Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Umarım yanılıyorumdur

    Fatih Özatay, Dr.20 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 1025

    Krize karşı ekonomi politikası tasarımında ve uygulamasında çok önemli hatalar yaptık. Şimdi bu hatalar, büyüme hızımızı artırıcı politikalar uygulamamızın önüne önemli engeller çıkarıyor. "Bütçe açığı çok arttı, bundan sonra iç talebi artırıcı politikalar uygulayamayız" deniliyor. Ama bunu diyenler o bütçe açığının artmasının tohumlarını 2007 ve 2008'de, üstelik ekonomi dışı nedenlerle ekenlermiş, ne gam.

    Burada kendi kendini besleyen bir süreç var. Bütçe açığı, atılan bu tohumların filiz verip, serpilip gelişmesinin ötesinde, bir de düşen üretimin vergi gelirlerini artırması nedeniyle artıyor. Biz bütçe açığının mevcut büyüklüğünden korkup önlem almadıkça üretim daha da düşüyor, vergi gelirleri daha da azalıyor, bütçe açığı daha da artıyor. Yukarıda söylenen "ama bütçe açığı çok arttı" gerekçesi giderek daha geçerli oluyor. Kısır bir döngü bu.

    Az önce "bütçe açığından korkup önlem almadıkça" dedim. Elbette iyimser bir yorum. 'Korkup önlem almamak' olsa olsa 2009'un ilkbahar ayları için geçerli olabilir. Oysa ondan öncesi hiçbir şey yapmadık. Bütçe açığından falan korktuğumuzdan değil, düpedüz gelen felaketin büyüklüğünü göremediğimizden. Böyle olunca da felçli bir tavır sergiledik.

    Görür gibi olduğumuzda da ne yapacağımızı bilemedik. İç talebi artırıcı hiçbir politika tasarlamadık. Kredi musluklarının kapanmasının arkasındaki temel nedenin bankaların risk algılamasındaki artış olduğunu anlamadık. Bu algılamayı azaltıcı bir mekanizma da düşünmedik.

    Üretim rakamlarının kırmızı alarm vermesi ve işsizlik rakamlarının yukarıya sıçraması üzerine neden sonra iç talebi artıracak bir şeyler yapmaya karar verdik. Ama bu amaçla aldığımız kararlar, birincisi bir bütün halinde alınmadı ve büyük aralıklarla açıklandı. İkincisi, çok yetersizdiler. Numaralandırılmış ve içinde krize karşı bir şey içermeyen bir takım paketlerdi bunlar. Üçüncüsü, daha sonradan açıklananlar da (ve bu sefer numaralandırılmamış olanlar)  yurtiçinde üretilen mallardan daha çok ithal mallara yaradılar.

    Neden sonra, yani şimdi, artan işsizlikle mücadele için dişe dokunur bir karar almaya kalkışsak bu sefer de bütçe açığı kısıtı ile yüz yüze geliyoruz. Bütçe açığının giderek artma eğilimine girmesi ve ileride kamu borç stokunu dolayısıyla da reel faizleri artırma ihtimalinin belirmesi, yükselen işsizliğe karşı politikalar geliştirmemizi engellemeye başladı. Yazının başındaki gerekçe daha bir 'gerekçe' olmaya başladı.

    Bu köşede "Şimdi gevşet, orta vadede sık" şeklinde özetlenebilecek bir maliye politikası tavsiyesini oldukça sık okudunuz. Korkarım maliye politikasında giderek oyun alanımız daralıyor; "şimdi gevşet" kısmı giderek zor gerçekleştirilebilir bir politika haline geliyor. Ama dikkat: Halâ imkansız değil, sadece çok zor.
    Bu zorluğu aşamazsak olacak şu: 2010'da bir miktar büyüyecek ekonomi. 2009'a kıyasla elbette. Oysa 2009'da üretim yerlerde sürünüyordu. '2009'a kıyasla' ve 'bir miktar' marifet değil açıkçası. Farklı bir ifadeyle potansiyelimizi kullanamayacağız 2010'da da. Bu durumda işsizlik yüksek düzeyde kalacak.

    Söz konusu zorluğu aşmanın bir yolu, bütçe açığını ileride daha da artırma eğilimi taşıyan yapısal sorunların (sağlık ve sosyal güvenlik) üzerine yürümekten geçiyor. Bunu yaptığımızı kanıtlayabilirsek cümle aleme, iç talebi artırıcı kısa vadede adımlar atabiliriz belki. Evet, ne yazık ki belki. İkincisi, orta vadede potansiyel büyüme hızımızı artırmayı hedefleyen yeni bir ekonomik programa gereksinmemiz var. Hani şu mikro reformlar bahsi. Elbette değişen önceliklere göre yeniden tasarlanarak.

    Böyle bir çerçeve oluşturmak gerekiyor. Ama bu 'kuramsal' bir gereklilik. Kriz sırasında sergilenen performansa bakınca insan pek umutlu olamıyor. İşimiz hiç kolay değil kısacası. Yanılmayı hiç bu kadar istememiştim.

    Bu yazı 20.07.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır