Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yangına körükle gitmek

    Fatih Özatay, Dr.06 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 916

     

    İki yazıdır ekonomi kitaplarının ilk bölümlerindeki ekonomi politikalarına saplanıp kalmanın nasıl da Türkiye'yi yanlış politikalara yönlendirdiğinden söz ediyorum. Aslında bu köşenin düzenli izleyenleri açısından yeni bir tema değil bu. Dönüp dolaşıp laf buraya geliyor.

    Makroekonomi kitaplarının ilk bölümlerinde, ekonomi potansiyel büyüme hızının oldukça
    altında bir büyüme hızında büyüyorsa, ya da şu anda olduğu gibi küçülüyorsa genişlemeci politikaların uygulanması tavsiye edilir. Zira kamu harcamalarının artması, vergi oranlarının düşürülmesi ve bunlarla uyumlu gevşek bir para politikası (faizlerin düşük tutulması) bir süre sonra özel kesimin tüketim ve yatırım harcamalarını artıracaktır. Böylelikle büyüme hızı artacak, işsizlik de azalacaktır.

    Bebek elbette birden koşmaya başlamaz; emekleyecek, 'tay' duracak, düşe kalka ilk adımlarını atacak, yürüyecek ve de sonra koşturacak. Ders kitapları da böyle. İnceledikleri modelleri gerçek dünyaya adım adım yaklaştırırlar. Elbette o kitapların yazarları da bilir ekonomiye duyulan güvenin tüketim ve yatırım harcamalarını derinden etkilediğini. Bugün uygulanan politikaların gelecekte sürdürülüp sürdürülmeyeceğine ilişkin bekleyişlerin bugünkü harcama planları üzerinde etkili olduklarının farkındadırlar.  Üstelik farklı başlangıç koşulları altında aynı politikaların farklı sonuçlar vereceğini de bilirler. Ama bunları 'ilerleyen' konularda ele alırlar.

    Bakın; çoğu ülkenin milli gelirin önemli bir kısmı özel kesim tüketimi ve yatırımından oluşur, kamu harcamalarının payı çok düşüktür. Mesela, 2008 yılında milli gelirimiz içinde özel kesim tüketiminin payı yüzde 70, özel yatırımın yüzde 16, kamu yatırımının yüzde 4, kamu tüketiminin ise yüzde 12 dolaylarında (Toplam yüzde 100'ü geçiyor; çünkü eksi değerli net ihracat ve bir de stok değişimi var).

    Bu durumda, iç talebi artırmak için uyguladığınız ekonomi politikası özel tüketim ve yatırım harcamalarını artırmıyorsa, büyüme açısından yapacağınız fazla bir şey yoktur: 2009'un ilk çeyreğinde, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre kamu yatırımları yüzde 24.6, tüketimi ise 5.7 oranında artmış. Buna karşın, özel kesim yatırımı yüzde 35.6, tüketimi ise yüzde 9.2 oranında azalmış. Özel yatırımların özel tüketime kıyasla milli gelir içindeki paylarının çok az olmasına karşın, büyüme hızı açısından tüketime yakın bir öneme sahip olması da bundandır: Çünkü yatırım tüketime göre çok çok daha geniş bir aralıkta dalgalanmaktadır.

    Tüketici yarın işsiz kalacağından korkuyorsa, siz vergileri indirseniz de zorunlu olmayan tüketim harcamalarını ileriye öteler. Satışların hızla düştüğünü gören, kredi muslukların kapandığının farkında olan bir şirket, bu durumun değişeceğine dair işaretler görmezse neden yatırım yapsın? Uygulayacağınız maliye ve para politikasının bunun için güveni artırması önemlidir.

    Bütçe açığı artıyorken, siz orta vadede bunun kontrol altına alınacağı yolunda kuvvetli bir güvence vermezseniz, şimdi iç talep artsın diye kamu harcamalarınızı artırırsanız, eskisine göre harcamakta daha da çekingen olur tüketiciler ve yatırımcılar. 'Yahu, ne oluyoruz, bütçe giderek bozuluyor, eski günler geri mi geliyor?' soruları kaplar etrafı. İşte bunun için başlangıç koşulları da (burada bozulan bütçe) önemlidir.

    Yakında seçim olabilir düşüncesiyle orta vadeli bir çapa atmayıp, erken seçime gidip gitmeyeceğinize dair kafanızdaki belisizliğin ortadan kalkmasını bekliyorsanız, durum kötü demektir. Çünkü seçim öncesi yapacağınız harcamalarla iç talebi artırarak işsizliği biraz olsun düşüreceğinizi umuyorsunuz anlamına gelir bu. Şimdiye kadar doğruları yapmış olsaydınız belki bir miktar gerçeklik payı olabilirdi bu düşüncenin. Kıyılarımıza gelen tusunami karşısında gözlerimizi sımsıkı kapamaktan başka bir şey yapmadığımıza göre, pek de doğruları yaptığımız söylenemez. Bu durumda, böyle bir politika yangına körükle gitmekten başka nedir ki?

    Bu yazı 06.07.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır