj senaryosu

    Fatih Özatay, Dr.02 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 889

    Herkesin çok büyük bir daralmanın gerçekleştiğini düşündüğü yılın ilk yarısına ilişkin milli gelir rakamları salı günü açıklandı. Beklendiği gibi oldu: Bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 13.8 oranında küçüldük. Kamu tüketimi ve yatırımındaki çok önemli artışa karşın gerçekleşti bu küçülme.

    Bu bizi çok yine o çok önemli noktaya getiriyor. Şu: İktisat kitaplarının ilk yarısında anlatılan modeller çerçevesinde bakamazsınız kısa dönemli büyümeye. Yani, 2001'in sonundaki gibi "maliye politikası bu kadar da sıkılmaz ki, 2002'de biraz gevşetelim" derseniz, ya da bu kriz esnasında olduğu gibi "faizi düşürelim, vergileri indirelim, kamu biraz da harcamalarını artırsın" derseniz konuya çok eksik yaklaşıyorsunuz anlamına gelir. Bu önlemler bazı koşullar altında amaçlanın tam tersine büyüme hızını artırmayabilir. Hem 2001'de o koşullardan bolca vardı hem de şimdi bolca var. Bu durumda önemli olan yatırımcıların ve tüketicilerin ekonomiye duydukları güveni artırmak, işlerin rayına gireceğini düşünmelerini sağlamak ve risk primini düşürmektir.

    Bunları yapamazsanız, şimdi olduğu gibi bütçenizi bozarsınız ama dişe dokunur bir sonuç elde edemezsiniz. Bu önemli konuyu daha ayrıntılı olarak yakında ele alacağım. Bugün 2010'a dönmek istiyorum. 2010 için ne gibi senaryolar oluşturabiliriz?

    Önce bir daha belirteyim. Önümüzdeki birkaç yıl bizim gibi ülkelere gelen uluslararası sermaye miktarı oldukça düşük düzeylerde kalacak. 2009'a göre daha fazla, ama önceki birkaç yıla kıyasla daha az olacak. İhracatımızın biraz olsun toparlanması ise mal sattığımız ülkelerin, özellikle de AB ülkelerinin toparlanmasına bağlı olacak.

    Bu durumda bizim içeride yeni bir ekonomik program oluşturmamız gerekiyor. Temel sorular şunlar: Küresel kriz öncesi yüzde 5 dolaylarında olan sürdürülebilir büyüme hızımızı daha yukarıya çekmek için, dış tasarruflara olan bağımlılığımızı azaltacak ne gibi reformlar yapabiliriz? Bu orta-uzun dönemi ilgilendiren bir soru açık ki.
    Kısa vade için soru şu: Bu reformların kısa vadede etkili olmayacakları göz önüne alındığında, 2010 ve 2011 yıllarındaki büyüme hızımızı hiç olmazsa yüzde 4-5 aralığında tutmak için neler yapmamız gerekir? Şimdiden atacağımız adımlar ve çizeceğimiz reform yol haritası bu iki amaca birden ulaşmamızı nasıl sağlayacak?

    Evet, yine önemli bir tasarım sorunu ile karşı karşıyayız. Ezberler geçerli değil. Çünkü çok önemli bir dönüm noktasındayız. Eskisi gibi gitmeyecek işler. İşte burada önemli bir soru daha sorma zamanı. Bu tasarımı yapabilecek miyiz? Herkesin bir yanıtı olabilir elbette. Ama bu yanıtı daha sağlam temellere dayandırmak için 2006'dan bu yana ekonomi politikası oluşturma performansına bakalım. Geçmiş geleceğe ışık tutabilir çünkü. Ne görüyoruz?

    Aslında oldukça açık sorunun yanıtı: İstikrarı sağlamış ve dolayısıyla zemini, kişi başına gelir düzeyimizi Türkiye'yi bir üst lige sıçratacak şekilde yükseltecek reformları yapmaya hazır hale getirmişken hiçbir şey yapmadık. Toplumdaki kutuplaşmayı artıracak biçimde 2007'deki çifte seçime kilitlendik. Olması gereken anayasa değişikliğini çok kısır bir çerçevede tartıştık. Sonra zaten küresel kriz geldi. Ona da geometrik terimlerle yaklaştık; yani gözümüzü kapatıp geleni görmemeye çalıştık. Bir şeyler yapmaya çalıştığımızda da oldukça geç kaldık.

    Şimdi bu performansa bakınca, ilerisi için umutlu olamıyorum. Bu durumda içerisine ilişkin temel senaryom 'patinaj senaryosu'. Şu: 2010'da küresel kriz daha kötüye gitmezse biz bir şey yapmasak bile ekonomimiz büyüyecek. Zira koşarken paldır küldür düşen bir çocuğun tekrar koşmaya başlamasından söz etmiyoruz. Şöyle, yahu bana ne oldu diye bakıp, biraz çömelir pozisyona geçmesi, düştüğü ana göre açık ki daha iyi bir durum. Ama henüz yürümüyor bile.

    Diyelim 2009'u böyle idare ettik, mesela yüzde 3-4 büyüme tutturduk. Bu, 2011 için umutlu olmamızı sağlar mı? Asla. Nedeni biraz önceki ekonomi politikası tasarım performansımızda yatıyor. Üstelik 2011 bir de seçim yılı; 2007 performansımızı hatırlayın. İşbaşındaki yönetimin anketlere göre büyük bir farkla önde olmasına rağmen ekonomi alanındaki uygulamalarına bakın. Üzerine 2010 ve 2011'de işsizliğin o döneme göre çok yüksek düzeyde olacağını düşünün.

    Bu nedenle panik kararlar alınacağına dikkat edin.  Patinajdan kasıt bu: Zor bir döneme giriyoruz. Sürdüreceğim.

    Bu yazı 02.07.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır