Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İlk çeyreğe göre daha kötü değiliz, ama...

    Fatih Özatay, Dr.11 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 1222

     

    Yılın ikinci çeyreğine ilişkin milli gelir verileri açıklandı. Buna göre, ikinci çeyrekte bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 7 oranında küçüldü Türkiye ekonomisi. Bu küçülme oranı beklenenden biraz daha düşük düzeyde gerçekleşti. Ayrıca, ilk çeyrekteki küçülme hızımızda bir değişiklik yapıldı. Daha önce yüzde 13.8 oranında küçüldüğümüz açıklanmıştı. Bu rakam yüzde 14,3 olarak düzeltildi. Bu gelişmeler Grafik 1'de yer alıyor. Şimdi, soru şu: 2009'un ikinci çeyreği için açıklanan küçülme hızını nasıl yorumlamalıyız?



    Grafik 1: Çeyrekler itibarıyla yıllık GSYH büyüme hızı (%, 1999.I  2009.II)
    İlk bakışta ilk çeyrekteki küçülme oranından çok daha düşük bir oranda küçülmüş olmamız önemli bir toparlanma işareti olarak algılanabilir. Ama böyle bir yorum yapmak için acele etmemek gerekiyor. Bu küçülme rakamlarını, sonuçta 2009'da ele aldığımız çeyrekte gerçekleşen milli geliri 2008'in aynı çeyreğinde gerçekleşen milli gelire oranlayarak buluyoruz.
    2008'in o çeyreğindeki milli gelir yüksek bir milli gelir, diğer bir ifadeyle potansiyel milli gelirimizin oldukça üzerinde bir milli gelir olabilir. Bu durumda 2009'un o çeyreğindeki küçülme hızını hesaplıyorken, aynı çeyrekteki milli geliri oldukça yüksek bir milli gelire bölüyoruz anlamına gelir. Bu durumda hesaplanan küçülme hızı da oldukça düşük çıkacaktır. Tıpkı 2009'un ilk çeyreği için hesaplanan yüzde 14.3'lük küçülme hızı gibi. Zira bunu 2008'in ilk çeyreğini kullanarak buluyoruz. Oysa o çeyrekte Türkiye yüzde 7.3 oranında büyümüştü.
    Tersi de geçerli. 2008'in ikinci çeyreğindeki büyüme hızımız potansiyelimizin çok altındaydı: Yüzde 2,8. 2009'un ikinci çeyreğinde, işte potansiyel milli gelirimizin altındaki bu milli gelire kıyasla yüzde 7 oranında küçüldük. Farklı bir ifadeyle, teknik olarak 'baz etkisi' olarak adlandırılan bu etki dikkate alındığında, 2009'un ilk iki çeyreğinde büyüme performansındaki önemli fark, o kadar da önemli olmuyor.
    Tamam, yüzde 14.3 ile yüzde 7 rakamlarının ima ettiği kadar bir 'toparlanma' yok da, hiç mi toparlanma yok? Yerimizde mi saymışız?  Bu soruyu yanıtlamak için farklı göstergelerden yararlanılabilir. Basitçe mevsimlik hareketlerinden arındırılmış reel GSYH verisine bakacağım. Grafik 2'de bu serinin gelişimi yer alıyor. İlk grafikteki gibi büyüme hızı değil de, serinin kendisi gösteriliyor bu grafikte.



    Grafik 2: Mevsimlik hareketlerinden arındırılmış reel GSYH (1998 fiyatlarıyla)
    Böyle bakınca bir miktar toparlanma olduğu görülüyor. Grafiğin sonundaki yukarı dönüş bunu ima ediyor. Mevsimlik faktörlerin etkilerinin dışlandığı GSYH verileri olduğuna göre bunlar, bir yıl öncesinin aynı çeyreğine kıyaslamak yerine bir önceki çeyreğe göre büyüme hızına da bakabiliriz. Bir önceki çeyreğe kıyasla GSYH 2008'in ikinci çeyreğinden itibaren azalmaya başlamıştı. Oysa 2009'un ikinci çeyreğinde yüzde 5.7'lik bir artış var.
    Dolayısıyla, biraz önceki sorunun yanıtı, "evet yıllık küçülme hızlarının ima ettiği kadar keskin bir toparlanma yok, ama bir toparlanma da var" şeklinde. Bu durumda sorulması gereken soru şu: Bu toparlanma bundan sonra da sürer mi?
    Önce şunu belirteyim: 2008'in ikinci çeyreğindeki yıllık büyüme hızımız ile üçüncü çeyreğindeki arasında büyük bir fark yok. Dolayısıyla, 2009'un üçüncü çeyreği için ileride açıklanacak olan küçülme hızını rahatlıkla ikinci çeyrek için dün açıklanan rakamla karşılaştırabiliriz.
    Bu rakamın çok farklı olacağını düşünmüyorum. Diğer bir ifadeyle 2009'un üçüncü çeyreğinde de yüzde 7 dolaylarında bir küçülme açıklanırsa şaşırmayacağım. Birkaç nedenle. İlk nedenim ihracata ilişkin. TİM verilerine göre ihracatımız bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla temmuz ayında yüzde 27, ağustos ayında da yüzde 30 düştü. İkinci çeyrekte ihracatta gerçekleşen yıllık azalma oranımız yüzde 36. İlk iki ayın ortalamasına eşit bir ihracat gerçekleşirse eylül ayında, bu durumda üçüncü çeyrekteki yıllık düşüş hızı yüzde 30 oluyor. Çok farklı değil ilk çeyrektekinden. Öte yandan, eylül ayının ilk dokuz gününe ilişkin ihracat kayım rakamları, eylül ayı için sözünü ettiğim varsayımı yapmanın çok da hatalı olmadığını söylüyor bize.
    İkincisi, vergi indirimleri büyük ölçüde yılın ikinci çeyreğine denk düşüyordu. Özellikle otomotivdeki vergi indiriminin daha çok ithalata yaradığını belirtmiştim önceki yazılarımda. Ama üretime de bir miktar etkisi olduğunu rakamlar ortaya koyuyordu. Şöyle: Bu vergi indirimi geçici olduğundan, büyük ölçüde zaten yıl içinde bu ürünlerden satın almayı planlayan tüketicilerin tüketimlerini öne, yani ikinci çeyreğe çekmelerine yol açtı. Üçüncü çeyrekte vergi indirimlerinin bir kısmı ortadan kalktı, ya da çok azaltıldı. Bu sektörlerdeki üretimin, diğer etkileyici unsurlar bir tarafa, bu noktalar dikkate alındığında, olumsuz etkilenmesi beklenir bu gelişmeden.
    Üçüncü nedenim kredi piyasasına ilişkin. Haftalık kredi verilerindeki gelişim önemli ipuçları veriyor. 2008'in ekim ayından itibaren toplam kredi miktarı düşmeye başlamıştı. Hem de nominal olarak. Bu düşüş nisan ayında durdu.
    O tarihten sonra ufak bir kıpırdanma oldu toplam kredi rakamlarında, o kadar.
    2009'un tümü için ise daha önce verdiğim tahminleri değiştirmek için bir neden görmüyorum. Yüzde 6 ve biraz üzerinde bir küçülme hızı görmek şaşırtıcı olmayacak. Birkaç söz de yatırımlar için edeyim.
    Özel kesim yatırım harcamalarına dikkat. GSYH 2008'in son çeyreğinde düşmeye başlamıştı. Oysa özel yatırımlar 2008'in ikinci çeyreğinden bu yana azalıyor. 2009'un ikinci çeyreği için açıklanan azalma hızı yüzde 30. İlk çeyrekte ise bu oran yüzde 34 düzeyindeydi. Bu ciddi bir düşüş.
    Yatırım harcamalarının milli gelir içindeki payı, tüketim harcamalarına göre çok daha az. Ama her piyasa ekonomisinde olduğu gibi, Türkiye'de de yatırım harcamalarındaki dalgalanmalar tüketim harcamalarındakine kıyasla çok daha şiddetli oluyor. Bu nedenle GSYH büyüme hızını belirlemede tüketim kadar etkili oluyor yatırım. İkinci çeyrekte ise yüzde 7'lik küçülme hızının temel belirleyicisi oldu yatırımlardaki azalma. Yatırımların 'katkısı' 6.4 puan kadar. Bu olgu, ekonomiye duyulan güvenin ve kredi miktarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor kısa dönemli büyüme hızı açısından.

    Bu yazı 11.09.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır