Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Faiz ve kur düşüşü: Neyin göstergesi?

    Fatih Özatay, Dr.06 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1024

    2001 krizinden sonra da gözlenmişti. Kriz sonrasında sürekli artan döviz kuru, yılın son aylarından itibaren düşmeye başladı. Öyle ki, 2000'nin ikinci yarısındaki siyasi belirsizlik ve 2003 başındaki Irak savaşı geçince, kurdaki düşüş iyice belirginleşti, ihracatçılar başta olmak üzere azımsanmayacak sayıda kişi liranın değerlenmesinden şikâyetçi oldu.

    Son günlerde hem kur hem de faizler düşüyor. Salı günü tarihin en düşük ihale faizinin gerçekleştiği haberleri çıktı. Olumlu göstergeler bunlarla da bitmiyor. Dünyanın dört bir yanından artan sayıda iyi haber gelmeye başladı. Dün Brezilya ekonomisinin durgunluktan çıkmakta olduğuna dair bir açıklama vardı: ABD'de toparlanmanın artık başladığı konuşuluyor. Tek tartışma konusu bunun ne sürede gerçekleşeceği. Ne oluyor? İşler düzeliyor mu?

    Tekrar 2001 krizi sonrasına dönelim. Ne görüyoruz? Kuvvetli bir program: Yıllardan sonra bankalara neşter vuruluyor. Çok iddialı bir bütçe disiplini ve parasal disiplin. Yapısal reform takvimi. Bir de kuvvetli bir IMF ve Dünya Bankası desteği. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra parasal desteğin miktarı önemli ölçüde artıyor.

    Bu çok güçlü ekonomik politika çerçevesini dikkate alarak Merkez Bankası duyurular yayınlıyor. Bu ortamda liranın ana eğiliminin değerlenme yönünde olacağını belirtiyor. Döviz talebinin giderek azalacağını, arzının ise artacağını söylüyor. Bu olası gelişmelere dikkat çektikten sonra, döviz rezervlerini güçlendirmek için döviz alım ihalelerine başlayabileceğini duyuruyor.

    Öyle de oluyor. 2004 ve 2006 haricinde dış konjonktür de yardımcı oluyor. Bu çerçevede ortaya çıkan kur ve faiz düşüşü, işlerin yolunda gittiğinin göstergesi. Uygulanan programın çalıştığının belirtisi. Oysa aynı yargı şu anda olan biten için ileri sürülemez: Liranın değerlenme eğilimine girmesinin, ya da faizlerin düşüyor olmasının arka planında böyle bir ekonomi politikası çerçevesi yok. Para politikası dışında, hedefleri belli, orta vadeli inandırıcı bir perspektife sahip, hangi koşullar altında nelerin yapılabileceğinin az çok kestirilebilir olduğu, politika araçlarının net biçimde tanımlandığı bir ekonomi politikası uygulaması mevcut değil. Peki, ne oluyor?

    Bir süredir Merkez Bankası politika faizlerinin düşüş eğiliminde olacağını belirtiyor. Bu, Hazine tahvilini bugün düşük fiyattan (yüksek faizden) alıp, yarın yüksek fiyattan (düşük faizden) satmak imkânı veriyor. Önemli bir kâr olanağı doğuyor. Dolayısıyla tahvile olan talep artıyor. Döviz bozdurup tahvil almak kârlı oluyor. Kurdaki ve faizdeki düşüşün bir nedeni bu.
    İlkiyle bağlantılı ikinci bir neden de yurtdışındaki faizlerin çok düşük düzeyde olması. Küresel finansal sisteme ilişkin belirsizliklerin azalması risk alma iştahını tekrar artırdı. Bizde ve bize benzer ülkelerde faizler düşüş eğiliminde olsa da, gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça yüksek düzeylerde. Bu da bizim tahvillere olan talebi artırıyor.

    Üçüncüsü, iç talebin çok düşük olduğu bir ortamda şirketlerin krediye olan talepleri de düşük düzeyde. Banka kredilerinin düşme eğilimi durdu ama mart ayından bu yana da artmıyor kredi stoku. Bankalar açısından giderek daha fazla Hazine tahvili tutmak daha anlamlı bir hale geliyor. Bu da tahvil talebini artırıp faizlerini düşüren bir gelişme.

    Dördüncüsü, dış finansman olanaklarının azalması ve maliyetinin artmasıyla muhtemelen şirketler kesiminin bir kısmı dış borçlarını kendi olanaklarıyla kapadılar. Bunun kaynağı yurtdışında tutulan servet olabilir. Bu da yurda değişik yollardan bir miktar döviz gelmesi demek; kurda aşağıya doğru baskıda rolü var.

    Şimdi bu nedenlerden hangisi sağlıklı bir ekonomi politikasının sonucu? Merkez Bankası'nın faiz düşürme politikası doğru olmakla birlikte, onun arkasındaki temel neden ne? İç talebin yerlerde sürünmesi, ekonomik küçülme ve uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının düşük düzeyi. İlk ikisi krize karşı bir politika geliştirmememizin, sonuncusu da küresel krizin sonucu değil mi?

    Bu çerçevede bakınca olumlu olamıyorum. Derseniz ki, ekonomi küçülüyorken bir de faiz çok yüksek düzeyde olsaydı, kur da alıp başını gitseydi, daha mı iyiyiydi. Haklısınız, tabii ki daha iyi değildi. Sadece olan bitenin arkasındaki nedenleri doğru saptamaya çalışmak benim derdim. Meramım budur.

    Bu yazı 06.08.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır