Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Bir toplantının akla getirdikleri

    Fatih Özatay, Dr.10 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 936

    Artık son derece bıktırıcı ve de sevimsiz bir hale geldiğinden, ısrarla o çok tartışılan IMF ile anlaşma konusunda yazmamaya çalışıyordum. Ne var ki bugünkü yazının konusu yine IMF. Nedeni de şu: Pazartesi günü Brüksel'de dar çerçevede tutulan bir karşılıklı tartışma toplantısına TEPAV'ı temsilen katıldım. Dikdörtgen şeklinde düzenlenmiş bir masa etrafında akademisyenler, bazı basın mensupları, AB ve IMF temsilcileri, bazı eski merkez bankacılar ile düşünce kuruluşlarından insanlar vardı. Katılımcıların çoğu Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerindendi.
    Toplantının kuralları gereği kimlerin neler söylediğini yazamayacağım. Ancak söylenenleri belirtmek ve de yorumlamak özgürlüğüm var. Önce şunu söyleyeyim: IMF katılımı üst düzeydeydi. IMF başkanı da oradaydı, iki üst düzey yönetici de. Seminerin başlığı 'Yükselen Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan IMF destekli programlardan çıkarılabilecek erken dersler' idi. Dört ana başlık vardı: 'Genel olarak program tasarımı ve sonuçları'; 'Maliye politikası', 'Para, döviz kuru ve finansal sektör politikaları' ve 'Bundan sonra ne var? Sonuçlar ve çıkış stratejileri'.   
    Önce kısa bir sunum, sunumun iki tartışmacı tarafından eleştirilmesi, masa etrafındakilerin görüşlerini belirtmeleri ve sunumu yapanlarla tartışmacıların bu görüşlere yanıtları şeklinde bir toplantı düzeni benimsenmişti.
    Kısacası bu bir günlük seminer oldukça canlı geçti.
    Bu krizle birlikte bölgedeki 15 ülke ile anlaşma imzalamış IMF. Bölge dışından anlaşma yapılan Pakistan gibi birkaç ülke daha var. Ama anlaşmaların büyük çoğunluğu bu Avrupa ülkeleri ile yapılmış ve bu ülkelerin önemli bir kısmı AB üyesi. Bu olgu, toplantıdaki tartışmalara da ilginç bir biçimde yansıdı: AB ile IMF'nin sorumluluk paylaşımı ne olacaktı? Nereye kadar IMF, nereye kadar AB? Avro bölgesine girmek üzere para birimlerini dar bir alanda dalgalandıran bazı ülkelere esnek kur rejimi uygulaması gerekirse buna AB ne diyecekti? Daha doğrusu ne dedi?
    Ama bu yazıyla tekrar IMF konusuna dönmemin asıl nedeni farklı: Toplantının ana teması, krizle birlikte uygulamaya konulan programların, 'yeni programlar' diyeyim, ne kadar esnek oldukları ve önceki krizlerde (özellikle Asya krizlerinde) yapılan anlaşmalarda IMF'ye getirilen eleştirilerin ne ölçüde dikkate alındıkları üzerineydi. Dikkatinizi çekerim, tartışılan ana konu esneklik, özellikle yapısal reformlar konusunda geleneksel IMF koşullarının olmaması idi. Yeni programlardaki bu özellik çarpıcı. Birincisi, eski krizlerdeki programlara bir bütün olarak bakıldığında, anlaşma imzalanan ülkeler programla birlikte faiz dışı bütçe fazlası vermeye başlamışlar. Yeni programlarda ise önemli ölçüde faiz dış açık veriyorlar. Yani, iç ve dış talebin bıçak gibi kesildiği ve önemli bir ekonomik daralmanın yaşandığı bu ülkelerde 'bütçeni hemen sıkacaksın' diye bir IMF talebi yok. Elbette 'IMF olmasaydı' durumuna göre bütçesi zaten çok bozuk olan bazı ülkelerde küçük bir mali sıkılaştırma var, ama sonuçta anlaşma sonrasında önemli ölçüde açık devam ediyor. İkincisi, eski programlarda nominal faizlerde program sonrası büyük yükselişler oluyordu. Oysa yeni programlarda faizlerde böyle bir yükseliş yok.
    Üstelik, toplantıda bu iki özellik 'program yapmayan yükselen piyasa ekonomilerinde nasıl' diye de tartışıldı. Elbette kanıtlarıyla. İlginci, hem faiz hem de bütçe açığı yeni program yapan ülkeler ile yapmayan ülkelerde hemen hemen aynı şekilde gelişmiş bugüne kadar.
    Şimdi elbette akla gelen sorular şunlar: Biz krizle birlikte neden IMF'nin bu esnekliğinden yararlanma yolunu seçmedik? Acaba bu yolu seçseydik, performansımız biraz daha iyi olabilir miydi?

    Bu yazı 10.09.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır