Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Devletten devlete kaynak aktarımı

    Fatih Özatay, Dr.27 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 954

     

    Dünkü sorumuz şuydu: 'Yeni finansal sistemde' dış kaynak daha az olacaksa, yüksek bir büyüme hızını nasıl elde edeceğiz? Finansal sistemden kasıt küresel finansal sistem. Bunun bir yolu yurtiçi tasarruf oranımızı artırmaktan geçiyor. İkincisi, yeni finansal sistemin bizim gibi ülkelere kaynak aktarma biçiminin tasarımında Türkiye olarak katkıda bulunmak gerekiyor. Üçüncü olarak da doğrudan rekabet gücümüzü ve kişi başına gelir düzeyimizi artıracak reformlar üzerinde yoğunlaşmak düşünülebilir.

    Bunların hepsini birden gerçekleştirmek kuramsal olarak mümkün. Birbirlerinin alternatifleri değiller dolayısıyla. Yurtiçi tasarruf oranı deyince hem kamu kesimin hem de özel kesimin tasarruf oranı işin içine giriyor. Bu konuyu daha önce bir dizi yazıda ele almıştım. Sonuç olarak özellikle özel kesimin tasarruf oranının artırılması oldukça güç görünüyordu. Bu konuda daha güncel bir tartışma okumak isteyenler Hasan Ersel'in son iki hafta içinde Referans'ta yazdığı iki yazıya bakabilirler.

    Kamu kesiminde tasarruf oranının artırılması özel tasarrufların artırılmasına göre kuramsal olarak daha kolay. Zira sonuçta hükümetlerin kontrol ettikleri bir şey kendi bütçeleri. Ancak tasarruf artışının, zam yapılarak ya da dolaylı vergileri artırarak, diğer bir ifadeyle yangın söndürme operasyonuyla yapılmaması gerekiyor. Sosyal güvenlik ve sağlık sektörü şu anda bütçe açığına önemli katkıda bulunuyorlar. İleride ise bütçeye yaptıkları yük artacak. Bu alanlarda kalıcı reformlar gerekiyor. Ancak, burada atılacak reformlar daha çok bozulmayı önlemeye olacak. Özellikle sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının geniş halk kitleleri açısından önemi dikkate alındığında atılabilecek adımların kısıtlı olduğu ortaya çıkıyor.

    Kamu kesimi tasarruflarını artırmak için daha önemlisi şu: Çok kısıtlı bir kesimden vergi alınıyor. Vergi vermeyen geniş bir kesimin varlığı özellikle şirketler kesiminde haksız rekabet yaratıyor. Ayrıca, bazı kesimlerden vergi alınamaması, dolaylı vergilere yüklenilmesini (benzin-mazot vergilerinin artırılması gibi) beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, geniş halk kitleleri açısından istenilmeyen bir durum ortaya çıkıyor. Vergi tabanını genişletmeden Türkiye'nin sağlıklı bir ekonomik yapıya kavuşması zor görünüyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemin ekonomi gündeminin başköşesinde olması gerekiyor bu konunun.

    İlk olarak Referans'taki köşesinde Güven Sak'ın ortaya attığı bir olasılık var. Özellikle 1990'lardan bu yana uluslararası fon akımları özel kesimden özel kesime doğru oluyor. Mesela bizim gibi ülkelerin şirketleri doğrudan yabancı bankalardan kaynak temin ediyorlar. 1980'lerden önce devletten devlete olurdu daha çok bu tür fon aktarımları.

    Önümüzdeki dönemde özelden özele akacak küresel fon miktarı azalabilecek. İki nedenle. Birincisi, küresel sistemin üzerinden silindir geçti; aktarılabilecek fon miktarı dolayısıyla bir süre az olacak. İkincisi, finansal sistemin denetimi ve düzenlemesi daha bir sıkılaştırılacak önümüzdeki dönemde. Bu, sermayelerine kıyasla artık eskisi kadar yüksek oranlarda borç verememeleri anlamına gelecek finansal sektörün. Finansçıların kullandıkları deyimle kaldıraç oranları düşecek.

    Küresel krizin 'finansal bölümünün' şaha kalktığı ve özelden özele kaynak aktarımının kesildiği aylarda, 2008'in sonbaharında, IMF eliyle bizim gibi ülkelere eskisine kıyasla daha az koşulla, çok daha fazla miktarda ve üstelik iç talebi artırıcı politikalara da izin vererek kaynak aktarmak gündeme geldi. Bir tür devletten devlete kaynak aktarımıydı bu (Biz bunu kullanmadık ne hikmetse). Bu sistem en azından bir süre, daha iyi tasarlanarak, özelden özele azalan fon aktarımını ikame edebilir. Tasarımı üzerinde düşünmek gerekiyor. Güven Sak'ın hepimizi tartışmaya çağırdığı konu anladığım kadarıyla bu.

    Üçüncü alternatif orta vadede semeresini görebileceğimiz bir alternatif. Madem dış tasarruflardan eskisi gibi yararlanma olanağımız az görünüyor, o zaman dış tasarruflara olan ihtiyacımızı büyüme hızımızı düşürmeden azaltalım noktasından hareket ediyor. Uzadı; başka bir yazıda ele almak gerekiyor.

    Bu yazı 27.07.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır