Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Küçülme hızımız küçüldü

    Fatih Özatay, Dr.13 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1018

     

    Haziran ayında sanayi üretiminde düşüş hız kesti; yüzde 9.7 olarak gerçekleşti, sevindik. Geçen yılın ağustos ayından beri düşüyor sanayi üretimi, elbette bir yıl öncesine göre bakıyoruz üretimdeki gelişmelere. Sözünü ettiğim düşüşteki azalma da bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla.

    Hatırlayalım: Ağustosta yüzde 3.5 azalma ile başlamıştı sanayide daralma serüveni. Sonra daralma giderek şiddetlendi ve şubat ayında üretimimiz bir yıl önceki şubata kıyasla dörtte bir oranında azaldı. Mart ayında ise üretimde azalma beşte bire düştü. Nisandaki daralma da beşte bir oranına yakındı. Haziran ayına gelindiğinde artık sanayimizin ortalamada onda bir oranında daha az üretim yaptığı anlaşılıyor. Eh, iyi tarafından bakınca bu da bir şey; onda bir oranında küçülme, beşte birden iyidir.

    Evet, işte sevinç de böyle bir şey. Kimi zaman göreli oluyor. İlla sevinmek istemeyenler için de gerekçe var. Onu da hatırlatmak gerekir ki haziran sanayi üretimi bir perspektife otursun. Küçülme ile değil de, tarihsel ortalama büyüme hızımızın oldukça altında büyümeyle ilgilenirsek, ekonomimizin 2008'in ikinci ve üçüncü çeyreğinde düşük viteste büyüdüğünü belirleyeceğiz hemen: İkinci çeyrek büyümesi sadece yüzde 2.8, üçüncü çeyrekteki ise daha da düşük: Yüzde 1.2.

    Dolayısıyla zaten çok düşük bir hızla artan üretim düzeyine kıyasla 'çok daha az' üretim yapmıyor da, 'daha az' üretim yapıyoruz diye seviniyoruz. Pek de sevinilecek bir şey değil işin bu tarafından bakarsanız kısacası. Neyse, aylarca duyduğumuz çok sayıda kötü haberden sonra bu da bir şeydir diyelim.
    Diyelim ama ileriye yönelik umutlu olmamızı gerektiren bir şeyler var mı, bir de onlara bakalım. Krize karşı bir program uyguladık mı? Hayır. Anlaşılan ekonomimizin kendi dinamiği ile bu krizden çıkmasını bekliyoruz. Peki, bu dinamiği belirleyen unsurlardaki gelişmeler ne alemde?

    Dış talepte belirgin bir toparlanma henüz ortada yok. İhracatımızdaki düşüş çok önemli düzeylerde. Sadece, temmuz ayında, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla ihracatımızdaki düşüş oranında bir iyileşme oldu, o kadar: Yüzde 40'tı, yüzde 27'ye düştü düşüş hızı. AB ülkelerinin toparlanma hızı ihracatımızın da kaderini belirleyecek. Yakın gelecek için pek bir hayır yok dış talepten üretimimize dolayısıyla.

    Peki, kredi piyasası ne alemde? Dış kredi miktarında şirketler açısından değişen bir şey yok haziran ayı ödemeler dengesi rakamlarında. Bankacılık kesimi ise aylar sonra net dış borç geri ödeyicisi olmaktan çıktı. Çok az miktarda net kredi girişi var bu sektöre. İç kredi piyasasına gelince. Pazar günkü yazımda değindim: Kredi arzında düşüş durdu, ama aylardır kredi miktarı artmıyor. Bir diğer ifadeyle, enflasyondan arındırıldığında kredi miktarındaki azalma sürüyor. Öte yandan, bankalar bir süredir topladıkları mevduatın giderek daha azını krediye dönüştürüyorlar.

    Bu çerçevede bakınca yakın gelecek için umutlu olamıyorum. Haziran ayının sonu ile temmuz ayının başında 2010 ve 2011 için bazı senaryolar oluşturmaya başlamıştım. Temel senaryo 'patinaj' senaryosuydu: Ciddi bir ekonomik program yokken 2010'da matematiksel nedenlerle büyüyecektik, ama edilgen tavrımızı değiştirmezsek 2011 çok da iyimser görünmüyordu.

    Matematiksel neden, tekraren şu: Diyelim ki sanayiniz sadece gömlek üretiyor. 2008'de 100 gömlek ürettiniz. 2009'da üretiminiz 80 gömleğe düştü; sanayi üretiminiz yüzde 20 azalmış oldu. 2010'da 84 gömlek üretirseniz sanayiniz yüzde 5 büyümüş oluyor. Oysa 2008'e göre üretiminiz hala yüzde 16 daha az!

    Kısacası bir şey yapmazsak bile 2010'da büyüyeceğiz. İhracatımız biraz toparlanacak mesela. Daha önce 2009 için sonuçlarını verdiğim ekonomik modelden elde edilen ilk tahminler yüzde 4 dolaylarında bir büyüme hızı veriyor 2010'da. Artık bu büyümeye sevinmek ya da dudak bükmek size düşüyor. Bu eylemlerden hangisini yaparsanız yapın, asıl sorunun 2011 için olduğunu, lütfen unutmayın.

    Bu yazı 13.08.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır