Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Programın başarısı ve dış koşullar

    Fatih Özatay, Dr.29 Eylül 2009 - Okunma Sayısı: 932

    Orta Vadeli Program'ın üçüncü bölümü 'makroekonomik politika ve hedefler' başlığını taşıyor. Bu bölümün ikinci paragrafında dünya ekonomisine ilişkin kısa bir değerlendirme var: "Ülkemizin küresel krizin etkisinden çıkışı dünya ekonomisindeki gelişmelerle yakından ilişkilidir. Programda yer alan hedefler, dış ekonomik konjonktüre ilişkin öngörüler de dikkate alınarak belirlenmiştir. Uluslararası kuruluşların son tahminlerinde dünya genelinde 2009 yılının son çeyreğinden itibaren toparlanmanın başlayacağı ve 2010 yılından düşük seviyede de olsa pozitif bir büyüme gerçekleşeceği öngörülmektedir..."
    Programda 2010 sonrası için bir değerlendirme yapılmıyor ve bir sonraki paragrafta "Dünyaya ilişkin beklentiler ve alınacak tedbirler çerçevesinde program döneminde ekonomik büyüme ve kamu dengelerinde tedrici bir iyileşme hedeflenmiştir." deniliyor.
    Bunun dışında bir de 'ödemeler dengesi', 'büyüme' ve 'fiyat' bölümlerinde birer cümlelik atıflar var dış dünya koşullarına. Yukarıda yaptığım alıntılardan farklı değil bunlar.
    Programın ekonomik büyüme öngörülerini hatırlayalım: 2010'da yüzde 3.5'den başlayarak 2011'de yüzde 4'e ve bir sonraki yılda da yüzde 5'e çıkacak bir büyüme patikası tahmini var. Son iki yazımda programda büyüme başta olmak üzere diğer temel değişkenler için çizilen yola ilişkin değerlendirmeler yapıyorum.
    Temel sorularım da şunlar: Öngörülenler gerçekçi mi? Hangi koşullar altına program başarılı olur? Ortaya şöyle bir resim çıkıyordu:
    Özellikle kamu bütçesine ilişkin programda verilen sözlerin tutulacağına dair bizlere güven veren bir mekanizmaya ihtiyaç vardı. Genel seçimlerin yaklaştığı da dikkate alındığında bu güven gereksinimi daha da artıyordu. Orta Vadeli Program'da böyle bir mekanizma üzerinde çalışıldığı belirtiliyor: "Mali kurala ilişkin yasal altyapının en geç 2010 yılının ilk çeyreğinde tamamlanması hedeflenmektedir. 2011 yılı bütçe döneminden itibaren kamu mali yönetimi, belirlenen mali kural ile uyumlu yürütülecektir." deniliyor. Kısacası, ileriye ilişkin bir söz var. O kadar.
    Ek olarak önceliği vergiyi tabana yayan ve işgücünün nitelik düzeyini artıran bir yapısal reform programına ihtiyaç olduğunu belirtmiştim. Programda çok sayıda reform başlığı sıralanmış; her biri 'yapılacaktır', 'yürütülecektir', 'sağlanacaktır' gibi fiillerle ifade ediliyor. O kadar. Üstelik 'üç yılda bunlardan hangilerini yapabileceğiz?' ve 'önceliklerimiz neler?' sorularının yanıtlarını bilmiyoruz. 
    Temel makroekonomik hedefleri (bazı durumlarda öngörüleri) 'ulaşılabilir' görülen programın bizden kaynaklanacak nedenlerle başarısız olma riski var dolayısıyla. Bu risk yukarıda özetlediğim iki eksikliğin içinin ne ölçüde doldurulacağına bağlı olarak azalacak ya da çoğalacak.
    Ama bir de bizden kaynaklanmayacak nedenlerle programın başarısız olma riski var. Programda dünyaya ilişkin kısaca belirtilen beklentiler ne ölçüde gerçekçi? Bu önemli sorunun kesin bir yanıtı olmadığı açık. Programın bu açıdan temel varsayımı, önemli ekonomilerde 2009'un sonundan itibaren yeniden büyüme döneminin başlayacağı şeklinde. Bu büyümenin çok hızlı olmayacağı öngörüsü de var. Küresel büyümeye ilişkin makul bazı senaryolar yapılsa, bugünkü bilgilerimizin ışığında akla gelebilecek ilk senaryo bu.
    Ama unutmayalım; 2008 ortasında dünya ekonomilerinde daralma falan beklenmiyordu. Sadece ılımlı bir yavaşlama olacağından söz ediliyordu. Eylül 2008'de Lehman'ın batmasıyla kredi piyasasının çökmesi ve algılanan risklerin inanılmaz boyutlara fırlaması, çoğu ülkede iç talebi bıçak gibi kesti. Dünya ticareti ağır yara aldı. Bu nedenle, 2009 başlarında yapılan tahminler ilk tahminlerin aksine oldukça karamsardı. Kısacası, 6-9 aylık bir zaman aralığında çok farklı iki büyüme tahmini ortaya çıktı. Yine unutmayalım; büyük ekonomilerde toparlanmanın 'V' şeklinde değil de 'L' ya da 'U' şeklinde olacağı beklentileri de vardı.
    Dolayısıyla, küresel büyümeye ilişkin alternatif bir senaryo daha düşünüp, Orta Vadeli Program'ın temel makroekonomik tahmin ve hedeflerine bir de o açıdan bakmakta yarar var. Bu alternatif senaryo çok büyük olasılıkla yapılmıştır; açıklanmadığı için sonucunu bilmiyoruz. Ama bırakın 'L' şeklini, tabanı oldukça geniş bir 'U' şeklinde bile olursa dünya ekonomilerinin izleyeceği büyüme yolu, 2010-2012 için zaten oldukça iddiasız olan büyüme öngörülerine ulaşmamız büyük risk altına girer. Hadi açıktan söyleyeyim; bu iddiasız büyüme hızları bile hayal olur. Bu duruma karşı B planımız, daha doğrusu Orta Vadeli Program-B'miz ne?

    Bu yazı 28.09.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır