Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Muhtemel teorik gelişmeler

    Fatih Özatay, Dr.30 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1061

     

    Önümüzdeki dönemde iktisatçıları hummalı bir çalışma bekliyor. Özellikle makroiktisat alanında yeni modellerin geliştirilmesi söz konusu olacak. Finansal sektör bu modellerin bazılarında önemsiz bir ayrıntı düzeyinde bile yer almıyor. Finansal sektördeki depremin dünyanın başına açtıkları düşünüldüğünde bu yaklaşımın gözden düşmesi beklenir.

    Ekonomik birimler tüketim ve yatırım kararlarını alırken dikkate aldıkları değişkenlerin karar alma ufukları içinde alacakları değerleri elbette bilmiyorlar. Bunlar için bekleyiş oluşturuyorlar. Bu bekleyişlerin nasıl oluşturulduğuna dair farklı modeller var. Bunlar şu anda çok yetersiz kalıyorlar. Oysa bu yetersiz modellere dayanılarak önemli ekonomi politikası kararları alınıyor. Muhtemelen bu alanda yeni arayışlar göreceğiz.

    Para politikası da yeni gelişmelere gebe. Krizden çok önce tartışılan konulardan bir tanesi varlık fiyatlarında oluşan hava kabarcıkları (köpük ya da balon da deniliyor) ile nasıl baş edileceğiydi. Küresel krize yol açan koşulların oluşmasındaki rolü nedeniyle eski ABD Merkez Bankası Başkanı Greenspan çok eleştiriliyor. Başına geleceği çok önceden kestirmiş ki bakın 2002 yılında akademisyen ve merkez bankacılarının katıldığı her yıl yinelenen önemli bir konferansın açılış konuşmasında neler diyor:

    "1990'ların ortalarından  itibaren... FED varlık fiyatlarında oluşan hava kabarcıklarına ilişkin bazı sorunlara eğildi... Olaylar geliştikçe, bir hava kabarcığını belirlemenin ne kadar zor bir iş olduğunu, ancak o kabarcık patlayıp da varlığı böylece kanıtlandıktan bu kabarcığın saptanabildiğini fark ettik. Dahası, önceden belirlenebilseler bile, hep kaçındığımız bir keskin ekonomik daralmaya yol açmadan bu kabarcığın büyümesinin engellenebileceği hiç açık değildi."

    Hava kabarcıklarına karşı politika geliştirmek iki temel zorlukla karşı karşıya: İlk olarak, bir varlığın fiyatında görülen yükselme eğiliminin 'normal' bir eğilim olup olmadığının, yani iktisadi temellerden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi gerekiyor. Bu gelişme iktisadi temellerden kopuk bir gelişme ise hava kabarcığı olma olasılığı çok yüksek olacak: Bunu saptamak çok zor bir iş.

    Diyelim ki o gelişmenin hava kabarcığı olduğunu saptadınız, ikinci zorluk ortaya çıkıyor; o kabarcığın nasıl patlatılacağı ve bu işlemin etrafa en az hasar verecek biçimde nasıl yapılacağı üzerinde bayağı düşünmeniz gerekiyor: Oldukça riskli bir politika kararı almak üzeresiniz çünkü.

    Önümüzdeki dönemde para teorisi alanında çalışanlar bu konuda epey mesai yapacaklar. Para teorisyenlerini meşgul edecek bir diğer önemli çalışma konusu elbette enflasyon hedeflemesinin geleceği olacak.
    Enflasyon hedeflemesi şimdiden önemli eleştiriler ile karşı karşıya. Ya bu eleştiriler karşısında yenilenecek ve daha da güçlenecek. Ya da nasıl bir ara en gözde para politikası rejimi olan parasal hedefleme, finansal sektördeki yeni gelişmeler karşısında işlevselliğini yitirdiyse ve gözden düştüyse, aynı akıbet enflasyon hedeflemesinin de başına gelecek.

    Bu ikinci olasılık şimdilik ilkine göre daha düşük duruyor. Bizim açımızdan da enflasyon hedeflemesi rejiminde tartışılacak konular var. Bunların başında Türkiye'nin dış rekabet gücünü de dikkate alacak bir enflasyon hedeflemesi rejimi oluşturulup oluşturulamayacağı geliyor. Bu konuyu küresel kriz çıkmadan önce bu sütunlarda birkaç kez tartışmaya açmıştım. Enflasyonun düştüğü düzey dikkate alındığında ve ihracatımızın yakın gelecekteki akıbetinin pek de parlak olmadığı düşünüldüğünde bu tartışmaya başlamakta yarar var.

    Bizim gibi ülkeleri meşgul etmesi gereken ikinci konu, para politikasının gelişmiş ülkelerdeki gelişmelere olan bağımlılığı. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki faiz hareketleri ve mali yatırımcıların risk alma iştahlarındaki değişim, 'bizlerde' alınan para politikası kararlarını yakından etkiliyor. Bu etkileşimi azaltmak ya da daha iyi yönetmek için de çaba harcamak gerekiyor.

    Bu yazı 30.08.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır