Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Dokuz ay sonra yine 'IMF light'

    Fatih Özatay, Dr.14 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 860

    Neredeyse bir yılı aşkın bir süredir IMF ile Türkiye'nin bir anlaşma yapıp yapması gerektiği üzerine bu ülkede yapılan tartışma yanlış bir zemine oturuyor. Bu konuda ileri sürülen görüşlerin önemli bir kısmını iki temel gruba indirgemekle fazla bir hata yapmayacağımı düşünüyorum.
    İlk grupta, böyle bir kriz ortamında IMF ile anlaşma yapılması halinde, IMF'nin sıkı maliye ve para politikası uygulanmasını isteyeceğini ve ilgili-ilgisiz çok sayıda yapısal reformun gerçekleştirilmesi koşulunu getireceğini düşünenler var. Bu durumda, zaten derin bir krizde olan Türkiye ekonomisinin daha da küçüleceğini ve işsizliğin artacağını belirtiyorlar. Bu nedenle de böyle bir anlaşma yapılmasına karşı çıktılar, çıkıyorlar.
    İkinci grupta, IMF ile yapılacak anlaşmanın hem yurtiçine hem de yurtdışına ekonomik ciddiyet konusunda önemli bir sinyal göndereceğini ve böylelikle ekonomimize duyulan güvenin artacağını ifade edenler var. Ek olarak IMF'den gelecek kredi ile artan bütçe açığının daha rahat finanse edileceğini ve Hazine'nin özel kesime yönlenebilecek
    banka kaynaklarına böylelikle daha az 'el koyacağını' vurguluyorlar. Böylelikle, dış dünyanın toparlanmasına paralel olarak Türkiye'nin de toparlanacağını bekliyorlar.
    21 ve 22 Aralık tarihinde IMF ile anlaşma konusunda iki yazı yazmıştım. İlkinin başlığı şöyle: 'IMF light' dertleri bitirecek mi? Bu da ikincisinin: 'IMF light'a ek ne yapabiliriz? 'IMF light' vurgusu, bu iki grupta yer alan görüşlerin dışında kalan bir IMF'ye dikkat çekmek içindi. İlk yazıdan alıntı: "IMF'den önemli bir kaynak sağlanacak. Muhtemelen bu program kamu harcamaları açısından biraz daha esnek olacak, faiz dışı fazla hedefini iddialı bir düzeyde tutmayacak ve çok fazla yapısal önlem diye diretmeyecek. Bu programa 'IMF light' diyelim.
    Dolayısıyla, o yazılar, o tarihte kendisiyle anlaşma imzalayacak ülkelere kriz nedeniyle IMF'nin eski anlaşmalardakine benzer programlar dayatmayacağına dikkat çekiyordu. Özellikle, anlaşmalar çerçevesinde yürürlüğe konulacak ekonomik programların ilk safhasının eski programlara kıyasla oldukça farklı olması beklenirdi.
    Ama o yazılarım, "Aman IMF'nin tavrı değişmek üzere, biz de hemen kervana katılalım ve anlaşma imzalayalım." demiyordu. Aksine o yazılar, 'IMF light'a ek neler yapılabilir üzerineydi. Yani, IMF ile bir 'IMF light' anlaşması imzalayalım, ama bu (o tarihte) karşılaştığımız sorunları çözmek açısından yeterli olmaz, ek önlemler de almamız gerekir mesajı vermek içindi. Zira 'IMF light'ın, özelikle şirketler kesimi için, kesilen iç ve dış kredi kanalını açması beklenemezdi.
    Sözünü ettiğim ikinci yazı da zaten Eylül 2008'den beri yaza geldiğim bu ek önlemleri bir daha vurgulamak içindi. Özellikle de IMF'den gelecek kaynağın bir kısmının, kredi bulamamaları nedeniyle daha fazla küçülerek istihdam ettikleri kişi sayısını azaltmamaları için şirketlere ve bir ölçüde de bankalara transfer edilmesini sağlayacak mekanizmaların tartışmaya açılması amaçlanıyordu.
    Bu hatırlatmaları neden yapıyorum? Birkaç nedeni var. Ama hepsinin ortak paydası önemli konuları ele alış biçimimizden duyduğum derin rahatsızlık. Perşembe günü değindiğim Brüksel'deki toplantının amacı IMF'nin nasıl da değiştiğini tartışmaktı. Üstelik IMF dışından gelen uzmanların bir kısmından  "siyasilere gevşemek için bu kadar da koz verilmez ki" şeklinde eleştiriler geldi IMF'ye. Bu değişiklik kimilerini tatmin eder kimileri de özde değişen bir şey yok diyebilir. Önemli olan bu değil. Ortada bir değişiklik isteği var.
    Biz bunu ıskalayıp IMF'yi eski anlayışı çerçevesinde ele alıp ona göre Türkiye'nin IMF ile anlaşma yapıp yapmaması gerektiğini tartıştık. Garip bir durum. Birinci nedenim bu.
    İkincisi, IMF'nin kriz nedeniyle farklı ekonomik programlar tasarlamak istediğini o tarihte anlayabilseydik, tartışmayı "o farklı programlar bize çare olabilir mi?" sorusu etrafında yapacaktık. Biz daha ilk aşamada yanlış bir tartışma yürüttüğümüz için, bu çok önemli soruyu da yanıtlamaya çalışmadık. Oysa krizin en derinden yaşandığı günlerde 'IMF light'a ek bir şeyler tasarlayarak bunun pazarlığını yapabilirdik IMF ile.
    Yine aynı soruna geliyoruz: Kategorize etmek hastalığı. Adam "ben değiştim" diyor. En azından kriz dönemi için böyle bir isteği var. Biz ise "Dur kardeşim yahu. Biz seni farklı biliyoruz. Eski konumuna alışığız. O konumun üzerinden tavır alıyoruz. Bu karda kışta şimdi bir de senin yeni konumun üzerine nasıl yeni görüşler oluşturup tavır alacağız, ezberimizi bozacağız; otur oturduğun yerde" diyoruz.

    Bu yazı 14.09.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır